Drugstore Çeviri Türkçe
667 parallel translation
Just the part where I picked up my pictures at the drugstore.
Sadece dükkandan fotoğrafları aldığım kısmı.
Do you know how lucky you are that the guy at the drugstore is my friend?
Ne kadar şanslı olduğunun farkında mısın? Dükkanda ki kişi arkadaşımdı.
I haven't seen him but once since that night in the drugstore.
O gece eczanede gördüğümden beridir hiç görüşmedim ki.
Well, at the age of 15, I got a job in a drugstore filling prescriptions.
ªey, 1 5 yaºimda eczanede iºe girdim, reçete yaziyordum.
He just went in the drugstore.
Eczaneye girdi.
Ring the drugstore and ask for Sullivan.
Eczaneyi arayıp Sullivan'ı iste.
Nadler Drugstore.
Nadler Eczanesi.
Only this time, no drugstore mistakes.
Fakat bu kez hata yapmak yok.
"Pepi, will you please pick up a package at the drugstore?"
"Pepi, gidip eczanedeki paketi alır mısın?"
Pepi, go to the drugstore and get me a bicarbonate of soda.
Pepi, eczaneye gidip bana cep sodası al.
Go across the street to the drugstore, and get me some bicarbonate of soda.
Caddenin karşısındaki eczaneye gidip bana biraz cep sodası al.
I know that sounds dull as a drugstore novel, and what I see inside I'll never be able to cast into words, but that's what I mean.
Biliyorum bu sözleri ucuz romanlarda da okuyabilirsin, ama içimdekileri de başka bir şekilde söze dökemiyorum.
The drugstore across from your place.
Evinin karsisindaki eczaneden.
She used to play the pinball machine at the drugstore.
Bir eczanede iğne topu makinesi oynatıyordu.
- I can't stand this. - Heh. I'm just about ready to go in that drugstore there and ask the clerk to give me something to keep me from dying.
Şuradaki eczaneye girip kahrımdan ölmemem için tezgâhtardan bir şeyler isteyeceğim şimdi.
It says "Paid." And I paid the butcher and the grocer and the drugstore.
Kasaba, bakkala ve eczaneye olan borcu da kapattım.
I mean the grocer and the drugstore and all.
Bakkalın, eczanenin falan yani.
Do you know how many steps I had to take to get from here to the drugstore and back?
- Buradan eczaneye gidip gelmek kaç adım tutar?
At the drugstore.
Eczanede.
The drugstore?
Eczanede mi?
Meet the account book of Mr. Holmes... the general's father and Chillingbourne drugstore keeper.
General'in babası ve Chillingbourne market sahibi Bay Holmes'un hesap defteriyle tanışın.
- Get the rest down at the corner drugstore.
- Diğerlerini köşedeki dükkandan alırım
Just going up to the drugstore to get something to eat.
Köşedeki dükkandan bir şeyler alacağım.
And yet, Keyes, as I was walking down the street to the drugstore... suddenly it came over me that everything would go wrong.
Yine de Keyes, dükkana doğru yürürken, herşeyin kötüye gideceği içime doğmuştu.
At the drugstore. Just a block away.
Köşedeki dükkanda, bir blok ötede.
I've got to get to a drugstore. This thing feels like a hunk of concrete inside me.
Köşedeki dükkana gideyim, sanki midemde bir beton parçası var.
Suppose you go on back down the hill... to the drugstore and make a phone call.
- Esprisi nedir? Aşağıdaki dükkana girip telefon et.
It's a wonder you don't come here like a suitor, with roses and a box of candy - drugstore candy, of course.
Buraya, kız istemeye gelen biri gibi elinde güller ve bir kutu şekerle gelmemen bir mucize. Elbette, bakkaldan alınan şekerlerden söz ediyorum.
All he had was looks, and he worked in a drugstore.
Benim gibi görünüyordu ve eczanede çalışıyormuş.
I'm not going back to that drugstore.
Oraya geri dönmeyeceğim.
- Wasn't this Bullard's Drugstore?
- Burası Bullard Parfümeri değil miydi?
I went back to the drugstore today and I just got reminded.
Bugün eczaneye gittim, beni hemen hatırladılar.
Did you know Fred Derry had a job at the Midway Drugstore?
Fred Derry'nin Midway Parfümeri'de iş bulduğunu duydun mu?
One, that I knew I'd never go back to that drugstore.
Birincisi, parfümeri mağazasına asla geri dönmeyecektim.
Now the two of us gotta live on what Fred gets from the drugstore. 32.50 a week!
Artık ikimiz de Fred'in aldığı maaşla geçinmek zorundayız. Haftada 32.50!
Fred isn't going to be satisfied with that job at the drugstore.
Fred, parfümeri dükkanındaki işle tatmin olmayacaktır.
- No, he had to go back to the drugstore.
- Hayır, mağazaya dönmesi gerekti.
Couldn't even hold a job at the drugstore.
Parfümerideki işte bile tutunamadın.
It was weeks before he was able to go back to his after-schooI job at old man Gower's drugstore.
Okul sonrası işine, ihtiyar Gower'ın eczanesine haftalar sonra gidebildi.
- There's one over at the drugstore.
- Eczanede var.
I've been living in that drugstore waiting for you.
Seni beklemek için o markette yaşamaya başlamıştım.
- There's a drugstore about a mile up the road.
- 1,5 kilometre ileride eczane var.
I went to the drugstore to call up Ramirez.
Ramirez'e telefon etmek üzere eczaneye gittim.
That's just like you, calling me up at my house from a drugstore around the corner.
Tam senlik bir hareket köşedeki eczaneden telefon açıp beni evden çağırıyorsun.
Only this time, in front of a drugstore counter.
Fakat bu sefer bir eczane kasası önünde azarlıyorsun.
Pete says he hasn't seen him since he drove out of here a half-hour ago, and the people at the drugstore say he hasn't been there at all.
Pete onu yarım saat önce buradan çıktığından beri görmedim diyor. Marketteki elemanlar da markete hiç gelmedi diyorlar.
He never intended to go to the drugstore at all.
Hiç markete gitme niyetinde değildi demek.
- Not until the last drugstore has sold its last pill.
- Son eczane son hapını.. .. satana kadar ölmeyeceksiniz.
That's the way a lot of us think about Schwab's drugstore.
Schwab'ın eczanesini hepimiz böyle görüyorduk.
Pull up to the drugstore, Max.
Eczaneye çek Max.
- Your sister and I are having a talk. - Honey... run to the drugstore and get me a lemon Coke with chipped ice.
- Bana bir iyilik yap ve markete gidip, bol buzlu bir limonlu soda al.