Etre Çeviri Türkçe
59 parallel translation
The Napoleon peut-etre?
Napoleon peut-etre?
That's your whole raison d'etre, ain't it? No leads!
Tüm varoluş nedeniniz bu değil mi?
It just isn't my raison-d'etre.
Ama varoluş nedenim bu değil.
Ah, ça doit etre beau.
Eminim güzeldir.
- Those cars are my life, my soul, my raison d'etre! - Shh! Mr. Toad owes me money.
Bay Kurbağa'nın bana borcu var.
But the second, equally important, is to contribute to the social revolution "which is the Commune's" "raison d'etre." " "
Elbette, camlarının ardında şık takım elbiselerin olduğu ve tavanlarından jambonlar sarkan dükkânların önünden bizler de geçiyoruz.
" " "was won by the working class." " " "l fail to see the Commune's raison d'etre,"
Versay'a gidiyoruz, on gündür bekliyorduk.
You're my raison d'etre.
Sen benim var olma sebebimsin.
- No, that was my raison d'etre.
- Hayır, varlık nedeni oldu.
This is my raison d'etre.
Bu benim olma nedenidir.
Vraiment, un moment plus tard... et ca allait etre le desastre.
Çok şaşırttım. Ama bu çok olası birşey.
To your raison d'etre.
Sizin varlık nedeni için
Trust in me, and my raison d'etre.
Bana Güven, ve benim raison d'être
All right. If I'm second-rate as the smart kid, I'll find a new raison d'etre.
Pekâlâ, şimdi ikinci dehâ olarak yaşamak için yeni bir neden bulacağım.
Peut-etre vous avez une boite pour Mademoiselle Eyre, Monsieur Rochester?
Bayan Eyre için de bir hediye getirmişsinizdir belki, Bay Rochester?
Which explains his familiarity with LIGO's raison d'etre.
LIGO'nun varolma nedeniyle aşinalığını açıklıyor.
The chain of sad souls that lost their raison d'etre.
Var olmanın anlamını kaybetmekle kederlenmiş bir grup beyin.
Had I been anywhere else in the world, I never would have found my raison d'etre.
Dünyanın başka bir yerinde olmuş olsaydım varoluş nedenimi asla bulamayacaktım.
That's my raison d'etre, baby.
Bu benim varoluş nedenim, bebeğim.
Mon pere et mere etre Karachi.
Babam ve annem Karachi'li
Etre ou ne pas etre.
Fransızca, efendim. Etre ou ne pas etre.
I know this is very difficult for you to understand but my whole reason for being here, my raison d'etre, this is the denoument...
Bunu anlaman çok güç biliyorum, ama burada olmamın tüm nedeni var oluş nedenim, çözümü bu...
I'll explain the whole sort of raison d'etre thing to Lou and she'll listen.
Ben Lou'ya neyin neden olduğunu anlatmaya çalışırım. Beni dinleyecektir.
Oh, well, actually, I brought along a portfolio... Which has got my "raison d'etre."
Aslında, bu dosyayı yanımda getirdim kendisi "benim varoluş sebebimdir".
Removing Joe Chill as the killer of Batman's parents effectively deprived him of his raison d'être.
Batman'in ailesinin katili Joe Chill'i ortadan kaldırmak Batman'in varoluş nedeninin yok olmasına sebep oldu ( raison d'etre ).
It's given me a purpose in life, a goal, a raison d'etre.
Bu bana bir hedef, yaşamak için bir neden veriyor.
Peut-etre la prochaine fois une disco locale.
Peut-etre la prochaine fois une disco locale.
I hope you will reconsider NSS raison d'etre
Lütfen, NSS'e olan ihtiyacınız konusunda dikkatlice düşünün.
Peut-etre. I was intrigued, I admit.
- Kabul ediyorum, olay ilgimi çekti.
If you say Raison d'etre I'm going to kill myself
- Eğer'yaşama amacı'dersen kendimi öldürürüm.
My raison d'etre.
Bu benim var olma nedenim.
Il n'y a qu'un bonheur dans la vie, c'est d'aimer et d'etre aimé.
Il n'y a qu'un bonheur dans la vie, c'est d'aimer et d'etre aime.
- It's my raison d'etre.
- Hanımefendi, Todd Margaret durmaz. - Hayır dokunmayın.
True story. No, raison d'etre. It's French.
Reçeli kavanozdan çıkarmayı başardınız.
His helium infused chicken balloons?
"Raison d'etre" Fransızca.
We're going to start with the french verb "etre", which means "to be".
Fransızca eylem olan "etre" ile başlayacağız. Anlamı da "olmak".
- Peut-etre the drug can be reverse engineered.
İlaca tersine mühendislik uygulanabilir.
Because he took away, when he did what he did to himself, he took with him the raison d'etre for the kind of work we did together.
Çünkü kendine bunu yaptığında beraberinde beraber yaptığımız işin varlık sebebini de alıp götürdü.
- Um... - I'd like you to meet my raison d'etre.
Benim varoluş nedenim ile tanışmanı istiyorum.
That's my raison d'etre.
Bu benim var oluş sebebim.
So "vous etre si chez voix."
Yani "vous etre si chez voix."
But, of course, monsieur, that is your raison d'etre.
- Elbette, bayım, bu sizin varlık nedeniniz.
And the Shuttle secures its raison d'etre.
Ve Mekik varoluş nedenlerini korur.
Er, peut-etre que je peux pratiquer mon francais avec vous?
peut-etre que je peux pratiquer mon francais avec vous?
Oui, peut-etre.
Evet, belki de.
Do not flee from themselves, but they will find raison d'etre.
"Kendinden kaçmayacak, kendini bulacak."
Merci d'etre venus si nombreux!
- Çok teşekkürler...
So, what's your favorite dish of his?
Sizlerin tabiriyle "tutkum." - "Raison d'etre" yani.
This film, Être et avoir, which came a bit before Fahrenheit 9 / 11, was a classic. Observational, character based.
"Fahrenheit 9 / 11" den bir süre önce piyasaya çıkan "Yardımcı Fiiller" klasik, gözlemci, karakterlere dayanan bir filmdir.
Peut-etre.
Belki.
Sutter was tormented by his failure to protect her and law enforcement's failure to catch killer- - it became his raison d'étre.
Sutter'ın ablasını korumakta polislerin de katilleri yakalamakta başarısız olması, onun varoluş nedeni oldu.