Fragment Çeviri Türkçe
793 parallel translation
Could Barberton be a fragment of the Earth from a time before life began?
Barberton, Dünya'nın hayatın başlamasından öncesinden kalan bir parçası olabilir miydi?
It's a shell fragment right above the ear.
Tam kulağının üstünde bir mermi parçası var.
He had a shell fragment in soft tissue near his spine.
Omurgasının yakınındaki yumuşak dokuda mermi parçaları varmış.
- Probably a fragment from the saucer.
- Muhtemelen uçan dairenin bir parçası.
Each new vapor trail shows that another atom has thrown off a fragment.
- Nereye bakıyorsun sen? Onu yumrukla.
This is only a fragment of the main organism.
Bu sadece asıl organizmanın bir parçası.
After 5,000 years, men behold a fragment of the lost Atlantis.
5 bin yıldan sonra insanoğlu, Kayıp Atlantis'e adım atıyor.
A DROP. A M ICROSCOPIC FRAGMENT.
Küçücük mikroskobik bir parça!
IS A FRAGMENT OF A MAN'S LIFE, LEFT TO RUST AS THE PLACE HE LIVED IN, AND THE MACHINES HE USED.
Uzayda süzülen mikroskobik bir kum tanesinde bir adamın hayatının ufacık bir kısmı geçti.
JUST A FRAGMENT OF WHAT MAN HAS DEEDED TO HIMSELF.
İnsanoğlunun kendi kendine yaptığı şeyde bir zerrecik.
John rhoades, formerly a reflection in a mirror, a fragment of someone else's conscience, a wishful thinker made out of glass, but now made out of flesh, and on his way to join the company of men.
Bay John Rhoades'un çıkış öyküsü evvelce aynada bir yansımadan ibaretken bir başkasının vicdan kırıntısıyken camdan yapılma arzulu bir filozofken şimdi ete bürünüp kendi yoluyla erkeklerin dünyasına katılıyor.
Now he only waited to be liquidated with, somewhere inside him, the memory of a twice-lived fragment of time.
Artık sadece, içinde barındırdığı, iki kere yaşanmış zaman diliminin hatırasıyla birlikte infaz edilmeyi bekliyordu.
From the time and direction of its approach, what hit the Earth seems to have been a fragment of a comet named Encke.
Dünya'ya çarpan şeyin yaklaşma açısına ve zamana bakılırsa Encke adlı kuyruklu yıldıza ait bir parça olduğu görülüyor.
So in striking the Earth's atmosphere a modest cometary fragment will produce a great radiant fireball and a mighty blast wave.
Dolayısıyla Dünya atmosferine giren sıradan bir kuyruklu yıldız parçası devasa çaplı bir ateş topu ve çok kuvvetli bir şok dalgası oluşturur.
This jewel is a gift from my mother and it contains a fragment of a genuine relic.
Bu mücevher annemden bir hediye ve gerçek bir azize ait parçayı barındırıyor.
But if you even lightly graze a human body, your fingers fragment like scales of mica beneath hammer-blows.
Ama bir insanın tenini hafifçe sıyırıp geçersen parmağındaki deriler, çekiçle dövülmüş mikanın pulları gibi kesilir.
Now hie thee home, fragment!
- İşin bitti uşak parçası!
I feel a fragment right underneath the clot.
Pıhtının tam altında bir parça hissediyorum.
It's supposed to be a fragment of St. Patrick's staff.
Bu fotoğraflardaki, güya Aziz Patrick'in asasının parçasıymış.
Interception will fragment the cilia-carrying missiles.
Bakteri taşıyan füzeleri vurmayın!
Delicious blonde fragment from the chorus of the Alhambra.
El Hamra Korosu'nun nefis sarışın parçası.
That damn shell fragment.
O lanet mermi parçası.
Only a fragment, but what significance!
- Sadece bir parça ama çok değerli.
Only a fragment of it is showing!
Sadece küçük bir kısmı görünüyordur!
For a fragment of shining stone?
Parlayan bir taş parçasına mı?
