He's not like that Çeviri Türkçe
622 parallel translation
When you figure out he laughs like a man, That's not such a funny name after all.
Erkek gibi güldüğünü fark ettiğindeyse o isim o kadar da komik gelmiyor.
He's not the kind of guy that gets sent places just like that.
Buralardan gönderebileceğin türlerden değil.
I know, Émile, but still, he's human, not a dog and that crowd, their faces like rabid beasts.
Biliyorum, Emile, yine de, o bir insan, köpek değil ve şu kalabalık, yüzleri, kudurmuş canavar gibiydi.
Well, maybe it was 20 Onondagas, but that's not to be saying that a MacDougall like myself couldn't have killed 30 if he had a mind to.
Tamam, belkide 20 Onondagas dı, ancak bu söz benim gibi bir MacDougall için değil eğer bir akıllıysan 30 ölü demezdin.
This may not mean anything, but he looks like a guy that's on my route.
Yanlış biliyor da olabilirim, ama benim devremdeki birine benziyor.
He's not like those types who want to hear they were wrong, that their wives are angels above suspicion. Not him!
Bu adam, o ; yanıldıklarını, aslında karılarının lekesiz bir melek olduğunu duymak isteyen tiplerden değil!
It's not his fault if people take it for granted that he has a place like that. He's never once said that he had.
İnsanların onun böyle bir yere sahip olduğunu sorgusuz sualsiz kabul etmeleri Harry'nin suçu değil.
My father said that when the time came that we had enough again, and there would be such a time, he said, I must not forget what it is like to be hungry.
Babam tekrar eski varlığımıza kavuştuğumuzda... ki o gün de yakında gelecek demişti... aç olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmamalısın demişti.
He's not a big man like that.
O kadar uzun değil.
It's not true that he dumps you like squeezed lemons.
Sizi sıkılmış limon gibi attığı doğru değil.
He's not a man like that.
Halil unutulacak adam değil.
No, no, he's not like that.
Yok, hayır, Doktor öyle biri değil.
The priest is not like the doctor, that's why he needs to go.
Rahip doktor gibi değildir, bu yüzden gitmesi lazım.
He's not like that bad man.
O, incittiğimiz kötü adam gibi değil.
Not when you figure what he's been doing to us... pushing his slop in our saloons... hijacking our trucks... and sending punks like that Jack McGurn up here to snoop around.
Kimse onun bize yaptığı şeyleri açıklayamaz. Barlarımızda yaptığı çirkeflikler mallarımızı çalması ve Jack McGurn gibi işe yaramaz gangsterleri aramıza gönderip bizi izletmesi.
Yes, but not only that I'd like to know how he lives... what he's doing, whom he sees
Evet ama sadece o kadar değil. Nasıl yaşadığını da bilmek isterim. Ne yapıyor, kimlerle görüşüyor vs.
- Like that he's not a fool, that's what.
- Deli olmadığı gibi ; nesi bu.
He's not like that!
Bunun gibi biri değildir!
It's not enough that he talks and acts like a gringo... But now he think like a gringo.
Gringo gibi konuşup, onlar gibi davrandığı yetmiyormuş gibi onlar gibi düşünmeye başladı.
- Dad, he's not like that.
Benim de öyle. Sadece elini çabuk tut, olur mu?
It's not everyone he calls "my love" like that, is it?
Herkese böyle aşkım demiyor değil mi?
Tanya Baker is the kind of girl that a man doesn't like to admit he knows at all and certainly not if he's married.
Tanya Baker öyle bir kız ki, insan tanıdığını kabul etmeyi hiç istemez ve evliyse kesinle istemez.
And I only think it's a pity that there are not more people like you. And we only pray that he doesn't exist again.!
ve yalnızca "senin gibi daha çok kişi olmaması yazık" derim ve bir daha ortaya çıkmaması için dua ediyoruz!
He's not like that.
O yapmamıştır.
Believe me, he's not at all like that.
İnanın, o öyle biri değildir.
Where did you learn to shoot like that? Jay Cobb lets me practice with him by the lake... when he's not in jail.
Jay Cobb hapiste değilken göl kenarında, onunla çalışmama izin verdi.
Not that I don't like him, I just think he's silly.
