Downside Çeviri Türkçe
470 parallel translation
[Ivan] The downside is that scores of peopl e will be swept into the turmoil.
İşin negatif tarafı, karmaşadan etkilenecek insan sayısı.
The Downside Line, the Firthington, the Pentwaithe, all gone.
Downside Demiryolu, Pefthington,.. Her biri için çelenk astım ki insanlar onları unutulmasın diye. ... Pentwaithe, hepsi geçti.
Szilagy's revolt has extended in whole downside of Transylvania.
Szilagy'nin ayaklanması aşağı Transilvanya'nın tamamına yayılmış durumda.
We're willing to take an occasional risk if the downside isn't too steep, if the conditions are right.
Risk almaya hazırız, şayet dezavantajları fazla değilse, koşullar uygunsa.
It's easy to fall in love with the underdog, but there's an upside and a downside to this thing.
Bu şartlarda idealist olmak çok kolaydır ama madalyonun iki yüzü vardır.
- What's the downside?
- Birinci yüzü neydi?
He got the upside, I got the downside.
Ondaki üstü, bende altı var.
Use a stop-loss, so your downside's 1 00 thou.
Zarar durdurma kullan, böylece kötü yanın 100 olur.
The upside is phenomenal, the downside is zip.
Ya müthiş olur ya hiç.
Departmentally speaking, I got no downside here.
Şube tarafından bir sorun çıkmaz.
I was very wrong about the downside.
Bu işin yeraltı konusunda yanılmışım.
Ask him about the downside, the couple of years you sit in the cage then spend the rest of your life hiding it.
Madalyonun diğer yüzünü anlatsana, bir kaç yılını kodeste geçirirsin ömrünün gerisini de bunu saklamakla geçirirsin.
But the downside is you're losing touch with the common man.
Öbür taraftan sıradan insanları kaybediyorsunuz.
- I said, no compliments. - That was the downside.
Demiştim, yaltaklanmak yok.
Use a stop loss so your downside is 100 thou, and buy a decent suit.
Zarar durdurma kullan, böylece kötü yanın 100 olur. Ve uygun bir elbise al.
Now, there's an upside and a downside to both things.
Şimdi, ikisinin de iyi ve kötü tarafları var.
There's probably a downside I don't see.
Harika bir hayat olabilir ama ben istemiyorum.
That's the downside.
Bu kötü tarafı.
So there's a downside to the afterlife.
Yani yaşamdan sonra gelen bir ceza gibi.
So what's their downside?
Peki dezavantajları nedir?
But I don't really see any downside for me.
Ama kendim için olumsuz bir yönünü göremiyorum.
Only downside is, the bank's being tightfisted in Phoenix'cause they made all those stupid loans.
Tek olumsuzluk, Phoenix'teki bankanın cimrilik etmesi... çünkü şu aptal kredileri vermişlerdi.
There's no downside. Milo O'Brannigan's the photographer.
Fotoğrafçı Milo O'Brannigan olacak.
You see a downside to that?
Bir sakıncası mı var?
The downside of coming off junk was I knew I'd need to mix with my friends again in a state of full consciousness.
Uyuşturucuyu bırakmanın kötü yanı, arkadaşlarımla gayet bilinçli bir şekilde yeniden kaynaşmam gerektiğini bilmemdi.
The Downside of Basketball's Instant Millionaires.
Basketbol milyonerlerinin kötü yönleri.
Help me out here'cause I'm not seeing the downside.
Şunu açıklığa kavuşturalım, çünkü bunun kötü yanını göremiyorum.
- Hmm? Is there a downside to this?
- Kötü bir yanı olabilir mi?
Which was the unfortunate downside of the stroke thing.
Bu maalesef felcin getirdiği bir yan etkiydi.
The slight downside - he'd have a maximum radius after that.
Tüm bu olanlara rağmen, küçük bir yan etki - artık her tarafa dönebilen bir kemiği vardı.
- Where's the downside?
- Ne zararın oldu ki?
That must be the downside of communal living.
Bu kadar insanla bir arada yaşamak zor olmalı.
The only downside is it takes the air out of my tires.
Tek zararı beni yorgun bırakması.
If there wasn't some huge downside to doing something this stupid... it wouldn't be worth doing, you know?
Eğer böylesine aptalca birşeyi yapmanın çok büyük bir olumsuz yanı olmasaydı... bunu yapmaya değmezdi, biliyorsun?
Downside of being global.
Geniş çaplı olmanın dezavantajı.
But, hey, that's the downside of comedy.
Ama bu da komedinin dezavantajı işte.
- And the downside being?
Olumsuz yanı ne peki?
The downside of being good at my job. Good?
İşimi daha iyi yapabilmek isterdim.
There's a downside.
Bir dezavantajı var.
Now, on the downside, if the weather gets any nicer, my Aunt Mildred could move back from Fort Lauderdale.
Tek dezavantajı var, eğer havalara daha da iyi giderse teyzem Mildred, Fort Lauderdale'den geri gelebilir. Sadece şakaydı.
I don't really see a downside to that.
Bunda bir terslik göremiyorum.
Do you want to know a big downside to smoking?
Sigarayı içmenin en kötü yanı nedir öğrenmek ister misin?
As long as there's no downside.
Bazı eksiklikleri olmasaydı.
What's the downside?
En dip noktası nedir?
Welcome to the downside, pal.
Aşağı mahalleye hoş geldin dostum.
Downside?
- Kötü tarafı ne?
.. the downside of drinking.
Üstünüze yok, Bay Martial.
What's the downside of that? Why is that a double-edged sword?
Bunun dezavantajı nedir?
Nothing. Nothing but downside.
Fidye yok, para yok, kar yok, hiçbir şey, sadece hayal kırıklığı.
But there's a downside.
Ama bir dezavantajı var.
There's a downside, though.
Ama bir sorun var.