English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ F ] / Feel it

Feel it Çeviri Türkçe

33,919 parallel translation
I couldn't see the smug look on Schmidt's face, but I could feel it.
Schmidt'in kendini beğenmiş yüzünü göremiyorum ama bunu hissedebiliyorum.
- No, but I can feel it starting inside me.
- Hayır, ama bunu benim içimden başlayarak hissedebiliyorum.
I can feel it.
Hissedebiliyorum.
- Do you just want to feel it?
- Hissetmek mi istiyorsun?
Let me see if I can feel it from where I am... got a better angle.
Nerede olduğumu iyice anlamam gerek. Daha iyi bir açıdan bakmalıyım.
And you can feel it every time you walk in here.
Ve buraya her adım attığınızda bunu hissedebilirsiniz.
You're going to feel it for months.
Aylarca hissedeceksin.
But I feel it.
Ama hissediyorum.
Can you feel it?
Hissedebiliyor musun?
- Nikolaj--I feel like I'm saying it.
Nikolaj. Nikolah, ya söylüyor gibi hissediyorum ama.
And so we want you to suspend it until we feel safe.
Kendimizi güvende hissedene dek göç işlemlerini durdurmanızı istiyoruz.
It just makes you feel sorry for him, that's all.
Ama insan onun için üzülüyor.
It's just something we made up to feel less pathetic.
Daha az acınası hissedelim diye uydurduğumuz bir şey.
I already feel guilty enough about it.
Zaten yeterince kötü hissediyorum.
Ongoing bullying would feel like terrorism to those experiencing it.
Sürekli zorbalığa maruz kalmak terörizm hissi verebilir.
I feel bad enough without you making it worse.
Sen daha da zorlamadan yeterince kötü hissediyorum zaten.
Y-You know, I, uh... I-I looked at it, uh, long enough to... feel better.
Aslında cesedine şöyle uzun bir süre bakınca iyi hissettim.
After the INS agent comes through, maybe it would make your mom feel all good and Halloweeny if you, me and she - went out and... - Ralph, good news!
INS görevlisi gelip gittikten sonra sen ben ve annen dışarı çıkarsak belki onu biraz iyi hissettirip Cadılar Bayramı ruhuna...
It's not your job to make her feel warm and fuzzy ;
Onu mutlu etmek senin değil...
Well, it's funny you should ask, because I was wondering how you'd feel about separating the two of us with a pillow wall.
Sorman tuhaf oldu. Çünkü ben de aramıza yastık koymak hakkında ne düşündüğünü merak ediyordum.
Unless they feel sad- - then it's different.
Tabii onlar üzülür, o yüzden durum farklı.
I-I just didn't want you to feel weird about it.
Bu konuda tuhaf hissetmeni istemedim.
It'll make you feel better, Ken.
Bu daha iyi hissetmeni sağlayacak Ken.
There's no power assistance, so it's incredibly heavy when you're parking, there's no feel when you're on the move.
Güç asistanı diye bir şey yok, bu yüzden park ederken çok ağır kalıyorsunuz ve hareket ederken de hiçbir şey hissetmiyorsunuz.
It shouldn't feel so good, but it does.
Kendimi iyi hissetmemeliyim aslında ama hissediyorum.
They've got pale-coloured seats, pale-coloured carpets, pale wood, and that makes it feel light and airy and spacious.
Soluk renkli koltuklar, soluk renkli halılar, soluk ahşap bu da hafif, havadar ve geniş hissettiriyor.
How does it feel to be dying?
Öleceğini bilmek nasıl bir duygu?
So how does it feel?
- Ne mi olmuş? Nasılmış?
Sometimes I just feel like it's me versus the entire world.
Bazen tüm dünya bana karşıymış gibi geliyor.
How's it feel?
- Nasıl hissettiriyor?
I feel like it'll... make me more anxious about my own evaluation.
Bu beni kendi değerlendirmemle ilgili daha endişeli yapar.
Makes it all feel so real.
Gerçekten oluyor desene.
You know, enjoy us and feel what it's like to be two people in a marriage, newlyweds, before we add to it, right?
Birbirimizin tadını çıkarırız. Yeni evli iki insan oluruz. Çoğalmayı daha sonra düşünürüz.
I mean, I got this big suite all to myself but I guess the bigger the hotel room, the emptier it can feel.
Yani, kendime tuttuğum o koskoca otel odası, ne kadar büyükse bir o kadar da orada yalnız hissediyorum.
Now, no one knows this, not even your Aunt Kate, but... when I get a script, the first thing I do is just sort of paint the way it makes me feel.
Bunu kimse bilmez hatta Kate Halanız bile bilmez, ama... ilk senaryoyu aldığımda, yaptığım ilk şey bana hissettirdiği şeyleri çizmeye çalışmak olur.
Because I was thinking, um, that it might make us all feel a little bit better.
Düşünüyordum da, belki bu bizi biraz daha iyi hissettirebilir.
It's like, in the last couple weeks, I feel like my whole world is opening up, you know?
Son birkaç haftadır dünyam açılıyormuş gibi hissediyorum.
Makes me feel good, it makes him feel good, and that's enough.
Hem beni hem de kendini iyi hissettiriyor ve bu yeterli.
- How did it feel?
- Nasıl hissettirdi?
But don't you feel like, I don't know, lately, it's gotten kind of hard?
Ama hiç, bilemiyorum son zamanlarda zorlaştığını hissetmiyor musun?
I did not expect God's grace, but now I had to open myself to the pain of it, to feel the joy of it.
Tanrının lütfunu beklemiyordum, ama şimdi onun acısını paylaşmak için kendimi ona açmalıydım.
Why do I feel like if it was a group of white people, you'd be calling it a demonstration?
Bunu yapan bir grup beyaz olsaydı gösteri diyecekmişsiniz gibi hissediyorum.
I know it doesn't feel like it now, but I am saving your life.
Biliyorum öyle durmuyor ama şuan hayatını kurtarıyorum.
It might feel better to say it now.
Belki şimdi söylersen daha iyi hissedebilirsin.
It makes me feel safe and warm.
Beni sıcak ve güvende hissettiriyor.
It might make you feel warm'cause it's a fire hazard.
Seni, sıcak hissettirir çünkü yangın tehlikesi var.
It just... it made me feel like I'm not necessary.
Bu, sadece beni gereksizmişim gibi hissettirdi.
It makes me feel good.
- İçim rahatladı biraz.
It just doesn't feel right.
İçimde bir his var işte.
It just doesn't feel right.
Ama bu işte bir iş var.
Perhaps you would feel differently if it was your character that had been smeared.
Sizin adınıza leke sürülse daha farklı hissederdiniz belki.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]