English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ E ] / Encourages

Encourages Çeviri Türkçe

234 parallel translation
And when she suddenly encourages the attentions of a man like Vronsky... people are shocked.
Birdenbire Vronsky gibi bir adamın ilgisini teşvik edince şoke oldular.
Your kindness encourages me to ask once again the question that torments my soul.
Nezaketin bana bir kez daha sormam için cesaret veriyor... Şu ruhuma işkence eden soruyu.
My house encourages tourists, pays large taxes...
Müessesem turist çekiyor, yüklü vergi ödüyor...
Catherine encourages him and gives him hope.
Catherine onu yüreklendirdi. Ona omut verdi.
It encourages me to believe that you have leafed through one or two books.
Beni bir iki kitabın sayfalarını karıştırdığın konusunda cesaretlendiriyor.
Nothing encourages a patient like being able to trust his doctor.
Hiçbir şey bir hastayı doktoruna güvenebilmesi kadar cesaretlendiremez.
Mr. Cruchot needs somebody who encourages him to rise through the ranks.
Bay Cruchot'un terfi edebilmesi için yüksek kesimlerde tanıdıklara ihtiyacı var.
A lack of order in the land encourages strange ideas.
Ülkedeki başıboşluk bazı garip fikirlileri cesaretlendirdi.
So we say, "Trade with the company that encourages you to borrow wisely."
Sloganımız ; "Şirketimizle iş yapmak, sizleri akıllıca borç almaya yüreklendirir."
Honey, we could get that. And Happy Hoppers. Push toy encourages walking'activity.
Ve " Happy Hoppers oyuncakları yürümeyi kolaylaştırıyor. 1-3 yaş.
The movie is not bad Like encourages you......
Film fena değildi, seni de biraz tahrik etti galiba...
Oh that kind of thinking encourages false prophets!
Bu tür düşünceler, yalancı peygamberleri cesaretlendirir.
I can't believe Renata encourages her.
Renata'nın onun desteklediğine inanamıyorum.
The teacher that encourages favouritism?
Adam kayıran öğretmenin mi?
Perhaps, Inspector, when a man has special powers and special knowledge, like Sherlock Holmes, it rather encourages him to seek a complex explanation when a simpler one is at hand.
Müfettiş, muhtemelen Sherlock Holmes gibi özel bir gücü ve bilgisi olan biri, bu durumu bildiklerimizin yerine daha karmaşık açıklamalar aramaya teşvik etmiştir.
And what if it encourages the Tooth Fairy to do something else beside write?
Ya Diş Perisi'ni, bu yazıyla başka bir şey yapmaya teşvik ediyorsa?
That which is called progress encourages extravagance!
Bu israfı yücelten bir cesarettir!
And the presiding judge encourages these slanders to save himself. Don't listen to them!
Ve duruşma hakimi kendini kurtarmak için bu iftiraları teşvik ediyor.
The government encourages us to write off unprofitable businesses.
Hükümet bizi kazançsız işler için teşvik ediyor.
He encourages dissent.
İhtilafı teşvik eder.
This regime encourages them.
Bu rejim onları yüreklendiriyor.
But what if your example encourages others to give?
Ama yaptığınız şey başkalarını da birşeyler yapmaya teşvik edecekse?
- The firm encourages children.
- Sirket cocuk yapmayi tesvik eder.
Do you know Ara is the only coach in Notre Dame history who encourages walk-on players?
Ara, Notre Dame tarihinde dışarıdan oyuncu alımını destekleyen tek baş antrenör, biliyor muydun?
- It merely encourages them.
- Onları çok az yüreklendiriyor.
While you consider this new cultural order as the emancipation... of the artist, it seems in my opinion, that this vision encourages... a techno-hegemony and the exploitation of the artist... by capitalistic mega-structures, don't you think?
Yeni kültürel tertibin sanatçıya özgürlük sağlamasına karşın fikrimce bu vizyon teknoloji egemenliğine ve sanatçının kapitalist düzen tarafından istismarına mahal verecek. Siz ne dersiniz?
I suspect Handel encourages such blackmail.
Bu tür şantajı Handel'in teşvik ettiğine dair kuşkularım var.
Time and again we see the reliance on a proven methodology- - a methodology separate from human experience... built upon figures, not feelings... which encourages our dependence on the empirical world... a world with no room for ground-rule doubles.
