English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ E ] / Entangled

Entangled Çeviri Türkçe

187 parallel translation
Isn't that why they're both hopelessly entangled in this disaster?
Bu yüzden ikisi birden bu felakete sürüklenmedi mi? Buna cevap vermeyeceğim.
I never got entangled with any girl until I met you.
Seninle tanışana hiçbir kadının üzerine düşmedim.
- Randolph, you call it entangled?
- Randolph, buna üzerine düşmek mi diyorsun?
- I mean you entangled my heart.
- Demek istediğim kalbimi fethettin yani.
We entangled each other's heart.
Birbirimizin kalbini fethettik.
My God, he's become entangled!
Aman Tanrım, tellere dolaştı!
Oh, I am so entangled with this woman that I don't know how to extricate myself.
Bu kadın başıma bela oldu, ondan nasıl kurtulacağım bilmiyorum.
If the government's troops get hold of them my country might be entangled in a war.
Eğer hükümetiniz onları ele geçirecek olursa ülkem hiç arzu etmediği bir savaşa sürüklenir.
Alliance has been defined as two thieves, each with his hands so entangled in the other man's pocket that they cannot separately plunder a third.
İttifak iki hırsız olarak tanımlanmıştır her biri diğerinin cebini karıştırabilirken ayrı ayrı bir üçüncüyü yağmalayamazlar.
The boy was attending the fishnets and he became entangled in them and sank to the bottom of the river.
Çocuk balık ağlarıyla ilgileniyordu ve nehrin dibine battı.
A high-ranking officer, and a married man, gotten pretty entangled...
Yüksek rütbeli bir subay ve evli bir adam başı epey belaya bulaşmış...
Tseng Chien, wait This is an entangled situation Same words.
Tseng Chien, bekle bu çok ciddi bir durum derhal burdan kaçmalısın
Did you get entangled in the eiderdown again?
Ah canım, ne oldu? Kuştüyü yorgana mı dolandın yine?
Everyone's so entangled...
Bugünlerde herkes ipliğe dolanmış durumda...
And while it's still entangled, the spider will pounce on it.
İpe dolanmış haldeyken örümcek üzerine saldırır.
"Closer and closer the stranger came towards the entangled pair."
Yabancı git gide dönülmez noktaya yaklaşıyordu. "
She's your- - Yes, but too many businessmen have become entangled in this sort of thing.
O senin... - Evet, ama birçok işadamı böyle olaylardan dolayı çıkmaza girdi.
and not allegorically, but in true reality, because I was born in our countryside, located nearby entangled woods, named Cavusu by the inhabitants of Girgenti :
Lafın gelişi değil gerçek anlamda, çünkü, Agrigento halkının "Cevasu" diye adlandırdığı ormanın yakınında, kendimize ait olan toprakta doğdum.
Goat butts against a hedge and its horns become entangled.
Keçi çite toslar ve boynuzları eğilir.
A bundle of 3 or 4 rats, who have had their tails so helplessly entangled, that consequentiaIIy they have starved to death.
Ve yaklaşık olarak kuyrukları düğüm denilebilecek kadar birbirine dolanmış 4 - 5 fare. Ve neticede ölümlerinden söz ediyorum.
But the emotion turned, it twisted, became entangled with ambition.
Ama duygu yön değiştirdi ve şaştı hırsla, ihtirasla birbirine dolaştı.
If my girl should become entangled in the same meshes which held me was more than I could suffer.
Eğer kızım bu ağa dolansaydı, şu anda olduğundan çok daha fazla acı çekerdim.
I'm aware of three occasions in my fiancé's life when he has become entangled with designing women.
Nişanlımın hayatındaki 3 fırsatın farkındayım, kadınını tasarlarken yaşadığı karışıklıklar.
Shawna can only become entangled with something she can see.
Shawna sadece gorebildigi yere isinlanabiliyor.
And you will become... romantically entangled with him almost immediately.
Ve sen de ona bağlanacaksın hem de görür görmez.
But we are romantically entangled.
Mümkün değil mi? Ama biz birbirimize bağlandık!
Entangled?
Bak, ne düşünüyorsun bilmiyorum ama artık buna devam edemem. Bağlanmak mı?
You have said that we live entangled in webs of endless deceit, that we live in a highly indoctrinated society, where elementary truths are easily buried. Elementary truths such as... Such as the fact that we invaded South Vietnam.
