Ghetto Çeviri Türkçe
1,077 parallel translation
But dad, I've been out of the ghetto and back.
Ama Baba, ben Getto'dan dışarı çıkıp geri döndüm,
I almost forgot the misery of the Ghetto.
Hızla Getto'daki sefaletten uzaklaşıyordum.
Tell that to the beggars in the Ghetto.
Getto'daki dilencilere sorun ".
Cutek and his Nazi armband, amused the Germans who strolled round the Ghetto like tourists visiting the Zoo
Cutek ve O'nun Nazi kolluğu.. Getto etrafında kontrol yapan Almanları eğlendirirdi, Hayvanat Bahçesine turistik ziyaret gibi.
The Ghetto survived because smugglers were everywhere.
O "Ghetto" kurtuldu. İLKBAHAR 1941 Çünkü her yerde kaçakçıları vardı
We'll take you to the Ghetto tonight.
Haydi! Bu gece seni "getto" ya geri götüreceğiz.
So Martin, swear you'll never leave the Ghetto again.
Bu nedenle Martin, bir daha Getto'yu asla terketmeyeceğine dair söz vermeni istiyorum.
In the Ghetto, an elite group of dealers, spies and smugglers would meet at the Cafe Sztuka.
Getto'da elit bir satıcı gurubu... Casus ve Kaçakçılar, Café Sztuka'da buluştular!
We're all equal in the Ghetto.
Eşitiz! Hepimiz Getto içinde eşitiz!
It was death to caught outside the ghetto
Getto dışında yakalanmak ölüm demekti.
Another section of the Ghetto had died.
Getto ölü bir bölgeydi, artık.
The smuggler from the Ghetto.
Getto'nun ekmek kaçakçısı.
Long ago, in the Ghetto, my daughter was in the street.
Uzun zaman önce, Getto'da kızım sokaktaydı.
They're killing Germans in the Ghetto.
Onlar, Getto'daki Almanları öldürüyorlar.
If Jews were fighting in the Ghetto, my place was with them.
Eğer Yahudiler Getto'da döğüşüyorlarsa, Benim de yerim, Onların yanı olmalıydı.
General Stroop, is ordered to'clean'the Ghetto
General Stroop, temiz " bir Getto için emir verdi!
The butchers no longer dared venture into the Ghetto.
Kasaplar artık Getto içine girmeye Çok fazla cesaret edemiyorlardı.
Our combat unit, the OJC ruled the Ghetto for now.
Bizim mücadele birimi, OJC Getto kurallarını Hazırladı.
The 2nd day of the uprising, at the other end of the Ghetto, the factory sector... where many Jews worked was still quiet.
Ayaklanmanın 2. gününde, Getto'nun diğer ucunda, Fabrika Sektöründeki. Pek çok Yahudi Büyük bir sessizlik içinde çalıştı.
The butchers blew up the buildings and razed the Ghetto.
Cellatlar insanları öldürdükten sonra Binaları da havaya uçurdular, Getto yerle bir olmuştu.
Just like in the Ghetto.
Tam da Gettodaki gibi.
With my comrades, I was there to finish the fight... that had started in the Ghetto.
Yoldaşlarımla birlikte, Bu döğüşü sonlandırmak için oradaydım... Getto'da Tanklar karşımızdaydı.
- Fat Shultz, from the Ghetto?
- O Shultz şişkosu, Ghetto'da?
There was something in me then... that made me want to go to Harlem and teach ghetto kids.
Hayır, bence Sam hakIı. İçimde bir şey HarIem'deki getto çocukIarına öğretim yapmamı istedi.
My opponent went to the ghetto and handed out dollar bills trying to buy votes.
Rakibim varoş bölgelerine gitmiş ve oy satın almak için dolar dağıtmıştı.
He'll need them to wear back to the ghetto, after I've won our bet.
Varoşlara döndüğünde tekrar giyecek. Ben bahsi kazandıktan sonra.
Now, what are we going to do about taking Winthorpe back and returning Valentine to the ghetto?
