Faze Çeviri Türkçe
81 parallel translation
It didn't even faze you when you used to find yourself waking up at a Mangwoori cemetery. Now, you're asking me how you ended up here?
Tutkal gibi bana yapışan Tae Yang'la aynı olan sen "Bana en oldu?" diye soruyorsun.
Your threats don't faze me, Hatfield!
Tehditlerin bana vız gelir, Hatfield!
We didn't even faze it.
Saptıramadık bile.
It didn't faze him, though. Deception was his life's blood, even if it caused him to get whittled down kind of gradual like.
Bu onu çok yikmadi, Sahtekarlik onun hayatiydi, parça parça yontulmasina sebep olsa bile,
I thought nothing could faze you.
Senin hiçbir şeyden korkmadığı düşündüm.
I don't know, but it didn't even faze him.
Bilmiyorum ama onu hiç etkilemedi.
I hit one and it didn't faze him.
Birini vurdum ama etkilemedi.
This doesn't seem to faze Coach.
Koç'un moralini bozuyormuş gibi durmuyor bu durum.
The 1-6 Charlie preparing to assault the 3-0 north of the faze line. Over.
Trolder, hedefin 30 metre kuzeyinde mevzilendik.
And nothing in that state can faze me then.
Hiçbir şeyden çekinmem.
You murdered two people tonight Doesn't that faze you at all?
Bu gece iki kişiyi öldürdün. Hiç mi kafana dank etmiyor?
Eventually, it doesn't faze you.
Zamanla seni etkilemiyor.
- Why you're acting like all of this doesn't faze you, Prue.
- Neden bu olanların seni etkilememiş gibi davrandığını, Prue?
Does nothing faze you?
Seni hiçbir şey etkilemiyor mu?
"Margaret, after 20 years of marriage, your curious indiscretions no longer faze me."
Margaret, 20 yıllık evliliğin ardından senin bu meraklı boşboğazlığın beni hiç etkilemiyor.
See if you can faze me.
Bakalım beni şaşırtabilecek misin?
That didn't even faze the Beast.
Canavarı pek telaşlandıracak kadar güçlü değilmiş.
Your daughter's in trouble, but that doesn't seem to faze you.
Kızının başı dertte ama bu seni şaşırtmışa benzemiyor.
It didn't even faze her.
Telaşlanmadı bile.
Privacy laws don't seem to faze you much, do they?
Mahremiyet yasaları seni pek engellemiyor değil mi?
And it didn't even faze him!
"Buna rağmen kıIı bile kıpırdamadı!"
It takes more than that to faze her.
Hayır. O kolay kolay alınmaz.
Yo, homie, that shit don't fuckin'faze you at all?
Tanrım. Baksana, o cinayet seni hiç korkutmadı mı?
They didn't seem to faze Zankou.
Onlar Zankou aşama yoktu.
Lot of empty seats, didn't faze him, just went for it.
Umursamayıp yine de söyledi.
Yup, not even Dr Cox could faze us, because we had every facet of this job down.
Evet, Dr. Cox bile bizi telaşlandıramamıştı, çünkü artık bu işin kaşarı olmuştuk.
I don't think it will even faze them.
Ben faze onları bile sanmıyorum.
Nothing ever seems to faze them, and then... you know, one day...
Hiçbir şey onları asla telaşlandıramaz gibidir sonra bir gün...
Faze?
Faze?
Well, That Sex Tape You Made With His Caddie Didn't Seem To Faze Him.
- Yardımcısıyla çektiğin sevişme kaseti onu yıldırmamıştı.
Yeah. Soon the whole yum girl faze is going to be over.
Bir gün genç kız yüzüm eskiyecek.
Didn't even faze him enough to bother mentioning it to you, huh?
Sana bu olaydan bahsetmekle onu rahatsız etmedim, değil mi?
I'm sure there's a huge demand out there for a high school grad who can't sign his name and gets confused by stuff that wouldn't faze a five-year-old.
Eminim ki adını yazamayan, beş yaşında bir çocuğa bile zor gelmeyecek şeyleri anlamayan bir lise mezunu için oldukça fazla iş imkanı vardır.
I think it's time to faze myself out.
Sanırım kendimi geri çekmenin zamanı geldi.
Technology doesn't faze me.
Teknoloji benim için çocuk oyuncağı.
That's good. We don't want to try and faze you.
Bu iyi Johnny, çünkü seni durdurmak istemiyoruz.
Didn't faze Darcy, but me, I-I never left the room after that.
Darcy, hiç istifini bozmadı ama ben bu olaydan sonra kamaradan hiç çıkmadım.
You actually think some horny director would ever faze me?
Azmış bir yönetmenin beni rahatsız edebileceğini mi sandın? Bu tip heriflerle uykumda bile karşılaşıyorum.
The bullets... Our bullets don't faze them!
Kurşunlarımız bir halta yaramıyor!
doesn't faze you in the least. Because the florist played me for a fool.
Çiçekçi beni kandırdı çünkü.
It doesn't even seem to faze him.
Şaşırıyor gibi görünmüyor.
Trust me... after what I saw today, nothing will faze me.
Güven bana. Bu gördüklerimden sonra, beni bir şey etkilemez.
It doesn't even faze you how selfish this is, that you would come in here gushing your love all over the place without even thinking about how I feel.
Buraya gelip aşkını ortaya dökerken benim ne hissettiğimi bile düşünmemenin ne bencilce olduğu aklına bile gelmiyor.
Just so you know, that shit does not faze me at all.
Şunu bilesin, bu tavrın beni hiç etkilemiyor.
Nothing could possibly faze- -
Hiçbir şey seni -
But nothing can faze me now that this sweet little girl's come into my life.
Ama şimdi, bu tatlı küçük kız hayatıma girdiği için kimse moralimi bozamaz.
He's been briefed, it doesn't faze him.
Diyeceğini dedi, bu onun fikrini değiştirmez.
It doesn't faze me.
Beni rahatsız etmiyor.
You'll be so used to killing, nothing will faze you any more.
Artık öldürülmesi zor olacaksınız, kimse sizi etkilemeyecek.
So these things won't faze you.
Bunlar pek heyecan yapmadı.
Bows and arrow don't even faze him.
Yay ve ok onu yavaşlatamaz bile.