Hale Çeviri Türkçe
20,163 parallel translation
Soldier Filin neutralizes a camouflaged German tank.
Soldier Filin, kamuflajlı bir Alman tankını etkisiz hale getirir.
They make the guy larger than life, a hero.
Adami destansi bir hale donustururler. Bir kahramana.
It means that after our talk, I took a hard look at how pathetic my life had become, and decided to just go cold turkey.
Konuşmamızdan sonra kendimin ve hayatımın ne kadar acınası hale geldiğine bir baktım ve birden bırakma kararı aldım.
The fail safes were disabled.
Otomatik emniyet tedbirleri etkisiz hale getirilmiş.
The machine did that to him?
Onu bu hale makine mi getirdi?
Before we perfected our tether.
Vericilerimizi mükemmel hale getirmeden önceydi.
- What'd you do to this place?
- Burayı ne hale getirdiniz?
- Hey, no. ... what have we become.
Ne hale geldik biz?
Her infection turned septic.
Enfeksiyon septik hale gelmiş.
And he made sure that she came to depend on him for survival just like his victims.
Ve yaşamak için kurbanları gibi kendisine bağımlı hale getirdi.
I mean, she could become hostile or maybe even retreat into a catatonic state.
Saldırganlaşabilir ya da katatonik bir hale geçebilir.
I hunted down the man who killed my mother, but in doing so, I opened up our world to new threats, and I am the only one fast enough to stop them.
Annemi öldüren adamı yakaladım. Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
I hunted down the man who killed my mother, but in doing so I opened up our world to new threats.
Annemi öldüren adamı yakaladım. Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim.
- Yeah. - So basically, we create some vibrational tech that can take down the Earth-2 metas.
- Tek yapmamız gereken Dünya 2 metalarını etkisiz hale getirecek titreşim cihazı yapmak.
Okay, Caitlin will distract Jay so that you and Harry can hit him with the boot.
Caitlin, Jay'in dikkatini dağıtacak. Sen ve Harry etkisiz hale getireceksiniz.
- I'll disarm the Magnetar.
- Magnetar'ı etkisiz hale getireceğim.
Hey, did you turn off the Magnetar?
- Magnetar'ı etkisiz hale getirebildin mi?
- Because... if that's out of phase, it'll counteract that one.
- Çünkü o şeyin fazı bozulursa diğerini de etkisiz hale getirecektir.
I saw the potential of our species to terraform other planets and reach the infinite.
Türümüzün diğer gezegenleri yaşanabilir hale getirme ve sonsuzluğa erişme potansiyelini gördüm.
In less than a month, the servers will become active.
Bir aydan kısa bir sürede, serverlar aktif hale gelecek.
She's on the FBI's Most Wanted list and the AV Club's list of 20 actresses that always make everything better.
FBI'ın en çok arananlar ve AV Club'ın her zaman her şeyi daha iyi hale getiren 20 kadın oyuncu listesinde.
The entire world has become very uncertain and unstable.
Bütün dünya kararsız ve kuşkulu bir hale geldi.
For three years, we've lived here in the park, refining the hosts before a single guest set foot inside. Myself, a team of engineers, and my partner.
Mühendis ekibi, ortağım ve ben konuklar parka adım atmadan üç yıl boyunca parkta yaşayıp ince eleyip sık dokuyarak ev sahiplerini uygun hale getirdik.
Is there nothing so beautiful that they won't keep exploiting till it's worthless?
İşe yaramaz hale gelene kadar... duyguları sömürmemeleri güzel bir şey mi ki?
Sun just went down, but by daybreak our small numbers will be exposed and we will be neutralized.
Güneş az önce battı ama tan yeri ağırınca sayımızın azlığı ortaya çıkacak ve etkisiz hale getirileceğiz.
Well... the plans are still very rudimentary, but I'm sure you will make it out of this world.
Pekala planlar hala ilkel durumda ama mükemmel hale getireceğinden eminim.
Happy, Paige and I will get that while Sly, Cabe and Ken get things ready down in the pump room.
Sly, Cabe ve Ken tulumba odasında gerekli şeyleri hazır hale getirirken Happy, Paige ve ben de kireçtaşını alacağız.
We're gonna drown this place up in mortar, make these machines nonoperational.
Bu mekanı harcın içine gömüp, cihazları çalışamaz hale getireceğiz.
Just to make things interesting.
İşleri enteresan hale getirelim.
You know, we're not meant to like each other, you and I, which makes what you're doing all that much nicer.
Sen ve ben birbirimizle hiç anlaşamıyoruz bu yüzden yaptıkların çok daha fazla kibar hale geliyor.
That makes even less sense than the song you just made up.
Bu biraz önce uydurduğun şarkıyı daha az anlamsız hale getirir.
Charlotte Hale.
Charlotte Hale.
Then search and destroy inside the facility.
Sonra araştırıp tesisin içini kullanılmaz hale getir.
Miss Hale.
Bayan Hale.
And we took down Bizarro.
- Bizarro'yu etkisiz hale getirinceye kadar.
You need to take her down.
Onu etkisiz hale getirmelisiniz.
Steve once said to me, "Sometimes a thought can be so powerful it transcends thought."
"Bazen bir düşünce o kadar kuvvetli hale gelir ki düşünce sınırlarını aşar."
They'll make your life easier.
Hayatını daha kolay hale getirecek.
How did you become like this?
Nasıl bu hale geldin?
Making it the perfect place to hide.
Saklamak için mükemmel hale getirdiniz.
- Her vital signs have stabilized.
- Hayati belirtileri stabil hale geldi.
An alliance would make us really strong.
Bir ittifak bizi güçlü sağ hale getirecektir.
Makes the helicopter start.
helikopter hazır hale getirir.
So, she's become very hungry.
Bu yüzden, o çok aç hale geldi.
You get how this situation is complicated.
Bu işi daha da karışık hale sokuyorsun.
Did you ever consider that maybe she's the way she is because of how he treats her?
Hiç onu bu hale getiren şeyin babası olabileceğini düşünmüş müydün?
Doesn't it make everything more interesting?
Her şeyi daha ilginç hale getirmiyor mu?
It will make things that much more suspenseful.
İşleri çok daha merak uyandıran bir hale sokacak.
We're at the part where these brain-dead muscle-bound meatheads need an instruction manual to operate a fucking mine!
Bu beyin ölümü gerçekleşmiş kaslı malların mayın nasıl aktif hale getirilir kullanma kılavuzuna ihtiyaçları olduğu bölümdeyiz!
Ma'am, stay out of this, and don't make it worse than it already is.
Bayan, uzak durun ve durumu olduğundan daha kötü hale getirmeyin.
We've made things worse, Cole.
Her şeyi daha kötü hale getirdik Cole.