Guns Çeviri Türkçe
16,229 parallel translation
For once, I'm glad there are no guns.
- Silah getirmedikleri iyi oldu.
- Drugs? Guns? What?
- Uyuşturucu, silah?
Okay, we can all put our guns down.
Pekâlâ, silahlarımızı indirebiliriz.
We are on our knees with guns to our heads, and they are picking us off one by one.
Dizlerimizin üstünde, kafamızda silah bizi birer birer indiriyorlar.
You go out there, guns blazing, they'll probably kill ya.
Oraya gidip çatışmaya girersen seni öldürürler.
- They take any guns?
- Hiç silah almışlar mı?
- No, no, they won't take guns.
- Hayır, hayır. Silah yok.
Guns make a man weak, not strong.
Silahlar erkekleri güçsüz yapıyor, güçlendirmiyor.
If I had me some guns... Not that old, broke-down shit that we got around here... It wouldn't matter what that bitch did or didn't do.
Eğer biraz silahım olsaydı buradaki şu eski, saçma sapan şeyin o sürtük ne derse desin bir önemi olmazdı.
Yeah, well, guns are not yeast and cigarettes.
Silahlar maya ya da sigara değil.
Ah, he's a guard at the coal plant, got a whole house full of fire, all sorts of guns.
Kömür madeninde bir koruma. - Evi her tür ateşli silahla dolu. - Her tür ateşli silah.
Says he thinks they got some guns.
- Biraz silah aldıklarını söylüyorlar.
Big Foster is going after guns.
- Büyük Foster silaha sarılıyor.
And bringing guns up here, it's... it's an insult to her power.
Buraya silah getirmek, gücünü aşağılamak olur.
You thefted some more guns.
Biraz daha silah çaldın değil mi?
Does Foster have guns?
Foster'ın elinde silah var mı?
I thought that guns made us weak, my queen.
Silahların bizi güçsüzleştirdiğini sanıyordum kraliçem.
as soon as I get my guns.
- Silahlarımı alır almaz.
I promised Foster a hundred guns.
Foster'a yüz silah sözü verdim.
Giving guns to big Foster, obtaining'em by trading away our nectar, our blessed wine, down there to them?
Büyük Foster'a silahlar vermek, onları kendi nektarımızla takas etmen... Kutsal şarabımızı, hem de aşağıdakilerle.
Big Foster's gonna get those guns one way or the other.
Büyük Foster silahları öyle ya da böyle alacak.
Our former Bren'in, Lady Ray... she taught me that guns made a man weak, that they caused more blood to be spilled than prevented.
Eski Bren'in'imiz Lady Ray, bana silahın erkeği güçsüzleştirdiğini kanı durdurmaktan öte döktüğünü öğretti.
There's all this talk about guns.
Sürekli silahlar hakkında konuşuyorlar.
And that is why I'm getting the guns.
Silahları alma nedenim de.
If we don't have enough hands to put those guns in, they're useless.
Silahları taşıyacak yeteri kadar elimiz olmazsa işe yaramazlar.
And that is why I'm getting the guns.
Silahları alma nedenim bu.
When I bring you a whole load of guns, you'll see.
Yığınlarca silahı getirdiğimde anlayacaksınız.
We know it was one of their guns. A Farrell is a Farrell is a Farrell. Am I right?
- Farrell her zaman Farrell'dır.
They pulled guns on us and they beat us. Look, I made a gross miscalculation.
- Bak, hesapta büyük bir hata yapmışım.
- You got your guns.
- Silahlarını aldın.
He said big Foster would never get guns.
Büyük Foster'ın asla silahları alamayacağını söylemişti.
Comrade Lieutenant... 76 mm artillery guns would be useless.
Yoldaş Teğmen 76 mm'lik topçu silahları işe yaramaz.
Tell me who handed you... the guns.
Söyle bana kim verdi size silahları?
He keeps the peace in this town in ways our badges and guns can't.
Bu kasabadaki asayişi, rozetlerimizin ve silahlarımızın yapamayacağı şekilde koruyor.
The Bratski Krug, known as the Circle of Brothers, an international drug cartel created with guns and blood.
Ayrıca Brothers'District olarak bilinen Bratsk Krug, - uluslararası bir uyuşturucu kartelinin olduğunu
I pray that in this dangerous time you continue killing all those bastards with guns and a beating, if possible.
Bu tehlikenin anda size sormak - tüm domuzlar hoitelemaan.
- Actually, most guns of that time period had hammer blocks, thus reducing the number of shots to five.
- Aslında bu zaman dilimindeki silahların çoğunda horoz tutucusu vardı, dolayısıyla beş mermi var sadece.
What about our guns?
Bizim silahlarımız nerede?
Ballistics matched him to one of the many guns connected to Frank Castle.
Balistik raporları Frank Castle'ın silahlarından biriyle örtüşüyor.
- Guns, ammunition...
- Silahlar, mermiler...
If invoices for drugs and guns and human trafficking aren't encrypted, then what is?
İnsan, silah, uyuşturucu kaçakçılığı bile şifrelenmemiş bu ne peki?
- Upstate... New York somewhere, in a location I can never know about, surrounded by men with guns... assigned to protect her.
- Dışarıda New York'ta bir yerde, yerini bilmiyorum ama onu korumak için yanındalar.
People who don't know shit about guns usually go for something shiny.
Silahlar hakkında hiçbir bok bilmeyen insanlar genellikle parlak şeyleri seçerler.
Like, guns, bombs?
Tüfekler, bombalar gibi mi?
We've got guns.
Silahlarımız var.
Humans are playing with their guns, and now they're running for cover.
İnsanlar silahlarıyla oynuyor ve şimdi de siper için kaçışıyorlar.
Whose members have been arrested for guns, drugs, murder.
Üyeleri silah, uyuşturucu ve cinayetten tutuklanmış bir klüp.
Those guns don't frighten us.
O silahlar bizi korkutmaz.
Whose members have been arrested for guns, drugs, murder.
Üyeleri silah, uyuşturucu ve cinayet yüzünden tutuklanmış bir kulüp.
These guns have a lot of power!
Bu silahlar çok güçlü!
There's a duffel of guns in the ceiling.
Tavan arasında bir çanta dolusu silah var.