English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ F ] / Focus on that

Focus on that Çeviri Türkçe

992 parallel translation
I'm just going to focus on that lovely...
Şimdi odaklanıyorum şu güzel...
You should focus on that point.
Bu noktada yoğunlaşmalısın.
Forget her. Focus on that punk at the elevator.
Boş ver onu Asansördeki serseme odaklan.
I was hoping you wouldn't focus on that.
Ama buna odaklanmıyacağını umuyordum.
There was a lot of focus on that so I don't know how it all fits together but we were thrown.
Ama herkes buna çok ilgi göstermişti. Yani bunların hepsi nasıl birbirinin içinde eriyor bilmiyorum ama sarsılmıştık.
Nobody's gonna focus on that if you wear that towel-dress.
O havluyla gidersen kimsenin ayakkabıyı fark edeceğini sanmam.
Could he not focus on that?
Sadece bunun üzerine odaklanamaz mı?
We should focus on that one-way street.
Kabı da bana verin. Gerçekten tek yönlü cadde konusuna yoğunlaşmalıyız.
But we try not to focus on that aspect of it, too much, right off the bat
Ama biz hemen bu açıdan bakmamaya çalışırız.
Find a place on that bloody wall... and focus on that spot.
Duvarda kendine bir nokta bul... ve odaklan.
Today in "Energy in California", we focus on nuclear power, the transformation of matter into energy, that experts tell us may be our best shot at energy selfish-suf...
"California'nın Enerjisi" nde bugün nükleer gücü işleyeceğiz, yani maddenin enerjiye dönüşünü. Uzmanlar, bunun enerji üretiminde en verimli ve sağlıklı yöntem olduğunu söz ediyorlar...
It was said that in ancient times the devout could accumulate charitable deeds to focus on transcending their spirits
Eski bir inanışa göre, ermiş kutsal kişi... Sevaplarını toplayıp... Sınırlarının ötesini aşabilirmiş!
Now then, focus your tiny minds on the kind of problem that it used to take weeks of thought before the computer.
Pekala, şimdi küçük zihinlerinizi bilgisayardan önce haftalarca düşünmeyi gerektiren probleme odaklayın.
Focus on the fundamentals that we've gone over time and time again and, most important, don't get caught up in thinking about winning or losing.
Zaman, zaman derinine yaşadığımız olayları kazanıp veya kaybetme düşüncesiyle yaşamayın.
That's all you guys have to do - baseball, math, book reports, just focus your energy, concentrate on one object.
Yapmanız gereken tek şey bu - baseball, matematik, kitap raporları, enerjini odakla, konsantreni tek birşeye topla.
The more we focus on a stimulating object the more likely we are to review that object in your sub-conscious, OK?
Dürtüsel bir konuya ne kadar odaklanırsak bilinçaltındaki o konuyu o kadar gözlemleme fırsatı bulmuş oluruz, tamam mı?
That's me... ah, you want that focus more on the personal?
Bu beni... çok ah, kişisel meseleleri mi anlatmamı istiyorsun?
Agent Cooper, I am thrilled to pieces that the dharma came to King Ho-Ho-Ho, I really am, but I'm trying to focus on the more immediate problems of our own century here in Twin Peaks.
"Mutlu Jenerasyonlar." Dharma'nın Kral Ho-Ho-Ho'ya erişme öyküsünü duymak için sabırsızlanıyorum,... ama şu anda burada, Twin Peaks'deki acil sorunlara yoğunlaşmaya çalışıyorum.
Now that I know more, you know, I feel that I should focus on my career now that everything's taken care of.
Şimdi daha çok şey bildiğime göre işime odaklanmalıyım.
Now that we know Shawna's powers, we'll focus on those limits.
Artik, Shawna'nin guçlerinin oldugunu ogrendigimize gore dikkatimizi o sinirlara verecegiz.
If one takes literally various... theories that Professor Chomsky puts out, one would feel that there is a tacit conspiracy between the establishment press and the government in Washington to focus on certain things, and ignore certain things.
1. BÖLÜM DEMOKRATİK BİR TOPLUMDA DÜŞÜNCENİN KONTROLÜ
Yeah, that is the part to focus on, you idiot.
Tabii, odaklanman gereken mevzu da o değil mi, seni aptal.
We have to focus on finding that delivery boy.
Teslimatı yapan çocuğu bulmaya odaklanmalıyız.
- Exactly. I'm counting on you to focus that hostility with your typical diligence... to make sure that this station and its inhabitants... are in no way, as you so correctly put it, demeaned.
Bu düşmanlığını her zamanki azminle birleştirerek bu üssün ve sakinlerinin, senin de çok gerçekçi bir şekilde ifade ettiğin gibi aşağılanmalarını önlemek de sana düşüyor.
That is the pentameter you must focus on and should you find that reality all the iambics will fall into place.
Üstünde yoğunlaşmanız gereken pentametre odur işte. O gerçekliği buldunuz mu bütün iambik vurgular kendiliğinden yerli yerine oturacaktır.
Focus on spreading that goodness, Rob.
Sen iyilik yapmaya devam et Rob.
George felt that I was too adamant in my stand that Art should focus on the exporting and forget about the importing.
