Exclusive Çeviri Türkçe
2,332 parallel translation
It's exclusive and unknown, which makes it special.
Özel ve pek bilinmeyen bir şarkı. Bu da onu ayrı kılıyor.
You gave me permission, permission which I consider to be exclusive.
Sen bana izin verdin bana özel olmasını beklediğim bir izin.
And guess what. We're exclusive now.
Bil bakalım ne, artık başka biri yok.
I spoke with the register, and Michaud is willing to give you column space, but only if it's an exclusive.
Yazı işleri müdürüyle konuştum. Michaud sana bir köşe ayıracak. - Ancak özel olmak şartıyla.
Page one has an exclusive on Nina, a local girl who got kicked off Britain's Got Talent.
- İlk sayfada Nina'nın haberi var,... Yetenek Sizsiniz İngiltere'den elenen buralı bir kız.
A small but exclusive collection of humorous and clever ties.
Benim esprili ve zarif kravatlardan oluşan küçük ama seçkin bir koleksiyonum var.
World exclusive, world exclusive.
Şimdi dünya da öğrenecek.
The exclusive scoop on any big cases that come into the station.
- Karakola gelen büyük davaların kapsamlı haberini ilk ben yapacağım.
"Orwell is watching" is about to get the exclusive of the decade.
"Orwell izliyor" son on yılın haberini yapacak.
Well, let me guess, Jade Dragon is state-run, so, Sophie, you're writing an exclusive, and, Jia, you are her main source.
Güzel, tahmin edeyim, Jade Dragon devlet işinde, bu yüzden, Sophie, sen de bir makale yazıyorsun Jia, sen de onun ana kaynağısın.
I asked you yesterday if you wanted to be exclusive, and you said no.
Kızma. Sana dün sadece birbirimizle mi olalım diye sordum ve hayır dedin.
- We're not exclusive. None of your business.
Ciddi bir ilişkide değiliz, seni ilgilendirmez.
She asked me if I would be exclusive with her, and I said no.
Ama bana ciddi ilişki mi olacak diye sorduğunda hayır dedim.
- Say, dad, even with all these opportunities, if I were you, I would just tell Rosemary you wanted to be exclusive.
Baba, bu oranlarla bile yerinde olsaydım, Rosemary'ye ciddi ilişki istediğimi söylerdim.
You wanna go exclusive?
İlişki bize özel olsun mu?
I will be exclusive with you.
Sadece seninle olurum.
You don't sign up for it ; it's exclusive.
Bunun için bir şey imzalamazsınız, bu özel bir şey.
He wants to give you an exclusive interview.
O sana vermek istiyor özel bir röportaj.
Exclusive..
Özel..
I thought that New York Times was called exclusive..
Diye düşündüm New York ki Kez özel çağrıldı..
Exclusive.
Özel.
- No, you can have the exclusive.
Haberi ilk sen verebilirsin.
The paper will take you back if you get an exclusive interview
Özel bir röportaj yaparsan seni tekrar işe alacaklarına eminim.
It has Holly's short story for exclusive publication in "The Grant Rant."
İçinde Holly'nin Posta gazetesi kalitesinde kısa hikayesi var.
This program has received exclusive information that one of the people brought into the quarantine zone is this man :
Elimizde, önemli birinin karantina alanına getirildiği yönünde ciddi bir bilgi var. Bu adam :
You're damn right. I got an exclusive with the bellhops.
Otel görevlileriyle özel anlaşmam var.
Are the two mutually exclusive in your experience?
Kendi deneyimine göre, ikisi birbirinden farklı mı?
I have just received exclusive word that tonight's blackout was not caused by an electrical grid problem as reported earlier.
Elime bu geceki kesintinin daha önce belirtildiği gibi elektirik şebekesindeki bir arızadan kaynaklanmadığı bilgisi geçti.
Still, it seems like Ellie has exclusive access.
Yine de Ellie'nin özel bir erişim gücü var.
You understand it would have to be exclusive?
Bunun özel olacağını anlıyorsunuzdur?
I don't know if you can say that nut jobs and beauty queens are mutually exclusive.
Güzellik kraliçeleri ile deliler birbirlerini dışlarlar diyebileceğimizi sanmıyorum.
Those are mutually exclusive.
İkisi birlikte oluyor.
The drop on Cullen, when it comes, and your pivot away, we think the best way is to go with a single source- - exclusive, anonymous.
Cullen hizmet yükünü aldığında, ve sizin uzaklaşmanız gerektiğinde, bizce tek bir kaynakla devam etmelisiniz... ayrıcalıklı, tanınmayan.
Has fingers in pies across the near east, solid D.O.D. ties, and, as far as I can tell, exclusive security and construction contracts with guys who live in palaces.
Tüm yakın doğu pazarından pay alıyor,... Savunma Bakanlığı ile güçlü ilişkileri var, ve diyebilirim ki,... özel güvenlik ve inşaat sözleşmeleri yapıp,... saraylarda yaşayan adamları var.
This exclusive screening has created quite the backlash, and the studio's been receiving a lot of angry threats from fanboys vowing to steal it because they feel excluded.
Bu özel gösterim çok kötü geri tepti ve stüdyo, dışlanmış hissettikleri için filmi çalmaya and içmiş hayranlar tarafından çok sayıda öfkeli tehditler alıyor.
But as a newswoman, I have to keep this story juicy so that when I break the exclusive, it'll be a huge career advancer.
Ama bir gazeteci olarak, zamanı geldiğinde kariyer patlaması yaşamak için, bu haberi sulandırmalıyım.
A super exclusive network that connects some of India's richest kids.
Hindistan'ın en zengin çocuklarını birbirine bağlayan. süper özel bir iletişim ağı.
This is a pretty juicy exclusive.
Bu çok önemli bir haber.
I got the exclusive interview.
Onunla tek söyleşi yapan benim.
I got an exclusive with one of the war lords who's responsible for 30 % of all the pirating off the southern tip of Africa.
Afrika'nın güneyindeki korsanlık aktivitesinin % 30'undan sorumlu adamla konuşabileceğim.
An agency with a very exclusive wine.
Çok özel bir şarabı olan bir ajansla ilgili.
Regina, I didn't know that we were exclusive yet.
Regina, ilişkimizin ileri bir aşmaya geldiğini bilmiyordum.
The two aren't mutually exclusive.
İkisi birbiriyle bağlantılı şeyler zaten.
- Let's not appear exclusive.
- O kadar da ketum olmayalım.
Torben, I can't give you an exclusive.
Torben, sana özel bir bilgi veremem.
I have an exclusive item I'd like to donate to the auction- - attend a hearing of the Toledo City Council as my VIP Guest.
Benim de açık artırmaya için verecek çok özel bir şeyim var Toledo şehir konseyi toplantısına, benim VIP misafirim olarak katılmak.
$ 10 million for exclusive distribution of island white,
Ada beyazının özel dağıtımı için 10 milyon dolar teklif ediyorum...
An exclusive little shop just east of here.
Hemen buranın doğusunda küçük, seçkin bir dükkânda.
He wanted exclusive rights.
Haklarını satın almak istiyordu.
Jerns gave me exclusive rights to New York.
Jerns sayesinde New York'taki özel bir çevreyle tanıştım.
Aren't mutually exclusive.
Hayatımız daha farklı olacak.