Endurance Çeviri Türkçe
424 parallel translation
I think he went crazy, bored beyond human endurance, messing around in this sand and these rocks.
Çıldırdı. Bu kumların, kayaların arasında katlanılmayacak kadar çok sıkıldı.
Victory comes with endurance.
Zafer sabırla birlikte gelir.
Endurance melts away.
Dayanıklılık azalır.
A supreme test of skill, stamina and endurance.
Üstün yetenek testi, güç ve dayanıklılık...
He had great faith and endurance.
İçindeki inanç ve sabır büyüktü.
John, you know, when you're little, you have more endurance... than God is ever to grant you again?
John, biliyor musun? Çocukluğunda, Tanrı'nın bir daha hiç bahşetmeyeceği kadar güçlü oluyorsun.
But I've reached the end of my endurance.
Ama sabrımın sonuna geldim.
It's weight, strength, and endurance that count.
Önemli olan nüfuz, güç ve dayanıklılıktır.
We must clench our teeth, and fight with endurance!
Dişlerimizi sıkıp, sabırla savaşmalıyız!
Greece, that hard and timeless land where even the stones speak - of man's courage, of his endurance, of his glory.
Yunanistan, o sert ve zamansız, taşların bile konuştuğu topraklar - insanlığın cesaretinin, dayanıklılığının ve şanının toprakları.
That works out to roughly 7 hours, 15 minutes endurance.
Buda yaklaşık 7 saat 15 dakika uçuş süresine mükabildir.
Strength He gave me and symmetry and endurance and patience.
Bana güç, simetri ve sabır verdi.
It's beyond all human endurance.
İnsanın tahammül sınırlarının ötesinde...
- And made him respect my endurance.
- Sabrıma saygı göstermesini sağladım.
Endurance is something that spooks and blue devils respect.
Sabır hayaletlerin ve mavi şeytanların saygı duyduğu bir şeydir.
Without endurance and discipline, no battle is ever won.
Sabırlı ve disiplinli olmadan hiçbir savaş kazanılmış değildir.
And if Your Excellency will permit me to give my opinion, we owe today's success mainly to the action of that battery and the heroic endurance of Captain Tushin and his company.
Eğer ekselansları fikrimi söylememe izin verirlerse, bugünün başarısını her şeyden çok Topçu birliğinin hamlelerine ve Yüzbaşı Tushin ile adamlarının kahramanca direnişine borçluyuz.
Instead of all this technical namby-pamby there's so much of today, we're putting the emphasis on speed, endurance and courage, the way it used to be.
Bütün bu teknik yapmacık yerine, bugün eski bir metod olarak kullanılan hız, dayanıklılık ve cesarete vurgu yapıyoruz.
I have never tried it but it should be quite a test of endurance.
Bunu denemedim ama dayanıklılığı test edilebilir!
The supreme--the supreme test of energy and endurance.
En çetin enerji ve dayanıklılık sınavıdır bu yarış.
The supreme test of energy and endurance.
En çetin enerji ve dayanıklılık sınavı bu.
After over 1,100 hours of incredible endurance, there she is, alone, but still fighting, still hoping, still trusting--Gloria Beatty.
1100 saattir gösterdiği inanılmaz dayanıklılığın ardından orada tek başına dikiliyor. Ama hala savaşıyor, hala umut ediyor, hala güveniyor.
Gentlemen, I admire your courage and endurance.
Beyler, cesaretinizi ve dayanıklılığınızı takdir ediyorum.
But we mustn't cling to our culture and characteristics if we become weak and lose endurance as a result.
Bununla birlikte, bizi sonuç olarak zayıf düşürecek kültürümüze özgü şeylere yapışıp kalmak da doğru değil.
And so, ladies and gentlemen, welcome to the most famous motorcar race in the world... the 38th running of the grand prix of endurance and efficiency... the 24 hours of Le Mans.
Ve baylar bayanlar, 38.si yapılan dünyanın en ünlü yarışına hoşgeldiniz. dayanıklılık ve hız... 24 Saat Le Mans yarışı.
The Delaney-Stahler rivalry will be interesting to follow on this very different circuit where the endurance of the car is as important as is the skill of the driver.
Delaney-Stahler rekabeti bu zor parkurda ilginç olacak arabaların dayanıklılığı da en az şöförlerin yetenekleri kadar önemli.
To bear a tattoo is a lifetime test of endurance.
Dövmeye katlanmak ; hayat boyu verilen bir sabır imtihanıdır.
The snake teaches us suppleness and rhythmic endurance.
Yılan bize esnekliği ve dayanıklılığı öğretir.
T o s uppress a truth is to give it force beyond endurance.
Gerçeği bastırmak ona katlanılamayacak bir güç verir.
After people are tortured beyond the limit of human endurance, they enter a sort of world like shangri-la.
İnsanın tahammül edebileceği işkence limitini aştıktan sonra onlar hayal dünyası gibi bir dünyaya geçiyorlar.
No, thanks. What is this, some sort of endurance contest?
Ne bu, bir çeşit dayanıklılık yarışması mı?
It's beyond my endurance.
Bu dayanma gücümü aşıyor.
You're here now because you shown us that you have courage endurance and resourcefulness
Şu anda buradasınız, çünkü gösterdiniz ki cesaretlisiniz dayanıklısınız ve beceriklisiniz.
I mean something that needs endurance.
Dayanıklılık gerektirir.
But give me endurance to be able to raise up my little children.
Doğacak çocuklarıma bakabilecek dayanıklılık ver!
But you know Hoak was breeding them for endurance and intelligence and...
Ama biliyorsunuz ki Hoak onları dayanıklılık ve zeka yönünden geliştiriyordu ve...
This signal- - what are the effects besides strength and endurance?
Er Peters! Duyuyor musunuz?
Quickness, endurance.
Hız, dayanıklılık.
To the spirit of all actors for their faith and endurance which never fails them.
Ve asla azalmayan inanç ve metanetleri için tüm oyuncuların ruhlarına.
His endurance is very much greater than mine, but there are no expectations of me.
Benden çok daha fazla dayanıklıydı ama zaten benden bir şey beklemiyordu.
"Endurance"
"Dayanıklılık"
Yeah, KlTT it's like an endurance test.
Evet KITT. Bu bir dayanıklılık testi gibidir.
This ordeal is putting human endurance to the test.
Bu çile, insan sabrını zorluyor.
There is nothing comparable to the endurance of a woman.
Bir kadının sabrı ile kıyaslanabilir bir şey yoktur.
There is no one who can match his strength, endurance or aggressiveness.
Onun gücü, dayanıklılığı ve saldırganlığı kimseyle kıyaslanmaz.
This other man has not the size, or the endurance, or the genetics to win.
Diğer adam yeterince büyük ve dayanıklı değil, genetik olarak kazanamaz.
He pushed him to the limit of his endurance.
Onun dayanma sınırlarını zorladı.
Endurance is the greatest virtue.
Sabrın sonu selamettir.
EISLER : Your endurance program has served our athletes well, Dr. Strasser.
Dayanıklılık programınız sporcularımız üzerinde çok etkili oldu Dr. Strasser.
Without endurance and discipline...
Sabırlı ve disiplinli olmadan hiçbir savaş kazanılmış değildir.
"Endurance"
"SABIR"