George, Art'ın bu ihracattan..,... sıyrılıp sadece ithalata odaklanması konusunda..,... ona çok sert davrandığımı ve ithalatı unutmamı söyledi.
Or that two girls born on the same date at the same time and the same place... Might not find themselves the unfortunate focus of similar unseen forces, Converging like the planets themselves into burning pinpoints of cosmic energy,
Veya aynı tarih, aynı saat ve aynı yerde doğan iki kızın kendilerini görünmez güçlerin odağında, kozmik enerjinin yanan uçlarına dönüşen,... gezegenler olarak bulacaklarını,... ve çekim güçlerinin yolları üstündeki her şeyi yutacağını düşünmediler.
Have you ever thought that maybe your focus on Maria... is a distraction from your own fear of abandonment?
Maria'ya odaklanmanın, aslında kendi terk edilme korkundan bir kaçış olduğunu düşündün mü hiç?
Um, and, you know, hopefully, that'll be something that I focus on in the future.
Umarım bunu mesleğe dönüştürebilirim. Geleceği düşünüyorum ben.
Focus your fire power on that cable! I've still got 12 thousand plates of fortified armor!
Sadece güç kablosuna odaklanın! Göbek bağım olmasa bile... hala 12 bin plaka ile güçlendirilmiş zırha sahibim..
Let's focus on that.
Şimdi buna odaklanalım
If science serves me to these ends, it is not lost on me that the tool which I've come to depend on absolutely cannot save or protect me, but only bring into focus the darkness that lies ahead.
Eğer bilim beni bu sona ulaştırırsa, bu benim kaybım olmayacak bağlı olmak zorunda olduğum araç beni koruyamayabilir veya kurtaramayabilir ama yalanların başındaki karanlığa ışık tutabilir.
Each group was apprised to ignore that aspect of this matter... and focus instead on the idea of de facto segregation.
Her grup bu ince ayrıntıyı kaçırıyor. Yüksek Mahkemede görülmüş davaları burada kullanamazsınız.
- Um, honey, sometimes you focus so hard on the solution that when you step away and you pull back, only then does the solution truly appear.
Tatlım, bazen bir çözüm bulmak için kendini o kadar zorlarsın ki,... ancak vazgeçip geri çekildiğinde çözüm kendisini gösterir.
Focus on the first image that enters your mind.
Zihnine giren ilk imgeyi tanımla.
I have to focus on the fact that I have to do the time.
-... düşünmek zorundayım.
We need to focus on the fact that North Korea's using her again even though her identity has been exposed to us.
Hee'nin kimliğini teşhir ettiğimiz halde Kuzey Kore'nin onu yeniden kullandığı gerçeğine odaklanmalıyız.
Koani brought us together and put a real focus on the direction that we were taking education.
Koani bizi bir araya getirdi ve bizim eğitimini aldığımız şeylerle ilgili müthiş bir deneyim yaşattı.
- Let me guess, he would say that I should put away all hopes of the past and focus on the future.
- Tahmin edeyim, o olsa geçmişle ilgili umutlarımı bırakıp geleceğe yönelmemi söylerdi
One school of thought is that these girls focus on the one area they can control, their bodies.
Bazıları, bu kızların kontrol edebildikleri tek şeye, vücutlarına odaklarını düşünür.
American legislators contend that debate over mutant issues should be the primary focus of what is, on the surface at least, a diplomatic affair.
Amerika temsilciler meclisi üyelerine göre mutant konusu birincil önemde diplomatik bir sorun olarak tartışılmalıdır.
The best way to do that was to focus his testosterone on me.
Bunu yapabilmemin en iyi yolu onun dikkatini üstüme çekmekti.
I did spend the remainder of the night, after they'd seen the contacts trying to persuade Joe that it Wouldn't make a very good front cover basically because it was too out of focus.
Onlar kontrat imzaladıktan sonra gecenin geri kalanını iyi bir ön kapak olacağını düşünüp Joe'u takip ederek geçirdim.
That explains your sudden desperate need to focus on your future.
Bu geleceğine neden birdenbire umutsuzca odaklandığını açıklıyor.
All we can do right now is focus on the fact that we have each other.
Şu anda yapabileceğimiz tek şey, birbirimize sahip olduğumuz gerçeğine odaklanmamız.
It's just that the focus seems to be on themaleorgan.
- Kadınları bu tür kitaplar okuduğunu sanıyordum.
Piease don't think that my complete focus is not on you and the ladies... but in my peripheral... i couldn't help but notice the handsome remains of a gentleman.
Lütfen tüm dikkatimin sizde ve hanımlarda olmadığını düşünmeyin... ama çevreme bakınca... bu yakışıklı adamın cenazesine dikkat etmeden duramıyorum.
He said there's a danger of us getting drawn back into old patterns and destructive behavior, and that we should spend our time focusing on conversations that focus on "we" versus "me."
Zarar verici davranışlarını sürdürmen tehlikeli dedi... Aramızdaki ilişkiyi güçlendirecek sohbetler için zaman ayırmamız gerekiyor.
I saw it as an absolute priority. Something that we were gonna focus our attention on...
Dikkatimizi vermemiz gereken birşeydi.
You should focus on Reidun, not that car.
Reidun üzerinde yoğunlaşmalısın, araba üzerinde değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]