Entranced Çeviri Türkçe
53 parallel translation
I must've been completely entranced by you.
Sanırım beni gerçekten büyüledin.
And pick out something good, something in the middle there, about, "Here lies the true lovers of art entranced" or something.
Ortalardan güzel bir şeyler seç. Mesela "İşte burada, kendinden geçmiş gerçek sanat aşıkları yatmakta." falan.
Afraid he'll become so entranced with the dog, he'll never finish his book.
Korkarım köpekle o denli meşgul olacak ki, kitabını hiç bitiremeyecek.
And for one moment, the painter stood entranced before the work he had wrought
İşte o an ressam, eserinin önünde büyülenmiş gibi kalakaldı.
EARTH ENTRANCED
KENDİNDEN GEÇMİŞ ÜLKE
The land is entranced with Peace.
Her yer sükûnetle mest olmuştur.
Entranced.
Sevindim.
The boy was entranced by Fourier's collection of ancient Egyptian artifacts : The mysterious fragments of a lost world.
Çocuk, Fourier'in eski Mısır'dan gelen nesnelerden oluşan koleksiyonuyla,... kayıp bir dünyanın gizemli bölümlerinin kapısını araladı.
The immense size and changing clouds of Jupiter entranced him.
Jüpiter devasa boyutu ve dinamik yapısı onu büyülemiştir.
I was captivated, entranced.
Tutsak olmuştum, büyülenmiştim.
Not everyone, however... was entranced by the human chameleon... and amongst the fanatics... he was a handy symbol of iniquity.
Yine de bukalemun insan... herkesi kendinden geçirmez... O, fanatikler için... adaletsizliğin sembolüdür.
Entranced by the euphoria and ease... These glamorous people exude!
Bu muhteşem insanların gelmesiyle başladı.
For a moment or two... this Yuan fellow was so entranced... he believed Concubine Yu had actually come back to life!
Bir an için bu Yuan dostlar, onu öyle kendinden geçirdiler ki gerçekten Cariye Yu'nun hayata döndüğüne inandı!
Creating a radio receiver of sorts out of an entranced human mind?
Büyüleyici insan zihnini bir çeşit radyo alıcısına mı çeviriyor?
I'm more entranced Than the average fan
Sıradan bir taraftardan daha çok büyüleniyorum.
He's entranced by your music.
Yaptığınız müziğe hayran kalmış.
"The men, still entranced by the horror of what had happened, " left the scene to find the sheriff, " and did not sketch the writing
Gördükleri karşısında şok olan araştırmacılar şerifi bulmak için kasabaya döndüler.
I had always been entranced with the idea of being madly loved, and loving madly
Ben daima, delicesine aşık olunma ve delicesine aşık olma fikrinden büyülenmişimdir.
Everyone was entranced by her beauty
Sonunun böyle bir trajedi olacağını kim bilebilirdi ki? O zamanlar bir sevgilisi vardı.
Anyway, the point is, there were all these people worshipping a naked purple goddess, and you might say they were a little "entranced".
Her neyse, asıl önemli olan orada yaşayanların çıplak ve mor Tanrıçalara tapması. Hepsinin küçük birer Terence olduğu söylenebilir.
I suppose I get a little entranced by the whole Shakespeare thing.
Sanırım Shakespeare olayına fazla kapıldım.
"I was entranced and moved by your brief portrait of your father."
"Babanızın kısa tasviri beni büyüledi ve duygulandırdı."
As I read your third letter, my mind and body was so entranced
Üçüncü mektunubuzu okumamla zihnim ve bedenim kendinden geçti.
Or was it your sparkling conversation that so entranced Mr OzaI?
Ya da Bay Ozal'ı bu kadar kendinden geçiren sizin o zeka fışkıran muhabbetinizdi?
Mmm-hmm. Grandparents, in-laws, neighbors... Everyone will be entranced by these lovely...
Büyükanneler, dünürler, komşular herkes bu harika hediyelere bayılacak.
Entranced.
Memnun oldum.
Scoff if you like, but that woman is entranced by the enigma that is Alan Jerome Harper.
İstersen dalga geç, ama bu kadın Alan Jerome Harper'ın gizeminden büyülendi.
You could hear a pin drop, they were so entranced.
O denli kendilerinden geçmişlerdi ki salondan çıt çıkmıyordu.
i'm entranced by those mudcolored eyes, Set back in... that skin.and her laugh.
O çamur rengi gözleri beni büyülüyor. O derisi beni zapt ediyor ve gülüşü...
The Victorians were utterly entranced by the power of steam.
Victoria dönemi insanları buhar gücünden son derece büyülenmişti.
I was entranced by the welcome buffet.
Hoş geldin büfesiyle kendimden geçmiştim.
Are you not entranced by my charms?
Büyülerimle kendinden geçmiyor musun?
I am constantly amazed by the things you say, entranced by the things you do, and unlike a certain Jalapeño Coconut Vodka martini, you're easy on the eye
Ağzından çıkanlarla sürekli hayrete düşüyorum yaptığın şeylerle mest oluyorum ve süper acılı, hindistan cevizli vodka martininin aksine güzelliğin gözümü okşuyor.
You become entranced by it.
O âlemde mest olursun.
They're all entranced
Herkesi büyüledin
Kublai Khan was entranced by the civilisation he now ruled.
Kubilay Han yönettiği uygarlık ile kendinden geçmişti.
Evans was entranced by the Minoans, and he decided to reconstruct their city.
Evans Minoanlılar'a hayran kaldı, ve şehirlerini yeniden inşaa etmeye karar verdi.
I am entranced by the nameless flowers that grow by the roadside.
Yol kenarlarında büyüyen o isimsiz çiçekler beni hep mest etmiştir.
Now imagine a prospective buyer, so entranced by the aqua ballet, they're compelled instantly to make a rich offer.
"Su balesini" görünce mest olacak müstakbel alıcının anında nasıl yüksek bir teklif vereceğini düşünsenize!
" and hence did I return, day-by-day, entranced,
" Bu sebeple günbegün oraya geri gidip durdum, mest olmuş bir hâlde.
She's still entranced.
Hâlâ kendinde değil.
It seemed as if the clone could not help himself, as if he was entranced.
Klon kendinde değilmiş gibi, hipnotize olmuş gibi görünüyordu.
you hear laughter cracking through the halls it sends you spinning you have no choice following the footsteps of a rag doll dance we are entranced, spellbound spellbound spellbound
Kahkaha sesleri duyarsın çatlak koridor boyunca seni fırıl fırıl döndürür başka şansın yok adımları takip et bir bez bebek dansıyla mest edildik büyülendik büyülendik büyülendik.
I was entranced by the expressions on their faces.
Yüzlerindeki ifadeler beni kendimden geçirdi.
# Entranced, entranced, dance, dance, dance. #
Çeviri :
The Utrom gave us the fragment to protect, but its immense power entranced us.
Utrom parçayı korumamızı istedi.. .. ancak onun sonsuz gücü bizi büyüledi.
Like a lofty kite, a dervish entranced.
" O mutlu ve kaygısız, tıpkı bir uçurtma.
The moment your sister appeared I was entranced, spellbound.
Kız kardeşinizi gördüğümde kendimden geçtim büyülenmiştim.
And he looked at me, at how entranced I was by it all, and he said,
Bütün bunlara mest olmuş bir haldeyken bana baktı ve dedi ki...
You have been entranced by a witch and have not been able to fully complete your duty as the local government official.
Bir cadı tarafından efsunlandın ve devlet görevini layıkıyla icra edemedin.
I was entranced.
Beni içeri almışlardı da!