Ephemeral Çeviri Türkçe
85 parallel translation
Jean-Isidore, in order to get out of that ephemeral crowd.
Jean-Isidore, o geçici kalabalığın dışına çıkmak için.
Like you say, life is ephemeral.
Dediğin gibi, hayat fani.
Our camera has captured for you... a few glimpses of an ephemeral microsociety.
Kameramız sizin için geçici bir mikro toplumun birkaç görüntüsünü yakaladı.
That fleeting, ephemeral vapor, it appeareth and it vanisheth.
Bu his, geçici buhar gibi, Göründü ve yokoldu. James, yeni vasiyetname.
O faithful star... when will you give me an appointment less ephemeral, far from all this, in your own region of perennial certitude?
Ey sadık yıldız bana ne zaman daha fani bir görev vereceksin bütün bunlardan uzak ebedi kesinliğin mabedi senin kendi bölgende?
In that correspondence between us... we were trying to create something permanent... but you came instead... and brought the ephemeral.
Onunla mektuplaşmamızda değişmeyecek olan temeller atmaya çalışıyorduk. Ve sonra sen geldin. Bana geçicilik getirdin.
Ifthere could be any hope of a pension, it would be very ephemeral.
Emekli aylığı bağlamakla ilgili en ufak bir ümit olsaydı bile, ömrü çok kısa olurdu.
Everything seems ephemeral and trifling when one sees it.
Yalnız dışarıdan birisi baktığında, her şey çok olağan ve önemsiz gibi duruyordu.
Give him a shot of Ephemerol.
Çabuk bir doz ephemeral yapın.
The drug is called Ephemerol.
Bu ilacın adı ephemeral.
Without Ephemerol without guidance.
Ephemeral almadan, yönlendirilmeden önce
What are these elusive and ephemeral things that ignite passion in the human heart?
Nedir kalplerde ihtiras ateşini yakan bu gizemli, eften püften şeyler?
Um, tempered by the ephemeral use of color.
... kısa ömürlü boya kullanımıyla yumuşuyorlar.
And what does the Count live off? The ephemeral.
- Peki Kont Victor Chmara nasıl yaşıyor?
You won't make as much money as the cowboys at private hospitals but there are other rewards, ephemeral as they may be.
Özel hastanelerdeki kovboylar kadar kazanamazsın ama başka avantajları var, geçici de olsa.
All trapped inside ephemeral, translucent flesh.
Hepsi geçici bir kılıfın içinde hapsolmuşlar.
Oh, well, hardly. My muse, alas, is somewhat ephemeral.
Pek sayılmaz İlham perimin ömrü çok kısa.
Dawson Leery eschewing the ephemeral world of make-believe for the gritty realities of real life?
Ne? Dawson Leery gerçek hayatın zorlu gerçeklikleri için hayal dünyasının geçiciliğinden sakınıyor mu?
Emotions are ephemeral, like flowers and beauty.
Duygular kısa ömürlüdür. Tıpkı çiçekler ve güzellik gibi.
The boy swaps his future, his life, his soul, for an ephemeral moment of glory.
Olayı bu denli uzatan seçtiği mesajları gönderme şekliydi.
That treats better the dead... that reads sumptuosIy the transparence of the ephemeral... allowing the living a swift and safe navigation... through this valley of darkness.
Bu ölüler için daha iyi. Kısa ömrün şeffaflığı, yaşayanlara bu karanlık vadiden hızlı ve güvenli geçmeyi sağlayarak görkemli bir şekilde bunu dile getiriyor.
"That treats better the dead... that reads sumptuosIy the transparence of the ephemeral... allowing the living a swift and safe navigation... through this valley of darkness."
"Bu ölüler için daha iyi. Kısa ömrün şeffaflığı, yaşayanlara bu karanlık vadiden hızlı ve güvenli geçmeyi sağlayarak görkemli bir şekilde bunu dile getiriyor".
That shocking trifle that acknowledges cinema glory, it is so ephemeral.
Sinemanın şaşaasını tasdik eden o önemsiz şey, öylesine gelip geçici ki.
If nothing else, we've all had a lesson on the ephemeral nature of power.
Her şeyden öte doğadaki üstün güç hakkında bir ders aldık.
