Dries Çeviri Türkçe
421 parallel translation
But if the juice dries up of its own accord that's an act of providence. As laid down in the Act of William the Fourth, where an act is defined as any activity actuated by actual actions.
Ama bir meyve suyu kendi kendine kurursa, bu tamamen takdir-i ilahidir eylemin, herhangi bir faaliyetin gerçek bir devinim tarafından harekete geçmesi olarak tanımlandığı IV.
I feel like shouting, shouting until my throat dries up, or until Our Lord hears me.
Bağırmak istiyorum boğazım yırtılıncaya kadar ya da Tanrı beni duyuncaya kadar.
Even the beast can't survive the summer in our mountain because heat dries out every drop of water.
Yazın bir canavar bile bizim dağlarda yaşayamaz, çünkü sıcaktan her damla su kurur.
When it rains, or when it dries up... When things get to die on it or grow on it, you feel like it's happening to you.
Yağmur yağınca ya da toprak kuruyunca... bitkiler üzerinde öldüğünde ya da yeşerdiğinde sanki sana bir şeyler oluyor.
NOW, WHEN THIS DRIES, YOU WON'T EVEN KNOW YOU HAD A SPOT THERE.
Kuruduğunda orada eskiden leke olduğunu anlamayacaksınız bile.
You know, I heard that if that bread plant dries up, we could be here four or five months.
Biliyor musunuz, duyduğum kadarıyla bu ekmek bitkisi kurursa dört ya da beş ay daha burada kalabiliiriz.
Oh, let it bleed, it dries up.
Kanamasına izin veriyorum. Sonra kanama duruyor.
It's fear dries the mouth, isn't it?
Korkudan insanın ağzı kuruyor.
When it dries out, look as good as new, lad.
Kuruduğunda yeni gibi görünür aslanım.
The illegal drug market is one source where money never dries up.
Yasadışı ilaç pazarı paranın suyunu çekmeyeceği bir kaynak.
And as its skin dries in the wind, the whole family rejoices.
Derisi rüzgârda kurudukça tüm aile sevinecek.
He says "goodbye" for "hello", "yes" for "no", walks through bushes instead of on trails, and washes with dirt and dries with water.
"Merhaba" yerine "hosça kal", "evet" yerine "hayir" der, Yol yerine çaliliklardan yürür, pislikle yikanir ve suyla kurulanir,
Just as water dries as the days pass.
Tıpkı suyun kuruduğu, günlerin geçtiği gibi.
I can't go back to Bannock. If I do, my land dries up and blows away. My beef gets scattered into the high country.
Bannock'a dönebilirim ama mahkemede beni suçlu bulurlarsa asmak için şehre götürebilirler.
Sun dries them pretty damn quick.
Kahrolası, çok hızlı hareket ediyor.
Lieutenant, a horse apple dries out at a certain rate.
At pisliği belirli bir zaman sonra kurur.
The department dries up the city, someone tries to dry up Stan.
Şehir temizlenmeye çalışılıyor, birileri de Stan'ı temizlemeye.
See how fast it dries.
Bak, ne kadar hızlı kuruyor.
During the next year, the cone grows still more, it develops wrappings around the fertilised eggs and then it dries out and opens up.
Takip eden yıl boyunca kozalak büyümeye devam eder döllenmiş yumurtanın etrafını sarıp sarmalar ve sonra kuruyarak açılır.
If the license on Point Conception is delayed, our cash flow dries up.
Point Conception lisansı gecikirse nakit akışımız sıkıntıya girer.
And all I have to do is wait... till that place dries up and blows away.
Sadece orası susuzluktan kuruyana kadar beklemem yeterli.
- After it dries.
- Kuruduktan sonra.
When it dries we'll add the door.
Kuruduğu zaman kapıyı da ekleriz.
They'll take your charity until it dries up and then they'll leave you.
Bu insanlar seni kaale alarak mı müteşekkir olacaklar? Sade olanın açık olduğunu söylemeye razı ederler.
When this dries, one coat of paint and it'll be as good as new.
Tamam. Kuruduktan sonra bir kat boya atarim, - yeni gibi olur.
If machines swallow the forest and the river dries only desolation and death will remain.
Makineler ormanı yutarsa ve nehir kurursa sadece perişanlık ve ölüm kalır.
And it's quite probable that this ship rots, and this sea dries.
Ve kuvvetle muhtemel bu gemi çürüyecek, ve deniz kuruyacak.
When it dries, she's cured.
Kuruyunca iyileşir.
Until my blood dries out to death!
Kanım kuruyana kadar bekleyeceğim!
Once the sweat dries, you still know shit about me.
Terin kururken benim hakkımda hiçbir şey bilmiyordun. - Anladın mı?
Ever noticed how the snappy talk dries up once a guy starts soiling his union suit?
Görüyor musun, adam altına etmeye başlayınca çenesi kapanıyor?
It never dries up.
Asla kurumaz.
Once the cement dries off, he won't be able to move.
Salak herif, sendekiler haşhaş değil ki! Onlar ısırgan otu!
One guy's colour dries, another guy's wound dries.
Birisinin boyası kuruyor, diğerinin yarası.
He'll get you out of Gotham before the ink on you fingers dries.
Üstündeki mürekkep kurumadan seni Gotham'dan dışarı çıkarır.
I could smoke till my brain dries up.
Beynim kuruyana kadar sigara içebilirim.
- And your body dries up and you die.
- Tamam! Bedenin kurur ve ölürsün. - Hayır!
- Just till your hair dries.
- Saçların kuruyuncaya kadar. - Tamam.
Cold dries the skin, increasing these symptoms.
Soğuk hava deriyi kurutur ve bu belirtileri artırır.
Salt dries the fish, and it won't be tender.
Tuz balığı kurutur, yumuşak olmaz sonra.
Long-term stasis dries the tear ducts.
- Hareketsizlik gözyaşı bezlerini kurutur.
But alas, there, where I have garnered up my heart where either I must live or bear no life the fountain from the which my current runs or else dries up to be discarded or keep as a cistern for foul toads to knot and gender in!
Heyhat, kalbimi adadığım yaşayacağım veya öleceğim o yerden sularımı besleyen veya kurutan kaynaktan atılmak veya orayı iğrenç kurbağaların çiftleşip ürediği pis bir sarnıç yapmak!
The water dries out but the soap stays in.
Su kuruyup gider ama, sabun kalır...
Hold on until it dries.
Kuruyana dek bekle.
- You know, soap dries your skin out.
- Bilirsin sabun cildi kurutur.
As we get older... the brain dries up... and memory declines.
Yaşlandıkça beyin kurumaya başlar ve hafıza zayıflar.
Cocaine dries up your tears.
Kokain gözyaşlarını kurutur.
It dries you out. You know.
Boğazı kurutur.
Paint dries faster.
Boyalar daha hızlı kuruyor.
Guys, let's look around while Jirka dries off.
İyiki kıyıya geldik, çocuklar! Georgie'yi kurulayalım!
It never dries.
Hiç kurumaz.