Winthorpe'u geri getirmek ve Valentine'ı da varoşlara yollamak konusunda ne yapacağız?
Yeah, in the ghetto, maybe.
Evet, varoş mahallesinde, belki.
This is what is known as a ghetto, with a capital "G."
İşte burası getto denen şeyin ta kendisi.
A ghetto blaster.
Portatif bir set.
The last graves were the newest, and we started with the oldest, those of the first ghetto.
Son mezarlar en yeni olanlardı ve biz de ilk gettodaki en eski mezarlardan başladık.
My grandparents died in the ghetto, quickly.
Büyükannem ve büyükbabam gettoda öldü, çabucak.
That dream was mostly true in the ghetto.
Bu rüya daha çok gettoda gerçekti.
The Warsaw ghetto was being emptied then.
Varşova gettoları o zaman boşaltılıyordu.
Those gents were in a rush to clean out the Warsaw ghetto.
O adamlar Varşova'daki gettoları boşaltmak için acele ediyorlardı.
probably from Upper Silesia, from the Sosnowiec ghetto, some 20 miles from Auschwitz. FILIP MULLER
Muhtemelen Yukarı Silesia bölgesi Auschwitz'ten yaklaşık 30 km uzaktaki Sosnowiecze gettosundandılar.
For example, the barring of Jews from office, the prohibition of intermarriages, the employment in Jewish homes of female persons under the age of 45, the various marking decrees, especially the Jewish star, the compulsory ghetto,
Yahudilerin çalışmasını engelleme Yakın akrabalar arası evliliğin yasaklanması Yahudi evlerindeki 45 yaş altı kadınların çalıştırılması Çeşitli işaretleme emirleri, özellikle de Davud yıldızı Getto zorunluluğu...
After months in the ghetto, you can imagine!
Kimseye güvenmiyorlardı, orası kesin.
in the ghetto in Lodz, that as soon as anyone took a step, he fell dead.
Gettoda, birisi... Lódz'daki gettoda birisi karşı koymaya kalkmasın, hemen öldürülüyordu.
They'd heard rumors in the Bialystok ghetto, or in Grodno, and elsewhere. But who wanted to hear that!
... Byalistock veya Grodno gettosunda ya da başka bir yerde bazı söylentiler duymuşlardı.
- Did all the Jews live in the ghetto? - Most of them.
Bütün Yahudiler gettoda mı yaşıyordu?
And, here, we see that, starting out in one ghetto, which obviously is being emptied, the train leaves for Treblinka.
Şurada ise, belli ki boşaltılmakta olan bir gettodan kalkıp Treblinka'ya doğru yola çıkan bir tren görüyoruz.
[Vrba, In English] Those Czech Jews from Theresienstadt, from the ghetto near Prague, came into one particular part of the camp, which was cal / ed "Bauabschnitt Zwei B," "ll B." At that time, I was working as a registrar in II A.
Prag yakınlarındaki Yahudi Mahallesi olan Theresienstadt'lı Çek Yahudiler "Bauabschnitt 2B" ( B2B ) denilen kampın bir parçası haline gelmişlerdi.
They were induced to write letters, induced to write letters by the SS, uh, to their relatives in the Theresienstadt ghetto, saying that they are all together, et cetera. They had better conditions of food, for instance?
SS tarafından, Theresienstadt'daki akrabalarına bir arada oldukları gibi şeyler yazmaya teşvik ediliyorlardı.
The Jewish leaders in Warsaw learned about it. A meeting was arranged outside of the ghetto.
Varşova'daki Yahudi liderler bunu öğrenmiş.
They did not live in the ghetto.
İki beyefendi vardı.
- In the ghetto?
- Gettoda mı?
In the ghetto, yes.
- Evet.
I'd never seen anything else. In the ghetto, I saw...
Hiç başka bir şey görmemiştim ki.
I was never in a ghetto.
Bundan haberim yoktu.
The Jews in the Warsaw ghetto are talking about it. Particularly young elements,
" Varşova'daki Yahudi mahallelerinde bundan bahsediyorlar.