Harve Çeviri Türkçe
42 parallel translation
- Harve's left-handed, Chief.
- Harvey solak şef!
D'you mean Harve?
Harvey'i mi kastediyorsunuz?
Virge, what's happenin'?
Virge, neler oluyor? - Selam, Harve.
- Hi, Harve. - How are you?
- Nasılsın, Virgil?
I'm a friend of Harve.
Harvey'in arkadaşıyım.
Earl's right, Harve.
Yavaş yudumlamalısın.
After your first cup, Harve, you're blind anyway, and after your second, you're darn glad you're blind.
İlk yudumda boğazın yanar, ama ikinci yudumdan sonra kanın damarlarından fışkıracak gibi olur.
Hey, you're a cruel one, Harve.
Hey, ne kadar iyi kalplisin.
And what about the others, Harve and Josh? They get their say?
Peki ya diğerleri, Harve ve Josh, atsız da devam edebilecekler mi?
Harve, you and Carl take it out tomorrow and dump it in the drink.
Harve, yarın Carl ile birlikte bunu alıp suya atarsınız.
What do you figure, Harve?
Ne dersin, Harve?
Come on, Harve.
Haydi, Harve.
Only my folks call me Harve and I can't stand it.
Bütün akrabalarım bana Harve diyor ve ben buna katlanamıyorum.
- Harve.
- Harve.
You may be talking to your future boss, Harve.
Gelecek patronunla konuşuyor olabilirsin Harve.
Harve's got his job interview all figured out.
Harve ilk iş görüşmesini ayarlamış bile.
Good one, Harve!
İyi atış Harve!
Well, I nearly did with Harve over there.
Harve'la ölmenin eşiğine geldim.
Harve from Radiology is coming down at noon to take your picture.
Radyoloji'den Harve bu öğlen gelip fotoğrafınızı çekecek.
Andy, Harve, I want you to take the air-conditioner systems, all the ductwork.
Andy, Harv, havalandırma sistemini ve tüm kanalları kontrol edin.
Mornin', Harve.
Günaydın Harve.
- Morning, Harve.
- Günaydın. - Günaydın Harve.
- New socks, Harve?
- Çoraplar yeni mi Harve? - Evet.
Mary, with Harve.
May, ben Harv.
Charlie, with Harve.
Charlie, ben Harve.
Domino Harve-e-e-ey!
Domino Harve-e-e-ey!
- So Harve.
- Harve.
- Yeah, this is Harve, down at the diner.
- Ben Harve, lokantadan arıyorum.
Oh, hi, Harve.
Merhaba Harve.
Harve, would you get that?
Harve, kapıya bakar mısın?
Harve, get that, will you?
Harve, kapıya bakacaksın, değil mi?
Harve, company.
Harve, misafirimiz var.
This is my husband, Harve.
Bu kocam Harve.
That's it, Harve, you're exactly right.
İşte bu, Harve, çok haklısın.
Ever since Harve's been on his crazy Atkins kick I had to come up with a couple of new recipes.
Harve çılgın Atkins tekmesini attığından beri birkaç çeşit yeni tarif bulmak zorundaydım.
Harve?
Harve?
And right now, me and Harve are up to our ears in tapioca.
Ve şimdi, ben ve Harve, gözümüz kulağımız tapyokada olacak.
In "Star Trek II," the lure that Harve Bennett gave him was, "You're going to have the greatest death scene of all time."
Uzay Yolu II'de Harve Bennett, "Tüm zamanların en iyi ölüm sahnesi seninki olacak" diyerek onun aklını çelmişti.
Harve didn't say nothin about going back.
Artık geri dönmek için çok geç.
Harve's right.
Harvey haklıydı.
- Mornin', Harve. - Morning, Handy.
- Günaydın Harve.