Entire Çeviri Türkçe
28,577 parallel translation
What if there's a massive earthquake and the entire state of California slides into the ocean?
Peki ya bütün Kaliforniya'da büyük bir deprem olsa ve eyalet okyanusa kaysa.
Is that why I didn't see you my entire sophomore year?
Bu yüzden mi seni ikinci sınıf boyunca göremedim?
That's because Hitler had Göring shot, along with his entire family.
Çünkü Hitler Göring'i, bütün ailesiyle birlikte vurdu.
Frank, Hitler is dying, and when he goes, there's going to be a Resistance uprising, not to mention a very good chance that this entire city's going to be wiped off the planet
Frank, Hitler ölüyor, ve o öldüğünde Direniş ayaklanacak, iyi bir şanstan bahsetmiyorum bütün şehir yer yüzünden silinecek.
The estimated battle damage assessment, BDA, indicates that we will level the entire compound and everything within a 50-foot radius, Mr. President.
Tahmini hasar tespit durumu yaklaşık 15 metrelik alana tamamen etki edeceğini gösteriyor Sayın Başkan.
I had to clear - my entire schedule for the day.
Tüm programları bitirmek zorunda kaldım.
Until the governors appoint their senators and hold elections for the House, you two represent the entire Congress of the United States.
Hükümet, senatörlerini atayana ve Beyaz Saray için seçim yapılana kadar Birleşik Devletler'in Kongresi'nden ikiniz sorumlusunuz.
But I wouldn't be doing my job if I didn't also warn you the entire legitimacy of your presidency depends on this.
Fakat başkanlığınızın yasallığının bu operasyona bağIı olduğunu hatırlatmakta görevimin gereğidir.
Charles was a family friend Meridia's entire life.
Charles, Meridia kendini bildi bileli aile dostuydu.
I mean, if he's telling the truth, we could wipe out the entire O'Malley crime syndicate and a corrupt senator in one fell swoop.
Doğruyu söylüyorsa tek süpürüşte tüm o'malley suç çetesini ve yozlaşmış bir senatörü silebiliriz.
The only thing that's maintained its value this entire time is the broach, and I can't afford to invest in anything less.
Bütün bu zaman boyunca devam eden tek şey broşun değeri ve benim daha azına yatıracak param yok.
That you kept him from me my entire life?
Babamı tanıdığını, ve tüm hayatım boyunca bunu benden saklamanı mı?
I just had the single greatest kiss - of my entire life... - Whoa.
Annem kulubeyi satıyor, hayatımın öpücüğünü, tecrübe ettim...
But what might be worse than that is I'm not sure you've ever experienced anything real your entire life.
Ama bundan daha kötüsü ne biliyor musun? Ben açıkcası hayatında, hiç gerçek bir anı, yaşadın mı acaba?
I'm throwing up because I just ate an entire pepperoni pizza.
Bütün bir pepperoni'li pizza yedigim için kusuyorum.
Wait, why would you eat an entire pepperoni pizza?
Neden bütün bir pepperoni'li pizza yedin?
A contribution larger than the entire global transportation sector combined.
HAYVANCILIK SEKTÖRÜ KÜRESEL CO2 EMİSYONUNUN % 14,5'İNİ ÜRETİYOR Küresel ulaşım sektörünün tamamından bile büyük bir katkı.
Okay, hold on. So now, you're saying if I start doing well at my job, I'll have the, um, same satisfaction as, like, killing off an entire race of crab people?
Yani şu an diyorsun ki eğer işimde iyi olursam aynı yengeç insanların ırkını kurutmuşum gibi hissettirecek?
Nothing for our entire terrorist database?
- Terörist veri tabanımızda yok yani?
If the unsub expected to wipe out the entire family, he screwed up big time leaving Amanda alive.
Şüpheli tüm aileyi ortadan kaldırmak istediyse Amanda'yı hayatta bırakarak çuvalladı.
If the unsub wanted to wipe out the entire family, she could be in danger.
Güzel. Şüpheli tüm aileyi yok etmek istediyse tehlikede olabilir.
His narcissism often manifests as rage directed at a specific family member, prompting him to murder the entire family as an act of punishment and revenge.
Narsisizmi genelde belli bir aile üyesine yönelen öfke olarak kendini gösterir ve ceza ve intikam amacıyla tüm aileyi yok etmesine neden olur.