You see that dark round fragment?
Şu koyu yuvarlak kısmı görüyor musun?
Now you'll see a fragment of his film titled :
Şimdi onun filminden bir fragman izleyeceksin.
Just a fragment, though.
Kırık bir parça sanırım.
We know this not only because of the fragment of a thousand franc note which we found clutched between her dead fingers, but also because of some rather curious words she used only this morning.
Bunu da, parmaklarının arasına sıkışmış olarak bulduğumuz 1000 frank parçasından biliyoruz. Ayrıca bu sabah da çok tuhaf şeylerden bahsetmişti.
Unfortunately for her, in her haste, she leaves a tiny fragment of a thousand franc note behind clutched in the dead woman's fingers.
Ne yazık ki paranın bir parçası Louise'in parmaklarına takıldı.
- It's just a fragment.
- Kücük bir catlak.
In the eastern fragment, however, they flourished, for that was Australia.
Avustralya olan doğudaki parçada ise gelişip büyüdüler.
And at its heart, are the remains of the original star a dense, shrunken stellar fragment called a pulsar.
ve tam merkezinde orijinal yildizdan artakalan yogun yapi, bir pulsar olusturmus.
In January a tiny fragment of a long whale song might sound like this.
Ocak'ta uzun bir şarkının bir parçası şöyle olabilir.
The report is only a fragment from a probe droid in the Hoth system, but it's the best lead we've had.
Hoth'taki iz sürücü droidden bir mesaj geldi. Mesaj yarım, ama elimizdeki tek ipucu bu.
What then shall we call this diffuse belief, according to which every fragment of creation has its invisible counterpart?
Öyleyse, yaradilisin her parçasinin görünmez bir karsiliginin bulundugu bu muglak inanisa ne ad verecegiz?
What Narita brought back to me, like a shattered hologram, was an intact fragment of the generation of the sixties.
Narita'nin, dagilmis bir hologram gibi bana geri getirdigi 60'larin sakinilmis bir parçasiydi.
You might be a bit of bad beef or a blot of mustard or a fragment of an underdone potato.
Kötü bir biftekten kaynaklanıyor olabilirsin ya da bozuk hardaldan veya bir parça iyi pişmemiş patatesten.
A "Fragment of Culture" that was captured a long time ago.
Uzun zaman önce yakalanmış bir "Kültür Kırıntısı".
"Fragment of Culture"?
"Kültür Kırıntısı" mı?
The two Protocultures may know what this "Fragment of Culture" is.
İki Protokültür bu "Kültür Kırıntısı" nın ne olduğunu bilebilir.
The "Fragment of Culture" must be in the Protoculture ruin.
"Kültür Kırıntısı" Protokültür yıkıntısında olmalı.
TV : "and was done by entering a blood cell fragment through sharp glass needle into an unfertilized ovum..."
"1939'da, Gilda Pinkus tarafından... " ve döllenmemiş bir yumurtaya cam bir iğneden "
And the fragment of a palm off the nail of Mrs. Leeds'left big toe.
Bayan Leeds'in ayak tırnağında bir parça el ayasına rastladık.
Yesterday, I was told someone found a fragment of the wreck.
Dün, birini enkaz altında bulduklarını söylediler.
Is there any connection with that ship fragment we found?
Bulduğumuz gemi parçasıyla bir bağlantısı var mı?
This is but a fragment of his collection
Bu onun koleksiyonunun parçası mı?
It can be a fragment of a will!
Bu bir vasiyetname olabilir!
He heard a fragment of her conversation with the mother-in-law, when it demanded what it links was it showing any thing?
Kayınvalidesiyle arasında geçen konuşmanın bir kısmını duydun. Madam Inglethorp'dan ona bir şey göstermesini istiyordu.
... a piece of cheese... a fragment of an underdone potato. There's more of gravy than a grave in you, whatever you are.
Her neysen mezardan çok sostan olmuş olmalısın.
Finally, it throws out a small fragment.
Anlaştık mı? Tamam. Pekala.