He's not worth it Çeviri Türkçe
174 parallel translation
It means he's not worth so much.
Yani o kadar da değerli değil.
I was in love with him, and I knew it for the first time that night but now he's dead, and I'm not sorry. He wasn't worth it.
Ona aşık olduğumu o gece anlamıştım ama şimdi ölü ve ben üzgün değilim.
He's worth a fancy fortune but it's not in cash
He's worth a fancy fortune but it's not in cash
Tell the Indian we're not sure he's worth it.
İndian'a da bunu hak etmediğini söyle.
But drop Camus. He's not worth it.
Ama Camus'u boşver.
Its not worth it He's our father You torture him
Velid'in ne dediğine aldırma kardeşim, babamızı düşün.
- Daddy, he's not worth it.
- Baba, onun için değmez.
He's not worth it.
- Kes şunu. O'na değmez.
- He's not worth it.
- Onun için değmez.
He breaks the same heads for the same reasons. To substitute a black one for a white one... it's not worth one child.
Aynı gerekçelerle, yine milletin kafalarına vuracaklarsa beyaz polisin yerine siyah polis koymak ise tek bir çocuğun canından bile kıymetli değil.
It's tin, it's not worth anything but the person who gave it to me said it had magic power lf there's somebody with you whom you don't like turn the ring and he'll disappear forever.
Teneke parçası, hiçbir değeri yok fakat bunu bana veren kişi sihirli olduğunu, yanımda hoşlanmadığım birisi varsa, yüzüğü çevirdiğimde onun sonsuza dek yok olacağını söylemişti.
Commander, he's not worth it.
Komutan, o buna değmez.
He's not worth it.
O buna değmez.
He's not worth it.
Buna değmez.
He's not worth it!
O buna değmez!
Now I think he's back to try and return the favor... and if this is a last desperate attempt to help these kids... because what we're doing is not working... I think it might be worth a shot.
Şimdi bence o, bunun karşılığını ödemek için... geri dönecek ve eğer bu, buradaki öğrencilere yardımcı olabilecek kalan tek yolsa bile ki... bizim yaptıklarımız bir işe yaramadı... bence denemeye değer.
- It's worth it. - Not unless he can sing from "Tosca".
- Tosca'dan bir şarkı çalamadığı sürece olmaz.
He's not... worth it.
Buna değmez.
He's not worth it!
Onun için buna değmez!
Come on! He's not worth it! Come on!
- Buna değmez!
He knows it's not worth it.
Buna değmeyeceğini biliyor.
He's not worth it.
Buna değmez bile.
He's probably not there, but it's worth a shot. - All right.
Orada değildir ama bakmaya değer.
Don't! - He's not worth it! - Leave town!
Bunu yapmana değmez.
He's too expensive, not worth it.
Bence, çok pahalı.
Don't give it another thought. You know what? He's not worth it.
Artık onu düşünmeyi bırak.
He's right, it's not worth it.
Haklı, buna değmez.
If Kurokawa despises me because I'm fat, then he's not worth it.
Eğer Kurokawa beni şişman olduğum için küçük görecekse o zaman buna değmez.
If Tracy broke up with me because of my boobs, then he's not worth it, and if he broke up with me for another reason...
Eğer Tracy memelerim yüzünden benden ayrıldıysa, o zaman değmezmiş. Eğer başka bir şey yüzünden benden ayrıldıysa- -
He's not worth it.
O adam bu yaptıklarına değmez.
- It's not even like that. Tell me that he's worth all this trouble, Max.
Sence, bütün bu eziyete değer mi, Max?
I know. He's not worth it.
Biliyorum buna değmez.
Don't you dare! If this Tito fellow can't see how special you are, then he's not worth it.
Tito denen adam senin ne özel biri olduğunu göremiyorsa o zaman buna değmez.
He's not even worth it.
Buna değmez.
He's not worth it.
Bırak onu.
- He's not worth it.
Buna değmez.
He's not worth showing it.
Ona göstermeye değmez.
No matter what he's paying you, it's not worth losing your life!
Sana verdiği para, hayatını kaybetmeye değmez.
I mean, giving him an apology is not worth anything if he's awake to hear it.
Yani o duymadıktan sonra dileyeceğim hiçbir özrün kıymeti yok.
If the bastard can do this, he's not worth it.
Bu piç için değmez!
He's probably not worth it!
Buna değmez o!
Leave him! He's not worth it!
Bırak şunu, başını derde sokmaya değer mi hiç?
He's not worth it.
O kıymet bilmez.
He's not worth it.
Değmez..
I mean it, he's so not worth it.
L demek, o kadar değil buna değer.
He's not worth it!
O buna değer değildir!
He's really not worth it.
İnan buna değmez.
Whoa, hey, he's not worth it.
Buna değmez.
Because he's not worth it.
Çünkü buna değmez.
He's not worth it, you know.
O buna değmez.
He's not worth it.
Buna değmez o.
he's not my boyfriend 125
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not there 182
he's not here 947
he's not responding 40
he's not my friend 74
he's not here now 24
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not there 182
he's not here 947
he's not responding 40
he's not my friend 74
he's not here now 24