Expressive Çeviri Türkçe
173 parallel translation
You know, old boy, I have a strong feeling... that before the day is out, somebody's going to make use of that... rather expressive, though somewhat old-fashioned term "foul play."
Biliyor musun, dostum, içimde öyle güçlü bir his var ki sanki biri, gün bitmeden, şu eski moda, ama tesirli sözü "cinayet" kelimesini kullanacak.
I learned then that the hands, if you observe them well can be as expressive as the face
O an öğrendim ki, eğer dikkatle gözlemlerseniz eller, insanın yüzü kadar çok şey ifade edebilir.
Look how expressive.
Bakın şu ifadeye!
Well, it's different. lt's expressive.
Olsun, farklı bu. Anlamlı.
It's such an expressive painting.
Çok etkileyici bir resim
But gone now is the loose expressive brushstroke of the earlier work,
Fakat şimdi önceki çalışmasındaki gevşek fırça darbeleri gitmişti.
on a far deeper and more expressive level,
Çok daha derin ve anlamlı bir seviyede...
What, in expressive terms, I regard as my body if I can be aware of it in another form, is in fact my will.
Dokunaklı bir ifadeyle söylemek gerekirse, vücudumun gözünden baktığımda, tabii eğer başka bir biçimde ayırdında olabilseydim bunun, vücudum aslında benim irademdir.
In this manner, we have displayed the entire series of emotions with a minimum of expressive lines.
Böylece, ifade içeren çok az sayıda çizgiyle, bütün duyguları gösterdik.
She's so expressive, she almost seems to understand what's said
Çok çekici, ne dendiğini anlıyor gibi
- " Expressive eyes...
- Hayir. Kim o?
"Expressive eyes, honey-coloured."
"Bal renginde etkileyici."
Internal and meditative in the novel, and external and expressive in the drama and in film.
Romanda içeriye ait ve düşünce halinde. Tiyatro ve filmde ise dışarıya ait ve ifade edilmiş halde.
More expressive than Celeste's. May I?
Celeste'inkilerden daha anlamlı.
Very expressive face.
Çok etkileyici bir yüz.
We're not odd, just over expressive.
Garip değiliz, biraz abartılı anlattık sadece.
- Well, a bit of ingenuity, expressive hand gestures, that sort of thing.
- Eh, biraz pratik zekâ, el işaretleriyle ifade falan, öyle işte.
It is very expressive.
Bu çok anlamlı.
Color is so expressive.
Renk çok daha dışavurumcudur.
Eyelashes make the eyes look bigger make them expressive.
Kirpikler gözlerin daha büyük ve etkileyici gözükmesini sağlar.
American movies had matured into a sophisticated art form... with elaborate camera moves, long takes, deep focus, expressive lighting, miniatures, et cetera.
Amerikan filmleri özenli kamera hareketleri, tek plan çekimler,.. ... derin odak kullanımı, etkileyici aydınlatmalar ve küçük boyutlu kamera kullanımı gibi tekniklerle çok yönlü bir sanat dalına dönüştü.
The girl's got it, she's good... expressive... she has a nice figure.
- Hanımefendi kızda iş var. Kızınız iyi, etkileyici ; iyi bir fiziği var.
And Musidora - she has this very expressive display.
* Musidora ise etkileyici bir oyun sergiledi.
He encouraged what was expressive in you to become manifest.
Fikirlerini anlamlı kılman konusunda seni cesaretlendirdi.
During the breeding season... an expressive chorus of bellows, grunts and hisses... rises from their densely vegetated swamps.
Üreme mevsiminde bataklıktan yükselen böğürtü, homurdanma ve tıslamalardan oluşan etkileyici koroyu duyabilirsiniz.
My face is too expressive.
Benim yüzüm fazla ifadeli.
And your nose, it's... very expressive.
Ve burnunuz çok dokunaklı.
