Drown Çeviri Türkçe
2,856 parallel translation
Tom Collins, try not to drown it.
- Tom Collins, fazla buz koyma.
- with the Walkers. - Well the Irish drown their sorrows in whiskey.
Tabi İskoç viskisinin katkısı yadsınamaz.
I though you were going to drown in your own blood.
Kendi kanında boğulacağını düşünmüştüm.
This girl didn't just drown.
Bu kız yalnızca boğulmamış.
Claes will drown.
- Claes boğulacak.
He'll drown.
Boğulacak diyorum sana.
Try not to drown, Mitja.
Sakın boğulma, Mitya.
- See we usually drown card cheats in this town.
- Gördüğün üzere biz genelde hile yapanları asarız.
You might fall and drown
Düşüp boğulabilirsin.
I was just trying to drown myself.
Sadece kendimi boğmaya çalışıyordum.
You'd drown.
Boğulurdun.
When the tide rises... you will be the first to drown.
Dalgalar yükseldiğinde... ilk boğulan sen olacaksın.
Drown, damn you!
Boğul, lanet olası!
Not when you almost drown the prime suspect.
Baş şüpheliyi boğmaya kalkarsanız olmaz.
Oh, well, Eric picked the perfect place to drown, didn't he?
Eric boğulmak için harika bir yer seçmiş değil mi?
So he didn't drown.
Yani boğulmadı.
Let's drown him.
Boğalım
Stop that or I'll drown.
Şunu bırak yoksa boğulacağım.
Sorry, B. Must be hard to keep your head above water when your prince is causing everyone around you to drown.
Üzgünüm, B. Prensin etrafındaki herkezin boğulmasınıı sağlarken, Kafanı suyun üstünde tutmaya çalışmak zor olsa gerek.
If Jenny's too overpowering, the other girls will drown out
If Jenny'nin sesi çok yüksek olursa, diğer kızlar geri planda kalır
I would rather drown in my own blood than see that day.
O günü göreceğime kendi kanımda boğulmayı yeğlerim.
Don't drown me in the water.
Beni suda boğma.
I had to crank that music pretty loud just to drown out all that drilling.
Matkap sesini bastırmak için müziği köküne dek açtım.
Hmm. Wallow in despair. Drown in guilt.
Umutsuzluk içinde yüzerken suçluluk duygusuna boğulmuş hâlde.
Because I might have to drown my sorrows over Silver in cheap prime rib.
Çünkü ben acılar içinde Silver'ı düşünerek kıvranıyor olacağım.
What do you say we go drown our sorrows at a buffet or something, huh?
Buradan kalkıp başka bir yerde dertlerimizi unutmamıza ne dersin?
I nearly drown on the floor of my own bar.
Kendi barımın zemininde boğuluyordum az kalsın.
The only way to destroy a demon is to drown it or burn it.
Bir iblisi yok etmenin tek yolu onu boğmak ya da yakmaktır.
We have to drown it.
Onu boğmak zorundayız.
He died trying to drown it.
Onu boğmaya çalışırken öldü.
But with Leith, if this was happening, how could he drown?
Leith'în de başına bu geldiyse nasıl boğulabildi?
So he didn't drown?
Yani boğulmadı?
And I'm the only one who'll drown in my desire for you
* Bir tek ben varım * * Boğulan sana olan tutkusu uğruna *
They're gonna drown.
Boğulacaklar.
"She's an angel... and I want her to drown in my cum."
"O bir melek ve onun menilerimin içinde boğulmasını istiyorum."
We think you're angels, and we want you to drown in our cum.
Sizin melek olduğunuzu düşünüyor ve menilerimizin içinde boğulmanızı istiyoruz.
You didn't drown in there, did you?
Orada boğulmadın, değil mi?
Our school rivals were on a mission to drown our spirit.
Okulumuzun rakipleri ruhumuzu ıslatma görevindeydiler.
This is why mothers should drown baby girls.
Bu yüzden anneler kız çocuklarını suda boğmalılar.
Doc, is it possible for somebody to drown in chocolate?
Doktor, birinin çikolata içinde boğulması mümkün mü?
Carlos tried to drown his guilt...
Carlos suçluluğunu boğmaya çalıştı.
Look, don't drown them. Just powder them, okay?
Bakın, onları boğmayın, sadece pudralayın, tamam mı?
You drown and they push you under.
Sen boğulurken omuzlarına basarlar.
I drown in it.
İçinde boğuluyorum.
They take pills and drown themselves.
Hap içerler ya da kendilerini boğarlar.
- So she didn't drown.
Demek boğulmamış.
If that tunnel ceases to exist, they'll all drown.
Tünel yok olursa herkes boğulur.
And you can't drown a Kryptonian, dumb bots.
Ayrıca bir Kriptonluyu boğamazsınız, aptalbotlar.
Figured my only shot was to "surrender," pretend to drown before I actually did.
Tek şansımın teslim olmak olduğunu anladım. Gerçekten boğulmadan önce boğuluyormuş gibi yaptım.
Did the good Lord save you from hanging so you could drown yourself in whiskey?
Ulu Tanrı'mız sizi ipten kendinizi viskiyle boğasınız diye mi kurtardı acep?
If we ride off a bridge, we won't drown.
Acele et!