Editors Çeviri Türkçe
351 parallel translation
We've contacted the newspaper's editors and the note has been handed over.
Gazetenin editörleriyle görüştük. Ve bize notun orijinalini gönderdiler.
- Not editors.
- Editörlerde değil.
10 years old and yet he's one of the editors of his school paper.
10 yaşında ama şimdiden okul gazetesinin editörlerinden biri.
You treat me like I wasn't one of the editors here.
Editörlerden biri ben değilmişim sanki gibi davranıyorsun.
- No, for Miss West. - Oh, indeed? Yes, of course I can take them to the magazine editors.
O kadar yalnızım ki seninle konuşmak gerçekten çok iyi gelirdi ama bunun için bile fazla yorgunum.
Editors, secretaries, other sketch artists, you know.
Editörler, sekreterler, diğer eskiz sanatçıları, bilirsiniz işte.
You've been gone long enough to soft-soap 20 city editors.
20 tane şehir editörünü ayartmak için uzun süre ortadan kayboldun.
One of the editors at the magazine recommended someone.
Yada istediğiniz başka biri de olabilir. Dergideki bir editör, birini önerdi.
Well, Miss Gilmore or no Miss Gilmore... if I wrote a story I thought was good, I wouldn't care what anybody said about it... or how many editors turned it down.
Bayan Gilmore olsun veya olmasın iyi olduğunu düşündüğüm bir hikaye yazsaydım kimin ne düşündüğü veya kaç tane editörün bunu reddettiği umurumda olmazdı.
Well, if you must know, there are editors leaving... and I thought you'd be perfect for the job.
Bilmen gerekirse söyleyeyim. İşten ayrılan editörler var ve bu iş için kusursuz olacağını düşündüm.
To editors like you, a publisher's delight.
Senin gibi editörlere. Bir yayıncının zevkine.
And spare your long suffering editors.
Böylece editörlerini büyük bir zahmetten kurtarmış olursun.
Editors, reporters, photographers... who become your eyes and ears in war and peace... who make it possible for you to sit in your chair... and witness history in the making.
Editörler, muhabirler, fotoğrafçılar... savaşta ve barışta gözümüz kulağımız olan insanlar... yazılmakta olan tarihi oturduğunuz yerden... izlemenize olanak sağlıyorlar.
The first copies are rushed up... to be distributed to the editors and reporters... so they can be checked in case there are any mistakes.
İlk kopyalar yukarı çıkarılıp... hemen editör ve muhabirlere dağılıyor. Böylece hata olup olmadığı kontrol edilebiliyor.
If I can influence a few students who might some day become reporters... and eventually editors.
Günün birinde muhabir ya da editör olacak... birkaç öğrenciyi etkileyebilirsem...
Look, I was as impressed as the editors.
Bak, ben de başyazarlar kadar etkilendim.
I've telephoned several society editors and they know nothing about her.
Evet. Pek çok sosyete editörüne telefon açtım. Ve hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.
Then came the turn of social-democrats, union leaders, labor activists, editors of magazines, newspapers, radio stations - all those who dared to think differently from Hitler.
Komünistlerin akıbetlerine sosyal demokratlar, sendika önderleri, muhalif işçiler, radyo ve televizyon muhabirleri daha doğrusu Hitler gibi düşünmeme cesareti gösteren tüm insanlar uğradılar.
He sells escape stories to editors in the Middle West.
Orta Batı'daki editörlere kaçış hikayeleri satar.
Your editors have made a career of taking pot shots at Senator Townsend and me.
Zaten editörleriniz kariyerlerini benim ve Senatör Townsed'in boy boy fotoğraflarına borçlular.
You should have dealed with private editors or unscrupulous men for your private hobby.
Özel yönetmenler ve bazı karanlık adamlarla çalışmak hobilerin arasında sanırım.
He looks just like one of my junior editors.
O tam da benim genç editörlerime benziyor.
I'd wager your junior editors... sometimes feel the same way.
Bahse girerim, genç editörlerin de bazan aynı şeyi hissediyorlar.
I often get furious with the editors.
Çoğu zaman editörlere kızarım.
three top magistrates, two newspaper editors, three regional editors, and many other authorities, political and economic.
... en üst kademeden üç sulh yargıcı, iki gazete editörü,... üç bölgesel editör ve siyasal ve ekonomik kanattan birçok yetkili bulunmakta.