The ephemeral light is an attribute of the body and the flesh.
Ebedi olmayan ışıksa Fani bedenlerin vasfıdır.
Ephemeral Portrait of Days Gone By
HATIRALARIN SÜZÜLEN PORTRESİ
It's ephemeral.
Çok kısa sürüyor.
Because... it's completely ephemeral.
Çünkü çok kısa ömürlü.
I would say high school is ephemeral.
Lisenin geçici bir yer olduğunu.
All the same, there were beings related to this episode of initiation who, quitting the cinema screen, went beyond the ephemeral nature of their existence :
bununla birlikte, - başlangıç bölümü ile ilgili - sinema ekranından vazgeçmiş kendi geçici doğal varoluşlarının ötesine geçen, varlıklar vardı :
While the passage means "maidens who exult in life"... it also alludes to life being as ephemeral as a flower.
Metinde "Gençliğiyle gurur duyan genç kızlar" derken aynı zamanda hayatın çiçekler gibi çabucak solduğunu da ima ediyor.
Ephemeral minds are so limited.
Fani akıllar çok sınırlı.
Far away from here, ephemeral lives are disappearing one after another,
Buradan uzakta, ölümlü yaşamlar ardı ardına sona eriyor,
There's an almost melancholic, ephemeral, fixed aspect to it. It's what makes photography so captivating.
Neredeyse melankolik, geçici, düzeltilemeyecek bir an gibi, bu da fotoğrafçılığı bu kadar büyüleyici yapıyor.
Fashion is ephemeral, dangerous and unfair.
Moda kısa ömürlü, tehlikeli ve adil değil.
They're ephemeral.
Onlar geçici.
But dreams are ephemeral, and sometimes impossible.
Fakat hayaller geçicidir, ve bazen gerçekleşmeleri imkansızdır.
That our nation is... ephemeral?
Ulusumuzun gelip geçici olduğunu mu?
Call me aunt, as royalty is ephemeral and blood ties eternal.
"Teyze" de bana ; saltanat fani kan bağı bakidir.
I spoke of serene voluptuousness in the arms of my beloved, forgetting about the bell which tolls the end of our ephemeral happiness.
Fani mutluluğumuzun sonu için çalan çanları unutup, sevgilimin kollarında şehvete düştüm.
- Baltar's heart was ephemeral.
- Baltar'ın kalbi faniydi. - Hayır.
# Gee, you're just so ephemeral #
Çeviri : serkanekin
Emotional ties are ephemeral and undependable.
Duygusal bağlar, geçici ve güvenilmezdir.
Listen, you said you wanted to do this alone because feelings are ephemeral.
Bunu yalnız yapmak istiyordun, çünkü duygular geçici demiştin.
It's amazing to see something which is so ephemeral, sort of normally here today, gone tomorrow.
Bu kadar kısa ömürlü, normalde bugün burada yarın kaybolacak bir şeyi böyle görmek şaşkınlık verici.
Ephemeral like.
Kısa süreli.
" Ephemeral destiny
" Kahpe kader
Governments are ephemeral, they rise, fall and return to the soil.
Hükümetler geçicidir yükselirler, düşerler ve toprağa dönerler.
Most of these things only lived for a trillionth of a second themself. They were made, they died away and left children, grandchildren, and so forth. This cascading down from these ephemeral particles into the stable stuff took place very quickly.
bunlar sadece bir kez yaşanmış bir ikincisi trilyonda bir için onlar öldü bu yolda öldü çocuklar, torunlar, önceki nesiller en evvele gittikçe bu kısa ömürlü zerreler istikrarlı malzeme içinde çok çabuk meydana geldi ıstikrarlı şeylerin katılaşması sona erdi bugün yaratılmış olan herkes sen, ben, o bu maddeyle yapıldık
The oracle told them that to start a new ephemeral earthly life, they have to walk the Santiago way until Fisterra.
Kahin onlara ; fani, farklı bir yaşam formunun bahşedildiğini Fisterra'ya kadar Santiago yolunu yürümeleri gerektiğini söyledi.
The social science of economics is told by an ephemeral language.
Ekonomi sosyolojisi çok gündelik bir dille anlatılır.