Faux Çeviri Türkçe
308 parallel translation
Your stomach can make a faux pas Oolala!
Midenin kaldıracağı gibi değildir. Oolala!
This is my day of faux pas.
Bugün dilim çok sürçüyor.
Nothing except that time you broke your faux choppers.
Takma dişini kırdığın o olayın dışında hiçbir şey.
So... your false delusions are over... the faux genius?
Demek sahte yetenek kuruntun kalmadı.
However, it indicates to me that it was the wife and not the husband who was the victim of this little faux pas de deux.
Yine de bana öyle geliyor ki, bu küçük yanlış adımın kurbanı koca değil kadındı.
I seem to have made a faux pas.
Bir yanlışlık yapmış olmalıyım.
I don't want to commit a faux pas.
Bir gafta bulunmayayım.
A faux pas a day helps keep your friends away.
Küçük bir gaflet arkadaşlarınızı kaçırmaya yeter.
It was a faux pas.
Bir hataydı. Unutun gitsin.
A revue called Les Femmes Faux.
"Les Femmes Faux" * isimli bir revüde. ( Ç.N. : Le femmes Faux : "sahte kadınlar". )
- Faux pas.
- Yanlış!
- Faux pas?
- Ziyadesiyle büyük bir..,... yanlış hemde. - Yanlış mı?
-... faux pas. - Why?
- Neden?
A six-piece faux-pony-fur desk set.
Altı parça kürk masa takımı.
Doing a lot of faux-marble stuff to the condo.
Eve bir sürü mermer ıvır zıvır dolduruyor olacağız.
I fear I am about to commit a tremendous faux pas.
Çok büyük bir gaf yapmaktan korkuyorum.
Although, you know, the faux distressed look... is a little bit of a cliché.
Ama, bilirsin, çakma eskitme görüntüsü birazcık klişe kaçmış.
You'll also get this faux pearl necklace a $ 99 value, as our gift.
Ayrıca, hediyemiz olan 99 dolar değerindeki inci gerdanlığı alacaksınız.
When you vomit on somebody it is a social faux pas from which there is really no recovery.
Birisinin üzerine kustuğunuzda bu o andan itibaren telafinin olmadığı bir gaflettir.
There's not enough ink to print all his faux pas.
Tüm gaflarını basmaya yetecek kadar mürekkepleri yoktur.
Sorry, I made a faux pas.
Pardon, pot kırdım.
It's faux.
Amma da yapmacık!
She... she might be able to smell that faux lime aftershave of yours.
O... tıraştan sonra senin sürdüğün şeyin kokusunu alabilir.
It's faux fur.
Suni kürk.
Ah, to the untrained eye, but add a faux jacquard scarf and a pair of pearl button earrings, and look.
Tecrübesiz bir bakış açısıyla öyle ama üstüne jakarlı bir eşarp ve bir çift inci düğmeli küpe ekleyince, işte bak.
Isn't that a big frat faux pas?
Kardeşlikte olanların bunu yapmaması gerekmiyor mu?
Oh! Near faux pas.
Ucuz kurtulduk.
Yes, someday, when you speak of his faux-granite countertops, and you will, be kind.
Ve ileride bir gün, yapay granit tezgâhtan bahsederken kibar olun.
Oh, look. A genuine faux leopard muff.
Bak, leopar desenli telefon kılıfları.
Hey, this isn't faux dive!
Hey, burası gece kulübü değil ki!
Alex, I think maybe I should mention, before you make any faux pas here, that we have a tradition in this family... that we don't kill other people.
Alex, sanırım pot kırmaman için bundan daha önce bahsetmeliydim ama bizim bu ailede, başka insanları öldürmemek gibi bir geleneğimiz var.
- Oh, that faux parenting gig we're doing.
- Okulda yaptığımız anne-babalık oyununu anlatmıştım.
Including my commission on that faux novel of his.
Bana da kitabının komisyonunu borçlu.
No, all of our fur is faux.
Hayır. Tüm kürklerimiz sahte.
So I go to the toilet in your wicker chair, it's a faux pas.
Yani kazara tuvaletimi hasır koltuğuna yapıvermişim.
Faux pas?
Kazara mı?
Questions. An Initiative faux pas, yes?
Sorularımla kendimi küçük düşürdüm, değil mi?
Faux.
Sahte.
I draw the line at faux perkiness.
Ama sahtelik bana göre değil.
He would've had a faux-pearl necklace, faux-onyx. I don't deal in faux.
Adamda aynı zamanda sahte inci bir kolye sahte oniks yüzük ve sahte pırlanta yüzük de vardı.
She also designed a line of... faux-fur panties for her sorority's charity project.
Öğrenci Birliği'nde bir hayır kurumu için suni kürk koleksiyonu tasarladı.
Still, I would hate to let a minor diplomatic faux pas ruin this once in a lifetime opportunity.
Diplomatik bir hata hayatta bir kere karşıma çıkacak bir fırsatı kaçırmama neden olsaydı çok üzülürdüm.
My face was gettin'sore from all that faux-smiling.
Yüzüm yalandan sırıtmaktan kasılıp kalmıştı.
You know, I'm not much of a faux-walnut-grain enthusiast.
- Aldığım zaman çizikti. Aslında ben kaplama cevizden pek hoşlanmam.
I've been making faux calls to Aidan. - What?
- Aidan'a sessiz telefonlar ediyorum.
- "Faux." F-A-U-X, where you dial... but you have no idea what to say if he answers.
Sessiz. Numarayı çevirirsin ama açsa bile ne söyleyeceğini bilemezsin.
We're in faux Paris, so let's party.
Sahte Paris'teyiz, o yüzden eğlenelim.
- The faux urban street slang.
- Sahte sokak ağzı.
Faux paus... I'm dead meat.
Pot kırdım.Kötü ettim
- Small faux pas.
Küçük bir gaflette bulundum.
Look at this - got a faux bottom.
Şuna bak.