Flattering Çeviri Türkçe
942 parallel translation
His most flattering praise
Bu onun pohpohlanarak övünmesidir.
You're very flattering, Imperial Majesty, but the note contains nothing of importance.
Koltuklarımı kabarttınız Majesteleri, ama not hiçbir önem arz etmiyor.
- That's not very flattering to me.
- Beni şımarttığın pek söylenemez.
That's very flattering, but no.
İltifat ediyorsunuz, ancak hayır.
- That's very flattering.
- İltifat ediyorsunuz.
An adorable Chinese doll... who called me'Mikitili'or'Kukulutu'and... compared me to the sun. Very flattering!
Sonra bana "Mikitili" ya da "Kukulutu" diyen ve güneşe benzeten hoş bir Çinli dilber vardı Çok onur verici bir davranış!
- Why are you flattering me?
- Neden beni övüp duruyorsunuz?
- That's always flattering, isn't it?
- İnsanın koltukları kabarıyor, değil mi?
That's mighty flattering of you, Miss Scarlett.
Ne kadar da cömertsiniz Bayan Scarlett.
But it's not flattering.
Evet ama bana uygun değil.
That's a mighty flattering'way he puts it, ma'am... when what I'm really doin is wearin'a hole in Stuart's best rocking chair.
Bu şekilde açıklayarak koltuklarımı kabarttı, bayan. Aslında Stuart'ın sallanan sandalyesini eskitiyorum.
It's very flattering.
Hoşuma gitti.
You're just flattering me.
Bana iltifat ediyorsunuz.
It wasn't a very flattering proposal, really.
Pek hoşa gidecek şekilde bir teklif değildi, aslında.
Not very flattering to me.
Pek de sürpriz olmadı.
It's rather flattering.
Bu oldukça gurur verici.
It's really quite flattering.
Gerçekten oldukça gurur verici.
And it's so flattering on you.
Üzerinize de çok yakıştı.
It's more flattering.
O çok daha fazla yakışıyor.
The lights would be flattering to you.
Işıklar seni olduğundan yakışıklı gösterecektir.
Now, you know perfectly well that nothing I could say about you- - The way you look, I mean, could be anything but flattering.
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki sizinle, yani görünüşünüzle, ilgili söyleyeceğim hiçbir şey iltifattan başka bir şey olamaz.
I shall always cherish the memory of your flattering words.
Övgü dolu sözlerinizi her zaman hatırımda tutacağım.
Oh, I don't mind telling you, though it's not very flattering.
Söylememin sakıncası yok. Yalnız pek methedilecek bir yanı yok.
Those people, the luncheons, committee meetings and you there, flattering them.
Bütün o insanlar, öğlen yemekleri, komite toplantıları ve onlara dalkavukluk eden sen.
- You're a flattering listener. - I'm interested.
Hem dinleyip hem pohpohluyorsun insanı.
I think it's very flattering, really...
Bence bu çok onur verici.
It's flattering.
İnsanın gururunu okşuyor.
Amazingly stupid, but flattering.
Çok aptalca ama yine de gurur verici.
Very flattering.
Gururum okşandı.
Mother, for love of grace lay not that flattering unction to your soul that not your trespass but my madness speaks.
Anacığım, gel etme, Allah rızası için, avutma, uyuşturma kendini bu merhemle, konuşan sanki işlediğin günah değil de benim çılgınlığımmış gibi yapma.
Now I know you better, I'd say it's a little flattering. - Check.
Seni tanıdığım kadarıyla, bu fotoğrafta bile daha güzel görünüyorsun.
You're full of flattering observations, both for Catherine and myself.
Sözleriniz çok pohpohlayıcı, hem Catherine hem de kendim için.
It's a very flattering one.
- Evet. Çok şaşaalı duran bir fotoğraf.
I don't think it's particularly flattering.
Çok şaşaalı olduğunu düşünmüyorum.
I'm sure that's flattering. There's nothing wrong with it.
Bunun gurur duyulacak birşey olduğuna eminim.
Well, I may call that flattering.
Ben buna yalakalık derim ancak.
This isn't going to be very flattering, my dear.
Bu, çok pohpohlayarak devam etmeyecek, hayatım.
Not too flattering suggestions.
Çok gurur okşayıcı öneriler değiller.
In it she tells me to marry you. She harps on it, flattering me, provoking me.
Hatta yalvarıyor, kandırmaya çalışıyor.
Couldn't believe he stooped to flattering peons like me.
Bana yağ çekecek kadar alçalabildiğine inanamıyorum...
From what I've heard, it's very flattering.
Duyduğum kadarıyla, çok yakışıklıymış.
It's very flattering to be quoted.
Bunu alıntılaman gururumu okşadı.
That's plum flattering.
Kulağa hoş geliyor.
That's not very flattering, Marcellus.
Bu hiç de hoş değil, Marcellus.
And one would considered odds and graces very flattering to Animal Farm and it's preceding genious.
Birileri ihtimallerin ve güzelliklerin, çiftlik ve onun değerli lideri için onur verici olduğunu varsayabilirdi.
The truth is never flattering, Dr. Adams.
Gerçek hiçbir zaman buna izin vermez, Dr. Adams.
It's not flattering. I'm not angry.
Bu pek teşvik edici değil.
- Well, that's mighty flattering to me.
- Bu beni çok mutlu ederdi.
real flattering.
Gerçekten çekici.
to the chairman's flattering description of the next speaker..
.. övgü dolu ifadeleri dinlerken..
- That's very flattering.
- Kıvanç verici.