Flowers Çeviri Türkçe
12,280 parallel translation
Your mother's grave was full of dead flowers.
Annenin mezarı ölmüş çiçeklerle kaplanmış.
What's with the flowers outside?
Dışarıda ki çiçeklerde neyin nesi?
Send some flowers.
Çiçek gönder.
Well, I wanted to let you two catch up, so I went and got you flowers from the flower district.
İkiniz arayı kapatın diye gittim ve sana çiçek mahallesinden çiçek aldım.
She's got a job and a house and a guy who brings her the traditional meat and flowers of Indiana courtship.
İşi, evi, ona Indiana geleneklerinden et ve çiçek getiren sevgilisi var.
He's the one I wanted to give flowers and meat to.
Çiçek ve et vermek istediğim kişi oydu.
The staff has the week off while she's away, and I need to check on the place, get the mail, water the plants, make sure there's fresh flowers in the panic room.
Kadın evde yok, hizmetçiler tatilde. Eve benim bakmam postaları almam, çiçekleri sulamam panik odasında taze çiçek olduğundan emin olmam gerek.
But I can see how keeping flowers safe is a priority for you.
Ama çiçekleri güvende tutmakta senin için öncelikli olabilir.
No flowers.
Çiçek yok.
That is why I got you these flowers.
Bu yüzden sana bu çiçekleri aldım.
Just don't mention the flowers, please.
Ama çiçeklerden bahsetme lütfen.
♪ The Raven King knows all too well ♪ Which are the fairest flowers. ♪
# Kuzgun Kral bilir hepsini Hangi çiçek daha zariftir #
And buy me flowers.
Ve sen de bana çiçek al.
Buy you flowers?
Sana çiçek almak mı?
Could've been there for the flowers. [chuckles]
- Çiçekler için gitmiştir belki.
Christy, I never did thank you for those flowers.
Christy, çiçekler için hiç teşekkür etmedim.
The flowers are divine, The canapes to die for.
Kanepeler enfes.
I didn't need the perfect flowers, Or to get here on time,
Harika çiçeklere, zamanında burada olmaya ya da bira kokmamaya ihtiyacım yok.
As we now have another mouth to feed. And maybe you can get some flowers on the, on the...
Bir de dönüşte çiçek alırsınız.
We got cake, we got flowers.
Pastamız, çiçeklerimiz var.
Flowers do not belong in this meadow.
Çayırlıktaki çiçekler işe yaramaz.
I don't know, a blonde in a dress with flowers and no back.
Bilmiyorum, arkası açık, çiçekli elbiseli bir sarışın.
Hold your flowers up.
Çiçeklerinizi kaldırın.
I will make a wreath out of the Bike Saint's flowers for your funeral.
Kutsal Motor'un çiçeklerinden cenazen için çelenk yapacağım.
Day and evening again, the smell of fresh flowers and the vague awareness of a needle bleeding into me.
Günler ve geceler geçti, güzel çiçekleri kokladım ve bana iğnelerin battığını belli belirsiz hissettim.
The flowers.
Çiçekler.
Please don't touch the flowers, sir.
Lütfen çiçeklere dokunmayın, efendim.
The flowers are for looking, not touching.
Çiçekler bakma için, dokunmak için değil.
"Flowers watering cans"?
- "Çiçekler ve sulama kapları" mı?
"Flowers watering cans."
"Çiçekler ve sulama kapları"
The other guys at school got a bunch of garbage about watering cans and flowers.
Okuldakiler sulama kapları ve çiçek saçmalıklarını dinlemişti.
I do beg Your Ladyship's pardon, only I do love to see the flowers.
Affedersiniz Leydi Hazretleri, sadece çiçekleri görmeyi seviyorum.
You always did like flowers.
Oldum olası çiçekleri seviyordun.
Everyone thinks flowers are so delicate.
Herkes çiçeklerin çok narin olduğunu düşünür.
Big world... not all of it flowers and sunshine.
Büyük dünya, tamamı çiçek ve böcekten ibaret değil.
I am not here to pluck flowers from a thicket.
Caliliktan cicek koparmak icin gelmedim buraya.
Three beautiful flowers.
Üç güzel çiçek.
Yeah, more flowers than weeds.
Evet, yabani ottan çok çiçek.
They was growin'like flowers.
Çiçek gibi büyüyorlardı.
They brought flowers.
Çiçek aldılar.
My parents always bring flowers.
- Benimkiler hep alır.
It's not all flowers and fantasy.
Sadece çiçekler ve hayallerden ibaret değildir.
Oh, she's waiting for Rafael to show up with the flowers and stuff.
Rafael'in elinde çiçeklerle gelmesini bekliyor.
The slightest breeze, and the flowers are gone... and then the stench.
Küçücük bir esinti bile çiçekleri yerinden oynatır. Sonra leş gibi bir koku.
There were flowers.
Çiçekler falan vardı.
Landscaping? That's like flowers, right?
- Çiçeklerle filan alakalı değil mi o?
I've come to put flowers on Mum and Danny's graves
Annemin ve Danny'nin mezarlarına çiçek koymaya gelmiştim.
You get loads of flowers.
Bir sürü çiçek almışsınız.
I wanted to see you walk down the aisle in a wedding dress, and I wanted a big cake, and I wanted flowers and all of it.
Seni merdivenlerden aşağı gelinlikle inerken görmek istiyordum. Ve üstünde mumları olan bir pastayı kesişini görmek istiyorudum.
It's not easy getting flowers to grow here.
Burada çiçek yetiştirmek kolay değil.
I have some flowers for peggy.
Peggy için çiçek getirdim.