Enthusiasm Çeviri Türkçe
1,277 parallel translation
Your enthusiasm Is actually enormously appealing.
Hayır, senin heyecanın gerçekten çok takdir ediliyor.
And I don't think one should be too hard on oneself, if the object of one's affection returns the favour with rather less enthusiasm that one might have hoped.
Yine de, insan kendine acımasız davranmamalı diyorum. Özellikle de, bir insanın sevdiği kişi, bu sevgiye hiç de beklendiği kadar istekli yanıt vermiyorsa.
I knew that you would have very little enthusiasm for this deal.
Bu konuyla hiçbir ilgin olmadığını biliyordum. Huston'da bitirilecek küçük bir işim vardı.
The Hungarians had equipped themselves with Molotov cocktails, rifles, machine guns and enthusiasm.
Macarlar ellerine molotof kokteylleri, tüfekler, silahlar ve coşkuyu geçirmişlerdi.
The airlift began, which was welcomed with incredible enthusiasm.
Büyük coşkuyla karşılanan hava nakliyesi başladı.
In America, patriotic enthusiasm for the democratic way of life reveals itself in a monster loyalty parade in New York.
Amerika'da demokratik yaşam biçimi için vatansever coşku, New York'taki muazzam geçit töreninde ortaya çıkmaktaydı.
But in spite of hard work and enthusiasm, only Soviet support kept the economy going.
Ama sıkı çalışma ve arzuya rağmen ekonomiyi ayakta tutan şey yalnızca Sovyet desteğiydi.
I want to thank you all for your enthusiasm and interest in this exhibition
Hepinize teşekkür etmek istiyorum Bu sergiye gösterdiğiniz ilgi ve hevesten ötürü...
I like your enthusiasm, don't wanna lose it.
Coşkun hoşuma gidiyor, kaybetmeni istemem.
Oh, next time try to contain your enthusiasm for the job.
Gelecek sefere biraz daha hevesli görünmeye çalışın.
They kill, enslave and abuse each other with efficiency and enthusiasm.
Birbirlerini öldürüyor ve köleleştiriyorlar.
My presence on Centauri Prime during this little war has probably cooled their enthusiasm a bit.
Savaş sırasında Centauri Başgezegeni'nde bulunmam bana olan düşkünlüklerini biraz törpülemiş gibi.
You say that with such a lapdog enthusiasm.
Ona cok sadık süs köpeğiymis gibi söylüyorsun.
Niles, I'm finding it a bit difficult to accept this newfound enthusiasm of yours.
Bu yeni ve coşkulu ruh haline inanmakta zorluk çekiyorum Niles.
Your enthusiasm is premature, Kalibak.
Erken hevesleniyorsun Kalibak.
As I watched Laney tear open a baby bib... with the same enthusiasm she once reserved... for tearing off rock stars'pants...
Laney'in bebek önlüğünü büyük bir istekle yırtıp açmasını izlerken daha önce bir rock yıldızının pantolonunu yırtarak çıkardığını hatırladım.
I appreciate your enthusiasm, but we're going back to Voyager- - now.
Hevesinizi takdir ediyorum, ama Voyager'a geri dönüyoruz. - - Şimdi.
We all appreciate your enthusiasm...
Gayretlerini takdir ediyoruz...
Your enthusiasm is premature.
Hevesin zamansız.
In my enthusiasm to help Seven of Nine, I lost my medical objectivity.
Seven of Nine'a yardım etme isteğim sonucunda, tıbbi tarafsızlığımı kaybettim.
Enthusiasm like that can be dangerous for your health.
Bunun gibi bir heves sağlığın için tehlikeli olabilir.
People were drawn to her by her smile... ... her enthusiasm.
İnsanlar gülümsemesine ve neşesine kapılırdı.
Even my ex managed to muster up a little enthusiasm.
Eski karım bile biraz ilgi gösterirdi.
In spite of his age, he returned to politics with great enthusiasm.
İlerlemiş yaşına rağmen eskisinden daha ateşli bir şekilde... tekrar politikaya girmişti.
What happened to your enthusiasm for stabbing them?
Onları bıçaklama isteğine ne oldu?
I don't share your enthusiasm.
Hayranlığını paylaşmıyorum.
You showed a lot of energy and enthusiasm, and I... really like your choice of costume.
Çok enerjik ve istekliydin ve kostüm seçimine bayıIdım.
