Dreadful Çeviri Türkçe
1,849 parallel translation
Any hesitation of any kind will cause the most dreadful consequences.
Herhangi bir tereddüt... korkunç sonuçlara sebep olur.
Her hatred of that brute of a husband, her growing feelings for me and the dreadful means she'd taken to. Poison!
Acımasız kocasına olan nefretinden, bana olan duygularından ondan kurtulmak için korkunç bir şey, onu zehirlediğinden söz etti.
- What a dreadful thing to say.
- Söylediğin korkunç birşey!
From this it follows that we should speak of, not research into music, but a unique realisation of non-music which for centuries has been covered up and a dreadful scandal which we should disclose.
Bu konudan bahsetmeliyiz, müziğin içini değil, müziksizliğin biricik farkındalığını araştırmalıyız.
My situation has always been dreadful.
Aynen bunlar oluyor işte! Burjuvazi durmadan aldı, ama hiç vermedi.
It's dreadful but it's quite short.
Dehşet verici bir hikâye ama sonu basit kaçmış.
Millwall, Millwall, you're all really dreadful, and your girlfriends are unfulfilled and alienated.
Millwall, millwall, hepiniz çok fenasınız, ve kızarkadaşlarınız tatmin olmuyor ve kendini dışlanmış hissediyor...
- Is it just me, or are they dreadful?
- Berbatlar mı, bana mı öyle geliyor?
Oh, how dreadful.
Korkunç.
Many brave knights had attempted to free her from this dreadful prison, but none prevailed.
Birçok cesur şövalye, prensesi bu korkunç zindandan kurtarmayı denemiş ama başaramamış.
Next, he amazed me still further in Italy when he saved a fatherless beauty from the would-be ravishings of her dreadful uncle.
Sonra İtalya'da beni daha da şaşırttı. Babasız bir genç kızı korkunç amcasının muhtemel tacizlerinden kurtardı.
Sounds absolutely dreadful.
- Bu kulağa korkunç geliyor doğrusu.
I must look dreadful.
Berbat görünüyorum.
If only these dreadful scenes could cure the admirers of this hideous Revolution!
Keşke bu korkunç Devrimin hayranlarını tedavi etmek bu şekilde mümkün olabilseydi!
I am here because of a dreadful misunderstanding.
Korkunç bir yanlış anlama yüzünden buradayım.
He's clearly the most dreadful cold fish.
Son derece soğuk bir herif olduğu kesin.
" Though some have called thee mighty and dreadful, for
" Seni kudretli ve dehşetli bulanlar var
" Though some have called thee mighty and dreadful
" Seni kudretli ve dehşetli bulanlar var
A new and dreadful power was unleashed.
Yeni ve korkunç bir güç serbest kalmıştı.
For one dreadful moment, I thought it was going to be standing room onlv.
Bir an için sadece ayakta durulan yerler olduğunu sandım.
Afterthe dreadful attacks ofnovember 1938 on the Jews, I stopped usingthe title.
1938 de Yahudilere yapılan korkunç saldırılılardan sonra bu unvanı kullanmayı bıraktım.
Yes, dreadful.
Evet, korkunç.
- Dreadful privation.
Korkunç bir yoksunluk bu.
He's making the most dreadful fuss.
Çok fazla telaş yapıyor.
The way he looked at me was dreadful.
Bana bakması ne kadar korkunçtu.
What is that dreadful stench?
Bu pis koku da ne?
Next, he amazed me still further in Italy when he saved a fatherless beauty from the would-be ravishings of her dreadful uncle.
Sonra, beni şaşırttı italyada babasız yetimi koruduğunda korkunç amcasından.
It's a dreadful annoyance.
Çok rahatsız edici bir şey.
- It's dreadful.
- Korkunç.
He's probably waiting'to be interviewed by Dan Rather or that dreadful Gene Shalit.
Dan Rather veya o iğrenç Gene Shalit'in röportajını bekliyordur.
The only drawback is that we had to rent the place furnished... and Arthur had dreadful taste.
Tek kötü yanı evi yeniden boyatmak. Arthur'un çok iğrenç zevki vardır bilirsin.
For myself, I'm sure that these dreadful deaths will turn out to be not the work of any alien hand but of man himself, guided by the Prince of Darkness and I would like to - I'd like to say something if I may?
Kendi adıma, bu korkunç ölümlerin altında yatan neden uzaylılar değil Karanlıklar Prensi tarafından yön verilen bir insan olduğuna...
Aye, which makes it a dreadful business.
Evet, bu da işleri çok kötü hale getiriyor.
Worse than dreadful.
Kötüden bile kötü.
Ever since, we have waged unceasing war against these dreadful...
O günden beri bunlarla savaşımız süregeli- -
It's a dreadful imposition.
Çok kötü bir durum.
How dreadful.
Ne korkunç!
It's such a fresh change from that dreadful embezzler, Rainbow Randy.
Sıkıcı embesil Gökkuşağı Randy'den sonra iyi bir değişiklik oldu.
Yes, poor Bunbury is a dreadful invalid.
Evet, zavallı Bunbury'nin sakatlığı oldukça kötü.
All I've ever wanted was to get away from this dreadful place and home to my dear, sweet mother.
Tek istediğim... bu korkunç yerden gitmekti. Ve eve, tatlı anneciğime gitmek.
I knew I shouldn't have brought the good china! Debbie, dreadful news.
Çin porselenlerini getirmemem gerektiğini biliyordum!
Dreadful business, kidnapping.
- Tabii ki öyle. Adam kaçırmak... korkunç bir şey.
No, no, no, he's dreadful. He just stands there shouting slogans and posing and the whole thing is like a giant art project.
Hayır orda sadece bağırır ve poz verir.
They were all dreadful films, but they laughed so much!
Hepsi berbet filmlerdi ama çok güldürdüler!
He's been looking dreadful for days.
Günlerdir çok kötü görünüyordu.
It was dreadful.
Çok korkunçtu!
Said it was all a dreadful bore, what with Mona Lauder... and her gossip.
Tamamıyla, korkunç bir can sıkıntısı olduğu söyledi,... Mona Lauder ile beraberken başka ne olması beklenir ki, ve onun dedikodularıyla.
Well, I think it's dreadful, and you're not to play with that Hutch boy again, understand me?
Bence bu korkunç bir şey ve bir daha o Hutch denilen oğlanla oynamayacaksın, beni anladın mı?
What a people, admirable yet at the same point so dreadful!
Takdir edilecek ama aynı zamanda korkunç insanlar!
A dreadful storm was approaching.
Korkunç bir fırtına yaklaşıyordu. Bir kere daha yelkenler kapandı...
I hope it wasn't too dreadful for you.
- Umarım çok kötü değildi.