Endowed Çeviri Türkçe
256 parallel translation
Every man, at birth, is endowed with the nobility of a king.
Her insan bir kralýn asaletine sahip olarak dođar.
Well, nature endowed me with a gift, and I just accepted it.
Doğanın bana bahşettiği yeteneği kabul ettim.
He seems endowed with a singular aggressiveness.
Garip bir saldırganlığı var.
And you claim, dear Clarus, that nature has endowed me with the necessary attributes to play the role of the despicable and rotten Michel!
Ve sen de, sevgili Clarus, doğanın bana o aşağılık ve rezil Michel rolünü canlandırmam için gerekli özellikleri bahşettiğini iddia ediyorsun.
Man is endowed with... certain powers which we call the five senses.
Bir düşünelim. İnsan, bizim beş duyu adını verdiğimiz güçlere sahiptir.
That Hugo had become endowed with an existence of his own.
-... tarzında daha renkli bir açıklamayı tercih ederdiniz. – İçki?
The church is exceptionally endowed also with items of architectural interest.
Kilisemiz, istisnai bir şekilde, mimari açıdan zengin öğelere de sahiptir.
His studies in Economics endowed him sound knowledge markets, trade and industry.
Onun iktisatçı eğitimi onu global piyasa, ticaret ve sanayide ses getirmesini sağladı.
If the Supreme Being had endowed me with talents,
" Yüce Varlık beni kabiliyetli yaratsaydı...
Here you are, a man richly endowed.
İşte bakın, zengin drahoması olan bir adam.
Like you, I am endowed with memory.
Benim de bir belleğim var, senin gibi.
No, you are not endowed with memory.
Hayır, belleğin yok senin.
Or a definition endowed on men too long dead to know that its been awarded.
Ya da yaptıklarının ödüllendirildiğini bilemeyecek kadar uzun süredir ölü olan adama bahşedilmiş bir tanımlamadır
I cannot understand how, being endowed with such contradictory characters, we have lived in such friendship.
Anlayamıyorum,... bu kadar zıt karaktere sahip iki kişi olarak biz,... nasıl böyle bir dostluğu yaşayabildik.
France must be endowed with the industries it lacks.
Fransa eksik olan endüstrilerle donatılmalı.
It's endowed with the tricks of three generations of gunmen.
Üç nesil boyunca el değiştiren bir silah.
I ran into Madame Delpich coming in, as well endowed as ever.
Gelirken Madame Delpich'e rastladım, her zaman muhteşem.
Okay. "Handsome, well-endowed male desires equally gifted female who has taste for the unusual."
Peki. "Yakışıklı, varlıklı erkek, eşdeğeri, sıradışı zevkleri olan, yetenekli bayan arıyor."
Hmm, "well-endowed male." Better jot that number down.
Hmm, "varlıklı erkek." karınca duası, alttaki numaradan büyüktür.
That they are endowed by their creator with certain unalienable rights.
Yaradanlarının onlara kesin ve devredilemez haklar bahşettiğine.
He'II have to be civilized... not this beast who's been endowed with intelligence... and obliterated the harmony in the world... and brought about total destruction... just by disturbing nature's equilibrium.
O, uygar olacak.. Zeki bir hayvan değil! Dünyanın uyumunu bozan biri değil!
I'm endowed with an unlimited lust for pleasure, which is the secret to eternal youth.
Sonsuz gençliğin sırrına eriştiğimden, sonsuz bir arzuya sahibim.
Our land is beautiful and abundant, generously endowed with every God-given gift.
Topraklarımız güzel ve bol, tanrı cömertçe her tarafı hediyeleriyle donatmış.
That each patient is a supreme individual endowed with those qualities that distinguish the human being from the slime from which he emerged.
Her hasta, kendine bahşedilmiş özellikleriyle üstün bir bireydir. İnsanoğlunu, yaratıldığı balçıktan farklı kılan da budur.
As I observed the various creatures of this jungle, I realized that nature has endowed each inhabitant with its own special equipment to survive.
Ormanın çeşitli yaratıklarını gözlemlediğimde doğanın her canlıya hayatta kalabilmesi için gereken kendine has aletleri verdiğini fark ettim.
How the soldier, if he wasn't endowed with the desire the desire the desire to kill his own kind?
Bir askere... öldürme yetisi... vermeseydi vermeseydi vermeseydi... nasıl kıyardı başka bir insanın canına?
For all the possible vagaries of the message they will be sure that we were a species endowed with hope and perseverance, at least a little intelligence and a longing to make contact with the cosmos.