M - Mr Martin, we've gotten to know Lesra over the past few weeks. And I gotta tell you, he's got more natural ability and enthusiasm... than just about any kid I've ever worked with.
- Bay Martin, birkaç haftadır Lesra'yla birlikte çalışıyorum ve inanın bana, o, birlikte çalıştığım her çocuktan daha çok doğal yeteneği olan ve daha hevesli bir genç.
I saw life with a lot more enthusiasm.
Coşku dolu bir hayat gördüm.
Thank you, Minutegirls, for your candid enthusiasm.
Teşekkürler, Minutekızlar içten ilginiz için.
- He said with zero enthusiasm...
- Der genç hevessizce...
Now I may not be a fan of your work, but I am a fan of your enthusiasm.
İşini beğenmeyebilirim. Ama hevesine hayranım.
You know, I get the feeling you don't share your father's enthusiasm about preserving the past.
Bilirsin, babanla aynı duyguları paylaşmadığın kanısına kapıldım geçmişi koruma hakkındaki.
Tom, I appreciate your enthusiasm, but I can't spare these parts right now.
Tom, şevkini takdir ediyorum ama bu parçaları şimdi sana veremem.
Neelix, look, I appreciate your enthusiasm, but since I'm the only Klingon onboard, there's really no point in throwing a party.
Neelix, bak, gayretini takdir ediyorum, ama gemideki tek Klingon benim, gerçekten bir partiye gerek yok.
- All right, whatever. Great. That's the kind of enthusiasm I'm looking for.
İşte beklediğim çoşku buydu.
- Enthusiasm is so important...
! - Heves çok önemli.
How do they come by this remorseless enthusiasm for misery?
Istırap için bu berbat coşkuyla buraya nasıl gelebiliyorlar?
I'm pleased to announce that Mr. Bobby Jones and Mr. Walter Hagen... have accepted my golfing'invitation, with enthusiasm.
Büyük bir mutlulukla açıklamak istiyorum ki Bay Bobby Jones ve Bay Walter Hagen. Büyük bir hevesle golf davetimi kabul ettiler.
Your enthusiasm at the meeting touched me deeply.
Toplantıya katılmanız, beni gerçekten mutlu etti.
Kid, I like your enthusiasm, but we have to work on... narrowing down our list of suspects.
Çocuk, hevesli olman güzel, ama listemizdeki şüphlilerin... sayısını azaltmak için uğraşmalıyız.
I am tired of your lack of enthusiasm!
Senin beceriksizliklerinden bıktım.
There's a reason for Tommy's newfound enthusiasm for firearms.
Tommy`nin atesli silahlara yeni baslayan ilgisinin bir nedeni var.
I'm trying to imagine which door I'd have to take... to die with enthusiasm.
Şevkle ölebilmek için hangi kapıdan geçmek zorunda olduğumu... anlamaya çalışıyorum.
Pescara too... for the ship of fantasy to sail the routes of ancient peoples and drink to their enthusiasm.
Pescara tabii... Eski zaman insanlarının rotasına yelken açmak ve düşler gemisinde onlar için kadeh kaldırmak...
But they were not doing it... with enough enthusiasm.
Ama bunu yeterince... şevkli yapmıyorlardı.
It appears quite urgent to organize this great insurrection, that is to say, to train, run, supervise and equip it to defend the new power which is being set up. Though the people showed intelligence and enthusiasm, they still lack organization.
Filmin yapımına oyuncu kadrosunun da katılımı bilhassa küresel medyanın korku duyduğu bir şey,... destek istediğimiz TV kanallarının da filmi finanse etmeyi reddetmelerinin başlıca sebeplerinden biri ayrıca.
Despite the enthusiasm sparked by the election, the fear of centralized power is in the air.
Kazanmak zorundayız... Dinleyin! "Devlet ve Devrim" kitabında, Lenin'in tek bahsettiği şey Komün.
What do you think of the National Guard? We think these soldiers are full of enthusiasm. But they lack training and equipment.
" Dört bir yanı duvarlarla çevrili bir ev istemiyorum,... pencerelerimin sımsıkı örtülü olmasını istemiyorum.
Well. that's just Grace showing enthusiasm.
Bu Grace'in coştuğunu gösterme şeklidir.
Get more enthusiasm.
Hadi biraz daha canlı.