Once the entire family is dead, the patriarch typically commits or attempts to commit suicide.
Tüm aile ortadan kalkınca da intihar eder ya da intihara teşebbüs eder.
And we ask you to encourage the entire Pillsbury high school community to report any suspicious individuals they may encounter.
Ve Pillsbury Lisesi'ndeki herkesi şüpheli bireyleri bildirmeleri konusunda cesaretlendirmenizi istiyoruz.
After the war, he comes to America and jumpstarts our entire rocket program.
Savaştan sonra Amerika'ya gelip bizim roket programımızı başlatacak.
She worked my entire childhood maintaining the Summer Palace.
Çocukluğum boyunca Yaz Sarayı'nda çalıştı.
She's my entire life.
O benim hayatım.
600 million people don't have access to clean water, and Omar invented a way to extract it from seawater that's efficient and cheap and can be scaled to service entire cities.
600 milyon insan temiz suya ulaşamıyor ve Omar deniz suyundan etkili ve ucuz bir şekilde şehirlere bile yetecek ölçekte inşa edilebilecek bir arıtma şekli keşfetmişti.
But that's because you can't seem to accept that Kirk has answers to questions I've been asking my entire life.
Çünkü Kirk'ün hayatım boyunca sorduğum soruların cevaplarına sahip olduğu gerçeğini kabul edemiyorsun.
To corrupt the entire zipped file, hit "Abort" on the data-transfer dialogue.
Tüm zip dosyasını bozmak için veri transfer penceresinde "İptal" i tıkla.
It gets worse. We lost the entire escort of A-wings.
Daha kötüsü onlara eşlik eden tüm A-kanatları kaybettik.
Six pilots and the transport's entire crew.
Altı pilot ve nakliye gemisinin tüm mürettebatı.
The Imperials now occupy the entire Tann province.
İmparatorluk şu an tüm Tann eyaletini elinde tutuyor.
Go batshit crazy and slaughter their entire families and all their pets?
Zırdeli olur, bütün ailesini ve evcil hayvanlarını katlederler?
My head's gonna be inside the console the entire time.
Başım ameliyat süresince konsolun içinde olacak.
This could spread through the entire Bay Area real fast.
Bütün körfez bölgesine büyük bir hızla yayılabilir.
I had the entire surgery recorded for historical, medical purposes.
Tarihi ve tıbbi amaçlarla bütün ameliyatı kaydettirdim.
We need to assume that Mr. Scratch is targeting this entire team.
Bay Tırmık'ın tüm ekibi hedef aldığını düşünmeliyiz.
From this you can control the entire system.
Buradan, bütün sistemi kontrol edebilirsiniz.
No, but they do keep an entire law firm on retainer.
Hayır, ama vekalet için bütün bir avukatlık şirketini tutabiliyorlar.
There's an entire world in here that no one's ever seen before.
Burada daha önce kimsenin görmediği koca bir dünya var.
This was like the best magic show I have ever been to in my entire life!
Hayatım boyunca bulunduğum en iyi sihir gösterisi buydu sanki!
I think it's fair to say that this entire trip has been a total disaster.
Sanırım bu seyahatin tam bir felaket olduğunu söylersem haksız sayılmam.
- The least environmental thing on the entire earth.
- Tüm dünyadaki en çevreci şey.
You see, a few years ago somebody in Holland worked out that there were only 185 otters in the entire country.
Birkaç yıl önce, bir sahış bütün ülkede sadece 185 su samuru olduğunu bulmuş.
However, the company was in deep financial difficulty, so when Ford offered to buy the entire business, Enzo agreed.
Ancak şirket derin bir maddi sıkıntıdaydı bu nedenle Ford şirketi satın almayı önerdiğinde Enzo kabul etti.
Hammond, my entire throttle assembly has disintegrated.
Hammond, bütün gaz kelebeği meclisim parçalandı.
So, you guys are the entire Iron Squadron?
Peki, tüm Demir Takımı siz misiniz?
You and William have known each other for Randall's entire life and you kept that from him?
Randall'ın tüm hayatı boyunca, William'ı tanıdığını, ondan nasıl oldu da sakladın?
you lied to me my entire life.
Tüm hayatım boyunca bana yalan söyledin.
I mean, that is an entire...
Yani, bu bir bütün- -