Mesaj nasıl anlaşılırsa anlaşılsın umut ve azimle kozmosla iletişim kurmaya çalışan zeki canlıların varlığından haberdar olacaklar.
was called Francis Chérasse, nicknamed Le Bombé ( the bulgy one ) for the hunch that endowed his features.
"Bombeli" Francis Cherasse olarak tanınırdı. Adını kamburundan almıştı.
" Every man is endowed with a major reservoir of creativity, but most people sleep soundly.
"Her insan önemli bir yaratıcı yeteneğe sahiptir, ama bu insanların çoğu uyumaktadır."
Like the lizard that is endowed by nature... with a marvelous protective device... that enables it to change color... and blend in with its immediate surrounding...
Tabiatın kendisine içinde bulunduğu... ortama uygun renklere bürünmek gibi... mükemmel bir koruyucu yöntem bahşettiği... kertenkele misali...
But you see, I am endowed with talent, and you with money.
Fakat anlayın, bana yetenek bahşedilmiş, size ise para.
"... that they are endowed by their Creator...
"... ve Yaratıcı tarafından...
Quitters Incorporated was endowed by a very important person.
Bıraktırıcı A.Ş. çok önemli bir şahsiyet tarafından kurulmuştur.
Why not talk about the chair in Chinese History our association has endowed at Yale university?
Neden Yale Üniversitesinde Çin tarihiyle ilgili çalışmalarımız anlatılmıyor? Söyler misiniz lütfen?
Horses are well endowed, but it doesn't make them sensitive lovers.
Atlara da bahşedilmiştir, ama bu onları hassas sevgililer yapmaz.
It's time to finally admit that the entire history of mankind is a history of the prolonged suicide of a living matter, which a cosmic coincidence had endowed with the capacity to reason, and which did not know what to do with this accidental, fatal capacity.
Kabul etmenin zamanı geldi ki ; İnsanoğlunun tüm tarihi rastlantısal bir şekilde edindiği, ama kullanmasını dahi bilmediği,... ölümcül sonuçlar doğurabilen muhakeme yeteneği yüzünden gecikmiş bir intihar yaşıyor.
But, quiet, regular work, brisk mountain air, the simple life, and above all, peace of mind had endowed this old man with almost awe-inspiring health.
Ama mütevazı ve düzenli uğraş, zindelik veren dağ havası kanaatkarlık ve hele hele iç huzur adeta huşu telkin eden bir sıhhat bahşetmişti bu ihtiyara.
To you, Blackadder, Thrice-endowed Supreme Donkey of the Trouserpod, this much greeting.
Sana da, Blackadder, Pantalonya'ya Bahşedilmiş Yüce Eşek, seni bu kadar selamlıyorum.
I'm endowed with certain inalienable rights- -
Elimden alınamayacak bazı haklara sahibim...
The man is too well endowed for the opening he has chosen.
Karar verdiği giriş için adamın vücudu oldukça seksi görünümlüydü.
A great nose may be an index of a great soul - kind, endowed with liberality and courage... like mine, you rat-brained dunce unlike yours, all rancid porridge.
Çünkü büyük burun benim gibi sevimli, iyi, gönlü açık, başı dik, cesur bir insanda bulunur Yoksa sizlerde değil. Bunu iyice öğrenin.
I'm pretty well-endowed physically.
Fiziksel olarak güçlü kuvvetliyim.
"It means you're well-endowed..."
"Uzun burunlular yatakta iyi olur derler..."
"Big noses do mean you're well-endowed."
"Uzun burunlular yatakta iyi olur derler."
Glad to know your boyfriend's well-endowed, Adjewa.
Bu arada erkek arkadaşının yatakta iyi olduğunu duyduğuma sevindim Adjewa.
I endowed them with everything.
Onları herşeyle donattım.
I'm not really that endowed on top.
Üst tarafta bana bahşedilen bir şey yok.
( Woman ) Woman-on-top sex can be slow and tender or hard and fast, and this is the ideal position if a man is well-endowed, as it allows the woman to decide exactly how much she is going to take and how hard she is going to take it.
Kadın üstte poziyonu yavaş ve hassas ya da hızlı ve sert olabilir, erkek becerikliyse bu poziyon ideal hale gelebilir, kadın burda penisin nekadarını içine alacağını ve ne şiddette olacağını kontrol eder.
She was very well-endowed is that what you mean?
O epey cömertti. Bunu mu demek istiyordun?
Endowed with wisdom, of judgment sound, nevertheless about him the questions abound.
Öğrencilerini aydınlatsa da ve bilgelik dağıtsa da bir sürü soru soruluyor nedense hakkında.
What is it that endowed me with life?
Bana hayat veren şey neydi?