Hardworking Çeviri Türkçe
388 parallel translation
- Rich, idle... - Creative and hardworking people in the country.
Birbirimiz için yaratılmış olmamız önemli değil mi?
When your father was killed up at Northfield... I brought you down here hoping'you'd grow up to be a regular hardworking'man.
Baban Northfield'da öldürüldüğünde çalışkan sıradan bir adam olarak büyümen umuduyla seni buraya getirdim.
I found this boy to be clean cut, courageous, resourceful honest, hardworking.
Bence bu çocuk gürbüz, cesur, becerikli... dürüst ve çalışkandır.
A mecca for tourists, a stopover for transients... a target for gangsters... a haven for those fleeing from winter, a home for the hardworking.
Turistlerin akın ettiği, yolu düşenin konakladığı mafyaların hedefi... Soğuktan kaçanlar için bir cennet, işsizler için bir işyeri.
- Hardworking, respectable people.
- Çok çalışkan iyi insanlar. - Hayır, kaçmadım.
I'm a hardworking, hardheaded businesswoman.
Ben çok çalışan ve gerçekçi düşünen bir işkadınıyım.
An army that must be moved from city to city, fed and housed, a thousand strong, hardworking men, moving like a finely-geared machine, with one purpose, to roll the show.
Kentten kente taşınıp göçen koca sirki kaba güçle kuran bir ordu vardır. Onlar ; Güçlü, çalışkan bin erkektir, iyi bakılmış bir makinanın çarkları gibi çalışırlar, tek bir amaçları vardır gösteriyi sürdürmek.
Bud was a good, hardworking boy.
Bud iyi ve çalışkan bir çocuktu.
The lady who carried these dishes in is a frugal, hardworking soul who's managed to support herself by running this boarding house.
Bu tabakları içeri taşıyan bayan tutumlu, çalışkan biriydi, bu pansiyonu işleterek geçimini sağlıyordu.
And a hardworking student, unlike most others.
Diğerlerinin aksine çalışkan bir öğrenci.
And I'm going to be steady... and honest and hardworking to please you.
Sizi memnun etmek için düzgün, dürüst ve çalışkan olacağım.
She was a hardworking woman.
Çok çalışkan bir kadındı.
The second son of Kun Qi family, he's a strong and hardworking guy.
İyi bir ailenin ikinci oğlu. İyi ve güvenilir görünüyor.
He has been quiet and hardworking.
- Uslu ve çalışkan.
Here is to all of you hardworking gentlemen who made this possible.
İmkansızı başarmak için sıkı çalışan herkese içiyorum beyler.
We're honest, hardworking people.
Bizler dürüst, çalışkan insanlarız.
None of my present pupils are as hardworking as you were.
Şimdiki öğrencilerimin hiç birisi senin kadar çalışkan değiller.
So he was a hardworking man.
Öyleyse o zor şartlar altında çalışan biri.
The Army can use hardworking, intelligent officers.
Ordunun çalışkan ve akıllı subaylara ihtiyacı var.
That a mother will be protected and cared for by friends... hardworking friends... and that a fine actor has realized... that true talent is never diminished by the passing years.
Bir anne arkadaşlar tarafından korunup kollanacak çok çalışkan arkadaşlar tarafından ve iyi bir aktör, gerçek yeteneğin geçen yıllarla asla azalmayacağını fark etmiş olacak.
Now, what's our hardworking sheriff doing in here?
Çaliskan serifimizin burada ne isi var?
They're hardworking.
Çalışkanlar.
Hardworking people.
Çalışkan insanlar.
Hardworking.
Çalışkan.
We need hardworking people.
Çalışkan insanlara ihtiyacımız var.
"hardworking farmers have good opportunities to prosper" - "in the United States of America."
"Amerika Birleşik Devletleri'nde." "Çalışkan çiftçiler için birçok fırsat var."
He's an honest, hardworking- -
o dürüst ve çalışkan biri...
Some members of this too-prosperous society are still sober, hardworking folk.
Bu aşırı rahat toplumun bazı üyeleri halen ayık, çalışkan insanlardır.
- Promised? Capable not only of feeding its own hardworking...
... kapasitesiyle sadece kendi yurttaşlarını değil...
My hardworking children...!
Benim zavallı çalışkan yavrum..!
Let us touch and pay homage to the sacred marks of the hardworking hands of our ancestors.