Hükümetin ne yaptığı, halkın ne düşündüğü ve gazetelerin ne söylediği arasındaki denklemi öyle basit bir a b eşitlemesi sanan insanların kaba saba retoriğinden çok daha incelikli bir mevzudur.
When in the extremity of danger a man loses his right way... he's entangled in his sins, and has no means of escape.
Tehlikenin uç noktalarındayken, insan imtiyazlarını kaybeder o, günahlarına dolaştı ve kaçma şansı yoktu.
Something. Here you come, you and your husband... and industrious people drop their work and neglect their duties... spend whole months ministering to you, talking of you, buzzing around you... worrying for your husband's gout... your wishes for this and the other thing... and all become entangled in your idleness.
Öyle ki kocanızla buraya geliyorsunuz, insanlar işlerini bırakıyor görevlerini unutup, aylarca size hizmet ediyor sizi konuşuyor, dedikodunuzu yapıyor kocanızın gut hatalığıyla uğraşıyor sizin isteklerini karşıIıyor...
I can't afford to be entangled in a murder investigation.
Ama kendimi bir cinayet soruşturmasına karıştıramam. Şimdi olmaz. - Neden?
Before you become, as you say, entangled in this past the point of being about to fully understand or expose it.
Söylediğin gibi, sen buna bulaşmadan daha önce durumu anlama veya açığa çıkarma sınırını geçtin.
In this yarn you will remain until MeIibea buys it, and with it in such a way be entangled that the more she beholds it the more you shall pierce her heart with love for CaIisto, with a love so strong and so unaIterabIe, that she will cast off all shame and tell me everything, ask for my help, and reward my works and my messages.
Melibea alana kadar bu dantelde kalacaksın... Ve içine öyle bir karış ki, bu danteli ne kadar tutarsa, kalbi Calisto için o kadar güçlü atsın, öyle güçlü ve vazgeçilmez bir aşkla yansın ki, bütün utancından sıyrılıp bana herşeyi anlatsın, yardımımı istesin, ve yaptığımı ödüllendirsin.
I suddenly discovered myself entangled in an enormous bed of-of, um —
Birden kendimi kocaman şey yataklarına takılı buldum...
I also doubt that they'd want to get entangled in a homicide investigation.
Ayrıca bir cinayet soruşturmasına karışmak isteyeceklerini de sanmıyorum.
You're too entangled.
Fazla samimisiniz.
The hair brush has got entangled in it.
Saç fırçası o dolaşmış var.
I'll not get entangled with the law of this county.
Ben bu ülkede herhangi bir suça bulaşmak istemiyorum.
But you have gone and entangled yourself with Roger Hamley, a very worthy young man, I dare say.
Ama gidip Roger Hamley'le başını derde soktun, ki kendisi çok değerli bir genç.
Entangled yourself with him and the same sort of thing with Mr Preston.
Onunla ve aynı şekilde Bay Preston'la da.
Sexual taboo is the weapon the bourgeois employs on kids to keep them entangled in its schemes.
Seks tabuları kapitalistlerin çocukları, entrikaların çarpıklığı içinde tutmak için kullandıkları silahtır.
But in my head or that of your brothers become entangled and bite to kill
Ama benim veya kardeşlerinin saçına konarsa Bizi öldürene kadar tekrar ve tekrar durmadan ısırır.
I can't get entangled.
Kafamı karıştıramam.
I can't get indebted to anyone, and I can't get entangled.
Kimseye borçlanamam ve kimsenin önünde ezik duramam.
The harder Arun tries, the more he gets entangled in our web.
Endişelenme, Arun çırpındıkça daha fazla batıyor.
He thinks he's entangled in a net.
Kendini bir ağa dolanmış sanıyor.
"The lovers'heart gets entangled in the mole"
Aşığın kalbi benle karışır
"The lovers'heart gets entangled in the mole"
Aşıkların kalbi benle karışır..
"The lovers'heart gets entangled in the mole"
Aşıkların kalbi bene takıIır
"lt's a grave problem" "The lovers'heart gets entangled in the mole"
Bu başa beladır aşıkların kalbi bene takıIır
How can altering one particle of an entangled pair affect the other...
Aralarında hiçbir bağ olmadan, karmaşanın elemanlarından birini değiştirerek...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]