Feels Çeviri Türkçe
23,417 parallel translation
I know what it feels like when Pablo kills someone close to you.
Pablo'nun sana yakın birini öldürmesinin ne demek olduğunu biliyorum.
Judy feels Medellín is only big enough for one narco.
Judy, Medellin'in sadece bir kaçakçıya yeteceğini düşünüyor.
Because it has rear-wheel steering and four-wheel drive, it feels secure and safe.
Arka tekerleri döndüğü ve dört çeker olduğu için güvende hissettiriyor.
This is what 950 horsepower feels like!
950 beygir gücü böyle hissettiriyor.
It feels less heavy, less cumbersome.
Daha hafif ve çevik hissettiriyor.
That's how it feels.
Hissettiğim bu.
It's like, right now, it just feels like 50th birthday parties, gay weddings, and funerals.
Şu an hayatımızı çevreleyen şeyler 50. yaş günü partileri, gey düğünleri ve cenazelerden ibaret.
So he feels lonely.
Kedini yalnız hissediyor.
It feels as if.. ... her gaze quietly follows me.
Sanki bakışları gizlice beni takip ediyor gibi.
She feels she's in jail too because she can't live without you.
Sensiz yapamadığı için kendisini de hapsolmuş hissediyor, değil mi, Marinella?
There are... There are some days when it feels better.
Kendimi daha iyi hissettiğim günlerim oldu.
Feels good, doesn't it?
İyi hissettiriyor, değil mi?
She caught you with the feels.
Kız seni heyecanlandırmış.
It's just all of this feels so unexpected sometimes...
Bütün her şey o kadar beklenmedik şekilde gelişti ki ben sadece...
You think the enemy feels the same?
Sence düşman da öyle mi düşünüyor?
We know what it feels like to have him watching over us, protecting us because that's who he was.
Bizi izlediğini ve bize göz kulak olduğunu bilmenin nasıl bir his olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü o öyle bir insandı.
And to be honest, not knowing feels pretty good.
Ve dürüst olmak gerekirse, bilmemek çok güzel hissettiriyor.
He always feels so bad afterwards.
Sonrasında kendini çok kötü hissediyor.
We know how it feels.
Nasıl hissettiğini biliyoruz.
Sweetie, this is so frustrating, because I know how good this feels, but I just don't want to see you get hurt.
Tatlım, bu çok sinir bozucu Çünkü bunun ne kadar iyi hissettiğini biliyorum, Ama sadece incinmediğini görmek istemiyorum.
Feels as though I don't know her at all.
Sanki onu hiç tanımıyorum gibi geliyor.
I was a counselor here almost 20 years ago, and, coming back, it feels like coming home, you know?
Neredeyse yirmi yıl önce burada rehberdim, Ve, geri dönmek, evine dönmek gibi hissettiriyor biliyor musun?
So it just feels like I'm trapped in a glass box and everyone's on the outside watching while I run out of air.
Cam kutunun içinde sıkışmış gibi hissediyorum. Havam gittikçe azalırken insanlar dışarıdan beni izliyorlar.
Okay, tell me if this feels dull or sharp.
Acı hissederseniz söyleyin.
He feels awful about all this.
Tüm bunlar hakkında kötü hissediyor.
Feels like she might disappear at any moment.
Her an ortadan kaybolabilir gibi geliyor.
That feels pretty bad, doesn't it?
Bu çok kötü hissettiriyor, değil mi?
This plan feels a little sketchy.
Bu plan biraz sikintili geliyor bana.
Feels good.
İyi hissettiriyor.
Feels good waking up in a hospital? No.
- Hastanede uyanmak mı iyi hissettiriyor.
It almost feels like I'm standing next to a Tesla coil.
Neredeyse bir Tesla bobininin yanında duruyor gibiyim.
I'm so tired, my whole body feels like noodles.
Çok yoruldum bedenim erişte oldu.
Lately it just feels like... where could this possibly go?
Son zamanlarda sanki... Bu nereye gidebilir ki?
This feels really right.
Gerçekten doğruymuş.
It still feels a little slow.
Hala yavaş geliyor.
That feels unnecessarily rude.
Bu gereksiz bir kabalıktı.
How can you tell what love feels like when everybody loves you?
Herkes seni severken sevginin ne olduğunu nasıl bilebilirsin?
It really feels like we're onto something.
Sanki çözmek üzereyiz.
It just feels like there's never a good time.
Hiç uygun zamanı değilmiş gibi.
What they've done is make something that looks and feels enough like a restaurant for you to think that what you're doing is having dinner, when in reality, you're having an experience that you can decide is dinner or theater,
Yarattıkları şey, bir restorana benzeyen ve insanda yemek yediği... duygusunu uyandıran bir yerdi.
"Doing the same thing over and over again feels boring to me."
"Aynı şeyi tekrar yapmak bana sıkıcı geliyor."
A burger just feels like the best thing in the world right now.
Şu anda, şu burger dünyadaki en iyi şey gibi geldi.
For her, it is always an expression of her memory, her point of view, her emotions, and that is something that many chefs aspire to, but, for her, it feels really central.
Onun için bu, anılarının... EŞ YAZAR ATELIER CRENN : METAMORPHOSIS OF TASTE bakış açısının, duygularının ifadesi... bu da birçok şefin arzuladığı bir şey... ama onun için çok önemli.
I'm just saying you have to eat a lot of tacos to know how a good taco feels in your mouth.
Tek söylediğim, iyi bir taco'nun ağızda bıraktığı... tadı bilmeniz için çok fazla taco yemeniz gerektiği.
If he feels betrayed, he'll find someone else to kill you!
İhanete uğradığını düşünürse seni öldürmesi için bir başkasını tutar!
It feels more both of sawdust.
Talaştan daha iyi tadıyor. Belki.
Feels like you're trying to bang me, dude.
Bana çakmaya çalışıyorsun gibime geldi.
- At first glance, it really feels like Adam has brought the worst possible vehicle to this, but the more that I think about it, I realize it's Tanner.
İlk bakışta buraya en berbat aracı Adam'ın getirdiğini sanıyordum ama biraz daha düşününce en berbat olanın Tanner'ınki olduğunu anlıyorum.
- It feels impersonal when you talk through the PA system.
Dış hoparlörden kunuştuğunda özel dışı duruyor.
oh, oh... - Sure feels like it's gonna flip over.
Takla atacak gibi geliyor.
You're holding me hostage? Now you know how it feels.
Artık nasıl hismiş biliyorsun.