He's Çeviri Türkçe
767,674 parallel translation
Walker and I, we kicked it around on the flight, and we imagine that Scratch was digging further into Reid's past and he saw that Lindsey had become a contract killer.
Walker ile uçuş esnasında düşündük. Bizce Tırmık Reid'in geçmişini iyice taradı ve Lindsey'nin kiralık katil olduğunu gördü.
He's the key.
Anahtar isim o.
It's just for a few days, until we know he's safe.
Sadece birkaç gün, güvende olduğuna emin olana dek.
He's gen pop all the way.
Hep genel koğuşta kalacak.
He thinks Lindsey's using her father's gun as a way to carry on his legacy.
Lindsey'nin silahı babasına saygı için kullandığını düşünüyor.
You know, it's possible he has help on the inside.
İçerden yardım almış olması muhtemel.
Scratch has never run out of drugs before, but now he's a fugitive and might not be able to get them.
Tırmık'ın daha önce stoğu tükenmemişti, ama artık kaçak ve uyuşturucu elde edemeyebilir.
He's the resident.
Burada oturuyor.
He's just gonna grab a few things.
Birkaç eşyasını alacak.
He and I have unfinished business.
Onunla yarım kalmış işimiz var.
He's here?
Burada mı?
She's right. He's walking into one of the most unstable situations anyone could face.
Olabilecek en dengesiz durumlardan biriyle karşı karşıya.
We hope that Reid can profile his mom's location out of Cat, and we just wait until he does?
Reid Cat'i analiz edip annesinin yerini bulana dek bekleyecek miyiz?
He's as compromised as it gets.
Yeterince zarar gördü.
He's clearly still clinging to the delusion that these stories are real.
Belli ki, bu masalların gerçek olduğu hayaline hâlâ tutunuyor.
He had multiples.
Daha çok yapmış.
He's out with Friar Tuck.
Keşiş Tuck ile dışarıda.
They say that he's stable, but it was such a tumble.
Değerleri sabit dediler ama çok kötü yuvarlandı.
Gideon may hide it well enough, but I know he's... he's hurting inside.
Gideon içine atıyor olabilir ama ben onun acı çektiğini biliyorum.
He was trying to steal this.
Bunu çalmaya çalışıyordu.
Then he tried to escape and had a nasty fall.
Kaçmaya çalışırken de kötü şekilde düştü.
He's confused...
Kafası karışmış...
Put aside the fact that he's my own son... How could I push him if I wasn't even touching him?
Oğlum olmasını bir kenara bile bıraksak ona dokunmadan nasıl itmiş olabilirim?
He's hurting himself to make you believe his delusions.
Bu hayallere seni inandırmak için kendine zarar veriyor.
But I do know that it's clear he fought valiantly so you could escape.
Ama senin kaçabilmen için kahramanca savaştığını biliyorum.
You mean he's not here?
Burada yok mu?
He's going alone.
Yalnız başına gidiyor.
He's a tough boy.
Sağlam çocuktur.
He's my son, too.
O benim de oğlum.
Yeah, he's not comin'.
Gelmiyormuş.
I said I wanted to get Luke a bike, but he insisted he'd get it, and now it's Christmas Eve and nothin'.
Luke'a bisiklet alacağımı söylemiştim, kendi almak için ısrar etti. Şimdiyse Noel arifesi ve elimiz boş.
He's gonna think he's one of those kids who needs to wear a helmet.
Kask takması gereken çocuklardan olduğunu sanacak.
I know he's bein'stubborn.
İnat ediyor, farkındayım.
Shouldn't come as a surprise, he's a lot like you.
Gerçi şaşırmamak lazım, sana çok benziyor.
He's nothin'like me.
Benimle hiç alakası yok.
He was kicked out of the rest of the world.
Dış dünyadan kovuldu.
- Yeah, that's why he wanted to stop by.
- O yüzden uğramak istedi zaten.
But, he... I'm pretty sure he's out fishing with, uh... Papa John.
Ama kesin şimdi balığa çıkmıştır Papa John'la birlikte.
He's five.
Çocuk beş yaşında.
Look, if Luke thinks he's gettin'a bike for Christmas, he's gettin'a bike for Christmas.
Luke Noel'de bisiklet bekliyorsa bisiklet alacak.
Figure he can't crap his jersey any more than I crapped mine, right?
Formasına benden daha fazla sıçamaz diye düşündüm.
He's fine.
İyi.
He's just down the hall.
Koridorun sonunda.
He's gonna need help.
Yardıma ihtiyacı olacak.
All right then, I'm gonna give Adam a call and see how he's doing.
Tamam o zaman, Adam'ı arayacağım, bakalım o nasıl?
Uh, unfortunately, he's sleeping right now.
Ne yazık ki, şu anda uyuyor.
You don't need me to stay one step ahead of his investigation,'cause I'll tell you right now what he's gonna find.
Soruşturmasından bir adım önde olmam için bana ihtiyacın yok, çünkü şimdi ne bulacağını söyleyeyim...
He's having a hard time, actually.
Aslında zor zamanlar geçiriyor.
He's trying to steal my little girl.
Benim küçük kızımı çalmaya çalışıyor.
Nobody's looking for Reddington because he already turned himself in.
Kimse Reddington'u aramıyor çünkü kendisi teslim oldu.
He's extremely comfortable in the company of women.
Kadınlar konusunda son derece rahat.
he's so cute 178
he's my uncle 44
he's mine 293
he's my husband 167
he's dead 3015
he's so handsome 49
he's got a gun 260
he's doing okay 17
he's my baby 20
he's gone 2224
he's my uncle 44
he's mine 293
he's my husband 167
he's dead 3015
he's so handsome 49
he's got a gun 260
he's doing okay 17
he's my baby 20
he's gone 2224
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's an idiot 170
he's a doctor 159
he's back 468
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's a liar 128
he's so hot 26
he's my best friend 106
he's an idiot 170
he's a doctor 159
he's back 468
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's a liar 128
he's so hot 26