Kutsal işaretlere saygı gösterelim, ve atalarımızın çalışkan ellerine dokunalım.
And he was very hardworking.
Ve işçiydi Molly, oldukça çalışkan.
He's happily married to a hardworking career woman.
Çok çalışan bir kariyer kadınıyla mutlu bir evliliği vardı.
You're always so friendly and hardworking... and self-possessed.
Her zaman arkadaş gibisin, çok çalışıyorsun... ve kendine hakimsin.
This may sound cynical, but with a hardworking husband, I'll be freer to do what I want, days and even evenings, than if I had a 9 to 5 job.
Alay ediyormuşum gibi gelebilir ama çok çalışan bir kocam olsa, ben de 9'dan 5'e çalışsam gündüzleri ve hatta akşamları istediğimi yapmakta daha özgür olurdum.
Both are hardworking and will serve you well.
İkisi de çok çalışkandır. Size çok iyi hizmet edeceklerdir.
That's more money than a lot of hardworking people earn in a year.
Ağır işçilerin bir yılda kazandığından çok daha fazla para.
HE'S RESPONSIBLE, DEPENDABLE, HARDWORKING.
Sorumluluk sahibi, güvenilir ve çok çalışan biridir.
So, Frank, how's about Uncle Sam buying a couple of hardworking vice cops dinner?
( Çavuş Dedektif James "Sonny" Crockett ) Evet, Frank, Senin şu Vice Polislerine akşam yemeği ısmarlayan Sam amca'dan ne haber?
Since I know both sides, to bring the proof of maidenhead after nuptial her mother was staying at groom's house in a room downstairs Prosecuter demanded that it's asked how she knows the suspect, whether he has disturbing behaviour and it's been asked she knows him well, that he's quite, hardworking person, one evening he shouted on his mother because she didn't cook lentil soup and long while ago while his mother, was praying in the afternoon he approached from back and fired a cork gun right next to her ear thus distruptep her praying Witness Hasan Balcõ invited to court.
İki yanı da tanıdığımdan, gerdek ertesi gelinin kızlık nişanını anası evine götürmek için o gece oğlan evinde alt katta bir odada yattığını söyledi Savcı sanığı nasıl tanıdığını, dengesiz davranışları olup olmadığının sorulmasını istedi, soruldu İyi tanıdığını, az konuşan, çalışkan biri olduğunu, bir akşam tarla dönüşü, niye mercimek çorbası pişirmedi diye anasına bağırdığını, eskiden bir gün de, ikindi namazı kılarken arkasından yaklaşıp, kulağının dibine mantar tabancası patlatarak namazı bozdurduğunu söyledi Tanıklardan Hasan Balcı duruşmaya alındı.
You're smart, you're hardworking, you do everything I tell you to do.
Akıllısın, çalışkansın ve istediğim her şeyi yapıyorsun.
My hardworking hands... And one healthy leg.
Çok çalışkan ellerim Ve bir sağlıklı bacağım var.
He is an honest, diligent, hardworking African.
Kendisi dürüst, gayretli ve çok çalışan bir Afrikalıdır.
Most of our employees, even those who at times cause problems... are conscientious and hardworking men and women.
Sorun çıkaranlar da dahil olmak üzere çalışanlarımızın çoğu özenli kişilerden oluşmaktadır.
Citizens of onondaga are hardworking people... Who usually get the short end of the stick. But our forefathers have dealt you a couple of cards in your favor.
Bu kasabanın çalışkan yurttaşları, genellikle kısa çubuğu çekiyorlar, ama... size söz veriyorum... istedikleriniz olacak.
We explained to the temp service how hardworking Terri was.
Sekreter hizmetlerine Terri'nin ne kadar çalışkan olduğunu açıkladık.
You must be good, hardworking.
İyi olmanız gerek. Çalışkan olmanız gerek.
They were just... ... hardworking boys that were foolish.
Çalışkan çocuklar biraz ipin ucunu kaçırmışlar o kadar.
Courteous and hardworking, rare qualities in a young man these days.
Nezaket ve sıkı çalışmak, şu günlerde gençlerde pek rastlanmayan özellikler. Haksız mıyım, Ido?
Quick and hardworking too.
Hızlı ve sıkı çalışır.
You want to make them like you. What will be the difference between honest hardworking students and that Kunta.
Dürüstçe çalışan öğrenciler ile Kunta arasında ne fark kalacak!