Gooey Çeviri Türkçe
254 parallel translation
How about a nice, thick, gooey oyster stew?
Güzel, dumanlı aşırı duygusal istiridye güvecine ne dersin?
Dopey showgirls with gooey gowns.
Evet. Açık saçık elbiseli, aptal şov kızlarıyla.
- # # Though liquorice is chewy - # # And gumdrops are gooey
- # # Though liquorice is chewy - # # And gumdrops are gooey
You give me back my chalk, or I'll throw the glue at you and you'll get all gooey.
Tebeşirimi ver. Yoksa zamk atarım sana, yapış yapış olursun.
Oh, dear, I'm going all gooey now.
Canım, artık hep kene gibi yapışacağım sana.
Ma'am, if during my journey you did occasionally spare me a thought and, perhaps, go gooey again, I'd deem my certain death a minor inconvenience.
Hanımefendi, seyahatim süresince, arasıra beni düşünürseniz ve belki de, yine aşırı duygusallaşırsanız, mutlak ölümümü, ufak bir rahatsızlık sayacağım.
"Sometimes it's cold and flat, " Sometimes it's hot and gooey.
Bazı zamanlar soğuk ve düzdür, bazı zamanlar sıcak ve yapış yapış.
Our friends got caught up in this gooey, sticky shit.
Arkadaşlarımız da şu iğrenç yapışkan boka yakalandılar.
You're the voice that makes my brain burn... and my guts go gooey.
Sen benim beynimi yakan... ve bağırsaklarımı ağrıtan sessin.
- I don't eat that gooey crap!
- O yapışkan boku yemem!
Enough of this gooey... Show of emotion.
Bu kadar duygusallık gösterisi yeter.
The oozy gooey-ness of it.
Cıvık yapışkanlığı.
An F-18 Hornet Fighter Jet... painted red and yellow, four mountain bikes... an emerald, 10 carats at least... three aqualungs, 100 pounds of Gooey Bears... and an island.
F-18 savaş jeti... kırmızı ve sarıya boyanmış olacak, 4 dağ bisikleti... Bir Zümrüt, en azından 10 karat.. 3 dalgıç tüpü, 100 libre yapışkan ayı... ve bir ada.
Fourth, 100... 1,000 pounds of Gooey Bears.
Dördüncü, 100... 1000 kilo yapışkan ayı.
What is a Gooey Bear?
Yapışkan ayı nedir?
Archer's not going to go gooey for a corn-fed idiot.
Archer taşralı bir ahmağın peşinden gitmeyecektir.
Plump, gooey and guaranteed to rot your teeth.
Dolgun, yapışkan ve diş çürüteceği kesin. Evet.
No, I got something gooey coming in on the train.
Hayır, trenle yapış yapış gelen bir şeyim var.
I'll throw a movie in the VCR and mix you up a gooey blender drink.
Videoya bir film atıp yapış yapış bir içki karıştırırım sana.
Once in our cube of cash, any money that sticks to your gooey body you get to take home.
Para küpüne girince, vücudunuza yapışacak tüm para sizin olacak.
Just know how to make a girl get all gooey inside.
Sen de bir kızı nasıl sevindireceğini çok iyi biliyorsun.
By the time I get there, they've melted and it gets all gooey.
Ben onlara ulaşana kadar hepsi erimiş, vıcık vıcık olmuş olacak.
Once this- - gets gooey- - great brown-shit-looking stuff.
Şöyle bir de yapış yapış hale gelince süper kahverengi bokumsu bir madde oldu.
Emir of Ooey-Gooey!
Uyan cehennemin en çirkin yaratığı. İğrençlerin en iğrenci.
A big gob of gooey, creamy Italian.
Büyük, vıcık vıcık, İtalyan soslu bir parça.
You did your gooey love-thing on Princess Ileandra and Prince Sarpedon!
Prenses İleandra ve Prens Sarpedon'un üzerine senin şu vıcık vıcık aşk şeyini yapmışsın.
Not all gooey.
Oyle baştan savma değildi.
Yes, well, don't get all gooey on me now.
Şimdi beni bırak sen.
Because it gets gooey.
Çü... çünkü vıcık vıcık olur.
Major Nougat, Gooey, Cocoa... put down those entertaining Mattel products.
Binbaşı Helva, Karamel, Kakao derhal Mattel oyuncaklarıyla oynamayı bırakın.
We hear you boys found yourselves a nice, gooey mummy.
Sizin kendinize hoş, sulu bir mumya bulduğunuzu duyduk.
Bridesmaids in hideous dresses, people getting all gooey... it's too sentimental for me.
- Düğünlerden nefret ederim. Komik nedime elbiseleri, duygusallaşan insanlar... Bana göre fazla duygusal.
If nothing else, that gooey little melodrama only proves that love just mucks everything up.
Eğer başka bir şey değilse, o küçük yapışkan melodram, aşkın, her şeyin içine ettiğini kanıtlar.
Yes, and so are those gooey green bits.
- Evet. o yeşil parçacıklar da.
... shows that the ball is too gooey.
... topun çok yapışkan olduğunu gösteriyor.
And it gives me a warm, gooey feeling inside too.
Ve bu içimi sıcak, vıcık vıcık hissetmemi de sağlıyor.
Don't think you can flash your pretty little eyes at me... and make me go all gooey. Still, never say never.
O güzel gözlerinle bana baktığında bir anda beni duygusallaştıracağını sanma.
It's gooey like... a gob of spit?
Bu cıvık şey aynı... bir tükürük yığını gibi?
See this gooey sackus membranous around my personhood?
Vücudumun etrafındaki bu yapışkan peltemsi hücre zarını görüyor musun?
You ever get that crud on your lip, it's kind of a sticky film, kind of a gooey coating, you know if it dries a little bit, it's kind of a cruddy, gummy,
Hiç o uçuk çıktı mı? dudağınızda, Bir çeşit yapışkan poşet gibi, vıcık vıcık bir kaplama,
You think being human made me go all gooey?
Yeniden insan olmanın beni yumuşattığını mı sandın?
Small talk over. I'm in a bit of a crunch, so let's cut right to the ooey-gooey centre.
Güç bir durumdayım. O yüzden hemen sadede gelelim.
Yes, and gooey.
Evet, ve yapışkan.
Ooh, it's a little gooey- - let's go!
Burası biraz vıcık vıcık olmuş.
The Brain Spawn are commanded by a brain with a gooey center of pure hate.
Yumurta Beyinler, saf nefretle dolu bir beyin tarafından kontrol ediliyorlar.
Goodbye, gooey sauce.
Hoşçakal, yapışkan sos.
Okay, if you must do this, then I say that you go for it. You know, be gooey, and be embarrassing but most of all, just be real, Joey.
- Bunu yapmak zorundaysan kollarını sıva ve bunu aşırı duygusal, utanç verici bir tavırla yap.
Do you mind not getting all gooey and romantic... when I'm about to eat my breakfast?
Eeiiv. Hani kahvaltı esnasında bari... vıcık vıcık ve romantik olmasan?
She's dancing tomorrow night at Club Gooey.
Yapış Yapış Kulübümde yarın akşam dans ediyor.
It's all gooey.
Oh, hepsi gitti.
Oh, it's all gooey.
Oh, yapışkan.