Goodwill Çeviri Türkçe
881 parallel translation
The International Goodwill Society hereby appoints you its special delegate.
Uluslararası İyiniyet Topluluğu bu vesileyle sizi özel temsilcisi olarak atıyor.
We pray that you will prove worthy of this trust we place in you, and successfully complete your goodwill mission.
Size verdiğimiz bu güvene layık olduğunuzu ve iyi niyet misyonunuzu başarıyla tamanlayacağınıza dair, dua ediyoruz.
"Goodwill tour".
İyi niyet gezisi.
Peace on earth, goodwill to...
Dünyada barış, dostluk...
Peace on earth, goodwill towards men.
Dünya huzurlu, insanlar neşeli.
Your kind message and this expression of your goodwill made me feel this was the right moment.
Kibar mesajınız ve iyi niyetli ifadeniz bana bu doğru anmış gibi hissettirdi.
- A goodwill visit and all that sort of thing.
- İyi niyet ziyareti ve o tür şeyler işte.
Maybe I'd better wait till I get home and take it up with Mr Whosits on the Goodwill Hour.
Belki de eve kadar bekleyip radyodaki "İyi Niyetli Saatler" e anlatmak daha iyi olur.
"It would be too tragic if the men of goodwill " should ever be lax or fail again to build a world " where youth may love without fear,
Eğer iyi niyetli insanlar, gençlerin korkusuzca sevdiği anne babanın çocuklarıyla birlikte yaşlandığı ve insanların hayatında birbirlerine değer verdikleri bir dünyayı kurmakta umursamaz olur veya hata yaparlarsa bu çok üzücü olurdu.
Place on earth and goodwill to all men.
Dünyada barış. Bütün insanlar için saygınlık.
But it gives me the illusion of peace on earth, goodwill toward men.
Ama onun sayesinde dünya barışı ve insanlığa olan inancımla kendimi kandırıyorum
Mr. Mattei, I don't doubt your goodwill, but allow me to doubt your efficiency in arresting culprits.
Bay Mattei, iyi niyetinizden şüpheli değilim ama kaçakları yakalamadaki başarınızdan şüphe etmeme izin verin.
It's the greatest goodwill policy I ever heard of.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel iyi niyet politikası.
We have come to visit you in peace, and with goodwill.
Barış ve iyi niyet için buradayız.
He's only buying our circulation, features and goodwill.
Sadece okuyucumuzu, yayınlarımızı ve itibarımızı satın alıyor.
The first stop on her much publicised goodwill tour of European capitals. She gets a royal welcome.
Avrupa başkentlerinde yapacağı iyi niyet turunun ilk ayağı büyük bir coşkuyla karşılanıyor.
My business depends on the goodwill of this neighborhood.
Benim işim bu mahallenin iyi niyetine bağlı.
Mr. Chambers, can't you scare up just a little goodwill?
Bay Chambers, birazcık iyi niyet gösteremez misiniz?
Then comes that warm afterglow that energizes and exudes goodwill.
Sonra insanın içindeki iyi niyeti dışarıya vurduruyor.
JJ, peace on earth and goodwill to men.
JJ, telaşlanmana hiç gerek yok.
Oh, I gave his suit to Goodwill.
Oh, takım elbisesini Goodwill'e vermiştim.
To be good neighbors to not only ourselves... but to every nation of goodwill.
Sadece bizimle değil tüm iyi niyetli uluslarla iyi komsular olmanızı istiyoruz.
Goodwill.
İyi niyet.
We'll mourn the departed day in good conscience and with goodwill.
İçimiz rahat, iyilikle dolu ağlayacağız, giden günün ardından.
- Goodwill, Harry.
- İtibar, Harry.
- Spread your "Goodwill, Harry" in one day.
- "İtibar, Harry" yi bir günde gösterip gelin.
The State Department states it is a goodwill tour, but those closer to Her Highness claim she is looking for a suitable husband.
İçişleri Bakanlığı bunun bir iyi niyet gezisi olduğunu ancak majestelerine yakın çevreler, koca bulmak için geldiğini söylüyor.
Just now, we need their goodwill.
- Tam da iyi niyetleri gerekirken.