Sevimsiz bulduğumdan değil, sadece bana aptal geliyor.
That's why I like with a limp, you know, if you limp, some people go ooh, that's not right, a guy who limps don't do that, unless he just got the limp.
Suç bende değil. İşte topallıkla ilgili sevdiğim şey de bu. Eğer topallıyorsanız insanlar hemen bakar.
Once in a while he even acts like a regular human being but stop pushing me because that man is not my type.
Ara sıra normal bir insan gibi de davranabiliyor. Ama beni zorlamaktan vazgeç çünkü o adam tipim değil.
And he's not going to like the fact that I've changed.
Benim değiştiğimi gördüğünde bu hiç hoşuna gitmeyecek.
Oh, Stella, he's not like that at all.
Stella, öyle bir şey değil.
He's not going to cheer up mooning about like that, is he?
Neşesiz bir şekilde dalgın dalgın dolanacak mı böyle?
But now I'm ready to have a rematch, to prove that this lucky club fighter, and that's what he was, lucky, does not have the skill to last five minutes in the ring with a superior athlete like me.
Böylece bu şansı yaver giden sıradan boksörün benim karşımdaa beş dakika dayanacak yeteneği olmadığını kanıtlayabilirim.
What could have been in the letter that would make him run away like that without saying a word? It's not something he'd normally do.
O mektupta, tek kelime etmeden çekip gitmesini sağlayacak ne yazıyor olabilirdi ki?
- He's not always like that.
- Her zaman böyle değildir.
A half nelson... a half nelson and a Philadelphia Half-Lotus and Colin bit himself on purpose there, and he has been given a public warning by the referee, and Colin did not like that one little bit!
Tekkle. Tekkle ve Philadelphia yarım bağdaşı. Colin kasıtlı olarak kendini ısırdı.
He used to write to me : the Sahel is not only what is shown of it when it is too late it's a land that drought seeps into like water into a leaking boat.
söyle yaziyordu : Sahel, yalnizca çok geç kalindiginda gösterilenden ibaret degil ; ... çorakligin, tekneye sizan su gibi, girdigi topraklar.
He's not like that.
O öyle biri değil.
He's not like that!
O öyle birisi değil!
He's late, that's not like him.
Gecikti, bu ona göre bir davranış değil. Face nerede?
Then he made a very strange face, very strange, not like someone that has forgotten, and, at last, grumbling, he turned on the meter.
Bana öylesine tuhaf bir bakış attı ki. Taksimetreyi bilerek açmamıştı sanki. Ardından homurdana homurdana taksimetreyi açtı.
He's not gonna like that.
Bundan hoşlanacağını zannetmiyorum.
He's not like that.
Böyle değildir.
But your friend's not like that, is he?
Ama arkadaşınız öyle değil, değil mi?
No... he's not going to end up in prison like that bunch.
Hayır. Sonunda onlar gibi hapsi boylamamalı.
he's not really a bad boy well, he will be by the time I get through with him like that ( laughs ) my first audition for the show was for the character of Ryan and uh you know I read it and I was like
İşte böyle! İlk önce Ryan karakteri için seçmelere katıldım. Rolümü okuduğumda "Bu adam ben değilim, ama neyse" dedim.
I think that's what the end of the season really is this like hope that she's not totally lost him forever y know for the record the boat was named after you at the end of last season Seth just takes off an he leaves her a letter
Sadece şunu bilmeni istiyorum. Bunu neden yapmak zorunda olduğunu anlıyorum. Teşekkürler.
You work as hard as he does and you're not like that.
Sen de onun gibi çok çalışıyorsun ama onun gibi değilsin.
He's not giving you earrings like that unless you've given him booty.
Sen ona vücudunu vermedikçe, o sana böyle küpeler almaz.
- Dais, he's not going to like that.
Dais, bundan hoşlanmayacak.
It's not like he'll listen if we tell him that we'll be spared if we obey.
İtaat edersek canımızın bağışlanacağını ona söylesek bile dinlemeyecek gibi görünüyor.
he's not gonna make it 43
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not here 947
he's not there 182
he's not my friend 74
he's not responding 40
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not here 947
he's not there 182
he's not my friend 74
he's not responding 40