Its a very respectable whorehouse - only for diplomats and managing editors and famous actors.
Çok saygın bir genel evdir. Sadece diplomatlar, gazete yazarları, editörler ve ünlü aktörler gelir.
Even though I'm against their choice of philologist editors!
Her ne kadar yazı editörlerini beğenmesem de alıyorum.
My editors and I have been wondering if you'd consider writing a book for us.
Ed ¡ törler ¡ m ve ben b ¡ z ¡ m ¡ ç ¡ n b ¡ r k ¡ tap yazar misiniz d ¡ ye merak ed ¡ yorduk.
And they're all swarming around, journalists, editors, critics, some endless broads.
Hepsi sürü halinde geziyor, gazeteciler editörler, eleştirmenler, sonu gelmeyen şefler!
You haven't seen the stuff your editors didn't have the stomach to put together.
Olanları görmedin. Hatta sizin editörlerinizin bile bunları bir araya getirecek mideleri yoktur.
And don't forget lunch with the editors of those high school newspapers.
Kötü durumdayım. Okul gazetelerinin editörleriyle yemek yiyecektin unutma.
I'll speak to my editors about it.
Editörüme durumu anlatırım.
- I said I'd discuss it with my editors.
- Durumu editörüme anlatırım dedim.
The New York editors loved it, since they didn't know where Chad was.
New York'lu yayımcılar buna bayıldı.
I didn't think editors wrote their own editorial.
Editörler kendi yazılarını yazmaz diye bilirdim.
If I can get a picture of her before anyone knows she's in town it'll show the newspaper editors I've got what it takes to be a crack photojournalist.
Her neyse, onun henüz şehirde olduğunu kimse bilmiyorken bir fotoğrafını çekmeyi başarabilirsem, gazete editörleri, ne kadar sıkı bir foto muhabiri olduğumu görecek.
One of my editors left those here.
- Şuna bak. - Yer göstericilerden biri bunları burada bırakmış.
I'm not going to let my personal fashion statement Be dictated by a clique of effete east coast editors.
Moda zevkimin, yorgun ve bitik doğu sahili eleştirmenleri tarafından dikte edilmesine izin vermeyeceğim.
One of the editors.
Editorlerden biri.
- But I've got some friends, editors.
Ama editör olan bazı dostlarım var.
I'm ready now to call on the pope... and all the kings... and all the editors and publishers in the world to get them to support you.
Söz veriyorum. seni desteklemeleri için Pope u aramaya hazırım... ve diğer kralları... ve dünyadaki diğer editörleri, yayımcıları.
I'm one of many editors.
Çoğu yazardan biri de benim.
I'm ready now to call on the Pope, on all the kings... all the editors and publishers in the world, to get them to support you.
Papayı, bütün kralları dünyanın bütün editörlerini... yayıncılarını seni desteklemeleri için aramaya hazırım artık.
These editors... their ego is on seventh heaven.
Bu editörler... Onların egosu doyumsuzdur.
Afterward, he sat down on the couch with the editors and said,
Daha sonra, editörlerle birlikte koltuğa oturdu ve dedi ki :
Newspaper editors, American Bar Association. - I agree.
Peki o zaman ne oluyor?
Editors :
Şantaj, montaj :
Also, The New York Times has a special role, and I believe its editors probably feel that they bear a heavy burden in the sense that The New York Times creates history.
Medya şimdiki yapısını sürdürecek, şimdiki çıkarlarına sahip olacak. Bu şimdi birşeyler yapmaya çalışmayın ya da yaptıklarınızdan vazgeçin demek değil,... böyle bir şey çok saçma olurdu.
This is the selection centre, as it were, and when I have selected it I pass it across the desk to one or the other of the sub-editors.
Bu tıpkı basında olduğumuz sürece yaptığımız iş paylaşımı ve eğitim süreci yapısına benziyor.
Clark, that's why we have editors.
Clark, işte bu yüzden editörlerimiz var.
If the editors of the Manhattan Argus see fit to publish the work of a disordered mind, perhaps they will see fit to publish this.
Eğer Manhattan Argus'un editörleri hastalıklı bir beynin çalışmalarını yayınlamayı uygun görüyorlarsa, belki bunu da yayınlamayı uygun göreceklerdir.