A girl can walk around backstage with nothing on except her goodwill, and nobody'll even turn his head.
Bir kız sahne arkasında, üzerinde yalnız havlusuyla dolaşabilir kimse de dönüp bakmaz bile.
True goodwill ambassadors of a great nation.
Büyük bir milletin gerçek iyi niyet elçileri.
Goodman and his band were coming through on a goodwill tour.
Goodman ve grubu devlet bakanlığından iyi niyet turu için geldiler.
We'll lose the goodwill of the gods we know.
Tanrıların iyi niyetini kaybedeceğiz.
The ship's company was pleased to have it confirmed that the Tahitians considered lovemaking a gesture of goodwill.
Gemidekiler, Tahiti'lilerin aşk yapmayı bir iyi niyet jesti olarak düşündüklerinin ortaya çıkmasından memnun kalmışlardı.
It may sound improbable, but do you know the goodwill in the hearts of our crew turned out to be practically boundless.
Bu beklenmedik bir şey gibi görünebilir ama... Ama, bizim müretebatın içindeki iyi niyetin sınırsız olduğu ortaya çıktı.
Sophie left me after a while, accepting all offers with a goodwill I found irritating.
Sophie bir süre sonra benden ayrılmış ve benim sinir edici bulduğum bir şekilde tüm teklifleri iyi niyetiyle kabul ediyordu.
After all, what greater pledge could I offer of my goodwill toward him?
Yine de, ona karşı olan iyi niyetim için daha ne kadar güvence verebilirdim.
An indication of Queen Cleopatra's goodwill and good faith.
Kraliçe Kleopatra'nın iyi niyetinin ve güveninin bir işareti.
Peace on Earth and goodwill to men.
Dünyaya barış ve insanlara iyilik.
To demonstrate goodwill, he suspends the International Brigades, in full battle, and sends them back to their countries.
İyi niyetini göstermek için uluslararası tugayları savaştan men etmiş ve onları kendi ülkelerine gönderdi.
Well, we practically give it away to the first customer. It's called "goodwill" in business.
Aslında, ilk müşterilerimizden para almayız, buna da iş hayatında "numune" deriz.
Vice-President Gianelli is in Italy on a goodwill tour.
Başkan Yardımcısı Gianelli, İtalya'da, iyi niyet temaslarında bulunuyor.
I thank you from the bottom of my heart for these warm gestures of goodwill.
Bu sıcak jestiniz için tüm kalbimle teşekkür ederim.
"Glory to God in the highest, and on Earth, peace, goodwill toward men."
"Yaratanın Nur'uyla, dünyada barış, insana temiz kalp olsun."
"a gathering which one hopes may foster the spirit... of peace and goodwill amongst the aeronautists."
"geliştirmeyi amaçlayan küçük bir yarış öncesi " resepsiyonuna katılıyor...
Men of goodwill have done a perfectly dreadful job of running the world.
İyi niyetli insanlar bu dünyayı berbat bir şekilde yönetiyor.
To demonstrate our goodwill, our vessel will now return the way it came.
İyi niyetimizi göstermek için, gemimiz, geldiği gibi gidecektir.
I'm so sorry but I can't accept your goodwill
Üzgünüm ama sizinle evlenemem
Quite on the contrary, everything's done to relieve suffering with... uh clothing collections... uh... medical aid and... uh... soup kitchens and in this very clinic, we're dependent on the goodwill, not only of the temporal government but even more on the goodness and understanding of the church and particularly of our friend, Monsieur Laday, eh?
Bilakis, acıyı dindirmek için her şey yapıldı, mesela... eee giysi yardımları... eee... tıbbi yardım ve... eee... aş evleri gibi Ve bu klinikteki bizler iyi niyete muhtacız, geçici hükümetten çok kilisenin fazilet ve anlayışına ihtiyacımız var özellikle de dostumuz Bay Laday'e, ha?
And by my father's love and leave... am armed with his goodwill and thy good company.
Babamın sevgisi ve izni sayesinde, Hayır duasıyla ve senin eşliğinde.
A salesman of goodwill.
İyi niyet pazarlayıcısı.
"Keep their goodwill," he said.
"Onlarla iyi geçin"