Sık sık ispatlanmış yönetimbilim üzerine artan güveni görebiliriz. Bu yönetimbilim figürler üzerine kurulmuş insan deneyimlerinden ayrılır. Ama temel kuralların iki kere tekrarlanmadığı görgül dünyaya olan bağlılığımızı güçlendiren duygulardan ayrılmaz.
- Dr. Benton encourages it.
- Dr. Benton bunu teşvik eder.
It is her very isolation that encourages the malcontents.
Hoşnutsuzlukların artmasına sebep olan şey Kraliçenin gözükmeyişi.
Solidarity means loyalty to one another regarding... individual feelings, interests and thoughts. The feeling... of belonging together... encourages... living together.
Dayanışma, bir topluluğu oluşturan bi- - bir- - bireylerin doğru düşünce ve ortak çıkarlarla birbirlerine karşılıklı olarak bağlanması gerekir.
Grovelling and urgent licking by the pups... encourages the returning adult to regurgitate the contents... of its expandable stomach.
Yavruların sırnaşmaları ve aceleyle yalamaları geri dönmüş yetişkinin genişleyebilen midesindekileri çıkartmasını teşvik eder.
The government encourages you to bet.
Devlet sizi bahis yapmaya teşvik ediyor.
Note how the female, through her feigned antagonism, encourages the male in his attempt to mate.
Dişinin, erkeği çiftleşmeye cesaretlendirmek için, nasıl sahte düşmanlık yaptığını not al.
This story is unintelligible and encourages unintelligible analysis.
Tüm bu hikâye temel olarak net değil ve net olmayan sonuçlarla desteklenmiş.
Anything that encourages our other guests to bet is good for us.
Müşterilerimizi oynamaları için cesaretlendirecek her şey yararımıza olur.
- She encourages him.
- onu cesaretlendiriyor.
Unfortunately, by humoring her stories, her father encourages her behavior.
Ne yazık ki onu bu davranışa babası sevk ediyor.
A good coach encourages and motivates.
İyi bir koç cesaretlendirir ve motive eder.
The Captain encourages Seven to develop her social skills.
Kaptan, sosyal yeteneklerini geliştirmesi için, Seven'ı cesaretlendirdi.
Because even though he's a vicious, cold-blooded, psychopathic killer and she encourages him, still it's sweet.
Gaddar, soğukkanlı, psikopat katilin teki olsa da annesi onu yüreklendirmeye devam ediyor, hala da tatlı.
The past encourages me, the present galvanizes me.
Geçmiş bana cesaret veriyor, gelecekse huzursuz ediyor.
She encourages me to be good, and honest and courageous, and to hold my head high and to never give up hope.
Beni iyi, dürüst ve cesur olmam başımı dik tutmam ve umudumu kaybetmemem için teşvik ediyordu.
The Restorians say it's bad enough to despoil your own planet, but space travel encourages colonization, and colonization damages indigenous cultures and exterminates native ecology.
Restorians der O kötülükte yeterlidir kendilerinin gezegeninde, Fakat uzaya seyahat ederek teşvik etti, ve çevresine zarar verdiler kültürleri imha etti yerlerini yok ettiler.
It encourages professional women to approach finding a mate with the dedication and organization they bring to their careers.
Çalışan kadınlara işlerinde oldukları kadar özel hayatlarında da sadık ve düzenli. bir erkeği nasıl bulabilecekleri konusunda cesaret veriyor.
The Doctor encourages me to engage in conversation during awkward silences.
Doktor sıkıntılı sessizliklerden sonra konuşmaya başlamamı tavsiye ediyor.
But a free market encourages competition. You prevent it.
Fakat herkese açık pazar rekabeti güçlendirir Siz bunu engelliyorsunuz.
Voting encourages discussion.
Oy verme halkın konuşmasına ve içini boşaltmasına cesaret veriyor.
It creates it and encourages it along the way.
Hastalığı yaratır, ve sürekli teşvik eder.
The darkness encourages vascular dilation.
Eğer şu anda uyumak için sorun yaşıyorsan, saat 02.00'da ki beslenmeye inan.
She picks out paper for you, encourages you to write she demands you be yourself, and does it in such a selfless way that you can't even begin to comprehend- -
Senin okuyacağın şeyi seçiyor. Seni yazmaya teşvik ediyor. Kendin olmanı istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]