At villages, crossroads, way stations, the people who were so close to his heart stand silently, expressive of the devotion Franklin Roosevelt inspired. "
Kavşaklardaki, istasyonlardaki, köylerdeki onu çok seven insanlar Franklin Roosevelt'e bağlılıklarını ifade edecek şekilde saygı duruşunda bulunuyorlar.
Sometimes, when she's lying there, legs apart, I find her cunt more expressive than her mouth.
Kimi zaman, öyle uzanıp da bacaklarını ayırdığında cinsel organı bana ağzından daha anlamlı geliyor.
Heh... I think I prefer them headless... bodies alone are more expressive... and above all... they don't lie...
Evet, bu beklentilerimin de ötesinde vücutlarının tüm hatları ortada ve hepsinden önemlisi...
That photographer said I have one of those expressive faces.
Geçen bir fotoğrafçı etkileyici bir yüzüm olduğunu söyledi.
Expressive.
Dokunaklı.
She's too busy being expressive and making trivial performance art to attract anybody but you.
Anlamlı davranmakla ve önemsiz kişisel hünerler ile senin gibi insanları etkilemekle meşgul.
The more a woman is foolish, the more she is expressive.
Bir kadın ne kadar aptalsa, kendisini o kadar çok ifade eder.
Okay, vivid colors, expressive brush strokes.
Pekala, parlak renkler, anlamlı fırça darbeleri.
Something with a story and a human touch, expressive, about people like us. That's it.
Bir hikaye ve insan dokunuşu, biraz çarpıcılık bizim gibi insanlar hakkında.
Home-made and do-it-yourself expressive.
"PANTOLONUNU SEV, BEYNİNİ SEV" EV YAPIMI MODASI Ev yapımı ve kendi yaptığınız şeyler anlamlıdır.
Yes, but music is much more... expressive and entertaining.
Ama müzik daha... anlamlı ve eğlendirici.
I've got a strong feeling that before the day is out someone's going to make use of that rather expressive, though somewhat old-fashioned, term :
İçimden bir ses birinin gün sona ermeden şu oldukça etkileyici ama bir o kadar da eski moda oyun terimini kullanacağını söylüyor.
She's expressive, though.
Buna rağmen yine de etkileyici.
He has a mild expressive aphasia.
Hafif bir afazi geçiriyor.
This preoccupation with the self and the inner self, that was what was so important to people, the ability to be self expressive.
Birey ve içimizdeki benlik meselesiyle uğraşıyorlardı. İnsanlar için bu çok önemli hale gelmişti,... kendini ifade edebilmek.
Yankelovich began to track the growth and behavior of these new expressive selves.
Yankelovich, bu yeni dışavurumcu bireylerin gelişimini ve davranışlarını incelemeye koyuldu.
But the problem was, fewer of the self expressive individuals would take part in focus groups.
Ama asıl sorun,... focus gruplarına bu dışavurumcu bireylerin artık pek katılmamasıydı.
The expressive self threatened this whole system of manufacturing.
Dışavurumcu birey, bütün bu üretim sistemini tehdit ediyordu.
The thesis of the human potential movement was that there was something really good down in there and if you took these layers off what you were going to wind up with was a kernel, a something that was innately self-expressive
= WERNER ERHARD = EST'nin Kurucusu Eğer yüzeydeki katmanları kaldırırsanız, = WERNER ERHARD = EST'nin Kurucusu... güya elinizde bir öz kalacaktı. Bu öz kendiliğinden zaten dışavurumcu bir öz idi.
But then the problem becomes : how do you be self-expressive?
Ama tabii mesele şuraya geliyor, kendini ifade eden biri nasıl olunur?
They tend to be self expressive, complex, and individualistic.
Kendilerini ifade etmeye eğilimliler. Karmaşık ve bireyselci bir yapıları var.
¬ Expressive.
Çok etkileyici.
is a flutist Of immense skill technical and expressive.
" aynı zamanda teknik beceriye sahip bir flütçü.
I mean, music is so expressive.
- Bence müzik çok etkileyici