Doubt it Çeviri Türkçe
4,989 parallel translation
I doubt it.
Hiç sanmam.
I highly doubt it's us.
- Biz olduğundan şüpheliyim.
- I doubt it.
- Bundan şüpheliyim.
I-I doubt it.
Aklınıza başka bir şey gelirse lütfen bizimle paylaşın.
- You know? I doubt it, man.
Şüpheliyim dostum.
[Whimpers] I doubt it.
Pek sanmıyorum.
I doubt it.
Sanmam.
There's no doubt it's practical, and it's simple.
Pratikte bir şüphe yok, ama çok basit.
I doubt it. Would Alexander the Great have conquered the world if he had dialed it back?
Büyük İskender geri adım atsaydı dünyayı fethedebilir miydi?
No, I doubt it very much.
Hayır, bu konuda şüphelerim var.
- Yeah, I don't doubt it.
- Evet bundan şüphem yok.
Oh, I doubt it.
Şüpheliyim.
No doubt it'll make many a day.
- Günde çok fazla edeceği şüphesiz.
I doubt it.
Bundan şüpheliyim.
- It... sounded a little less crazy in my head. - I doubt it.
Bu cümle kafamda daha mantıklı duruyordu.
Well, I doubt it.
Sanmıyorum.
I doubt it.
Hiç sanmıyorum.
I doubt it - it's true.
Ama bu doğru.
I seriously doubt it.
- Pek sanmıyorum.
Oh, I don't doubt it.
Ona süphe yok.
- Yeah. I doubt it was anything they ordered.
Sipariş ettikleri bir şeyden ötürü olduğunu sanmıyorum.
- I doubt it.
- Hiç sanmam.
There was no reason to doubt it.
Şüphe duymak için hiç bir sebep yokmuş.
Don't ever doubt it.
Asla şüphe etme bundan.
I don't doubt it.
Şüphem yok.
I do not doubt it.
Bundan hiç şüphem yok.
I have little doubt it will be you...
Yerime eminim ki sen...
No doubt it was little Moscha's idea.
Bunun küçük Moscha'nın fikri olduğundan şüphem yok.
I seriously doubt it, Tony.
Hiç sanmıyorum Tony.
And, uh, it just kind of made me doubt myself, and I was... pretty pissed off.
Bu kadın beni işletti resmen. Ve kendimden şüphe duydum bu yüzden ve epey tepem attı.
I doubt you'd like that, but, hey, it's a free country.
Bunun hoşuna gideceğini sanmam, ama tabii herkesin özgür iradesi.
Lying to her was the hardest thing I ever had to do, but let there be no doubt- - I had to do it.
Ona yalan söylemem şu ana dek yaptığım en zor şeydi fakat hiçbir şüphe kalmaması için yapmak zorunda kalmıştım.
I don't think it's fetishizing to admire people who signed up to fight a couple of wars that neither one of us wanted to dirty our hands with, but I do give them the benefit of the doubt.
Hiçbirimizin ellerini kirletmek istemediği birkaç savaşta yer almak için gönüllü olanları takdir etmek pek de putlaştırmak olmuyor ama hüsnüzanla yaklaştığım doğrudur.
- I doubt it mattered.
- Önemli olduğunu sanmıyorum.
I doubt you're gonna find it.
Bulacağından şüpheliyim.
Now it's our belief there's no reason to doubt a sworn statement, especially one backed by physical evidence.
Yeminli bir ifadenin aksini düşünmek için bir sebep yok. Özellikle de fiziksel bir kanıt ile destekleniyorsa.
It was fortunate Dr McFee witnessed the whole thing and whisked her inside, no doubt for one of his fortifying draughts.
Dr. McFee'nin olanlara tanık olup onu kaldırarak içeri taşıması büyük şanstı en duygulu kaldırışlarından biri olduğu şüphe götürmez.
Well, it's no doubt this gentlemen has acromegalia.
Bu adamın akromegali hastalığı geçirdiğine şüphe yok.
No doubt about it. Barry was a natural.
Şüphesiz Barry doğuştan yetenekliydi.
And since I doubt she would have sat still for it, probably dispensed post-mortem.
Ve bana kalırsa, bununla yüzleşmemiş. Büyük ihtimalle ölümünden sonra atılmış.
It's not that I doubt you. I'm just curious how you know it's not real.
Senden şüphe etmiyorum ama gerçek olmadığını nasıl anlıyorsun merak ediyorum.
- When in doubt, assume they put it someplace unimaginable and move on.
- Şüpheye düştüğünde hayal edemeyeceğin bir yere koyulduğunu düşün ve devam et.
No doubt about it.
Buna hiç şüphe yok.
There's no doubt about it.
Buna hiç şüphe yok.
I mean, self-doubt might help my writing, but it doesn't help my living.
Kendimden şüphe etmek yazıma yardım edebilir ama yaşamama yardım edemez.
Soon, no doubt, they plan on buying it back.
Hiç şüphesiz hisseleri tekrar almayı düşünüyorlar.
It is without doubt my most loathed article of furniture.
Hiç şüphesiz, eşyalarımın arasında en iğrenç olanı.
That fear, that doubt... it ruined him.
Bu korku bu kaygı onu mahvetti.
Miss Audrey, did you not say it was the doubt and delay that was making you so unhappy?
Bayan Audrey, tereddüt edip beklemenin sizi üzdüğünü söylememiş miydiniz?
His proposal to send Denise to Paris... I have little doubt he did it to antagonise me.
Denise'i Paris'e gönderme teklifini beni kızdırmak için yaptığına şüphem yok.
- No doubt, the feds are congratulating themselves this very minute for recovering the blueprint they assume is real, but you and I know it's not.
- Şüphe yok ki federaller gerçek sandıkları para kalıbını ele geçirdikleri için hemen kendilerini tebrik edeceklerdir. Ama ikimiz de biliyoruz gerçek değil.
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287