He couldn't have done it Çeviri Türkçe
72 parallel translation
Before he did it, sir, I'd have said it couldn't be done.
O yapmasaydı, bu iş imkansız derdim, efendim.
You know he couldn't have done it, don't you?
Bunu yapmayacağını biliyorsunuz, öyle değil mi?
- Yep. His confession proved he couldn't have done it.
İfadesinden anlaşıldı ki o yapmamış.
Are you saying he couldn't have done it?
- Onun yaptığını mı söylüyorsunuz?
He couldn't have done it
O katil olamaz!
So he couldn't have done it.
O yapmış olamaz.
Because that would mean he couldn't possibly have done it.
Çünkü bunu yapması mümkün olamaz.
So, you see, he couldn't have done it.
O yapmış olamaz.
He couldn't possibly have done it.
O yapmış olamaz.
"He couldn't have done it." He was trying to cover for his brother.
Böyle bir şey yapmış olamaz. " demiş kardeşini korumaya çalışmıştı.
But I couldn't have done it if he hadn't saved my life first.
Ama O benim hayatımı kurtarmasaydı, yapamazdım.
He couldn't have done it.
Yapmaz o.
So, you see, he couldn't have done it.
Gördüğünüz gibi, o yapmış olamaz.
- Padgett couldn't have done this alone. - Well, maybe he didn't do it at all.
- Padgett bunları tek başına yapmış olamaz.
- He couldn't have done it.
- O yapmış olamaz.
Because he's the only person on Earth that couldn't possibly have done it.
Çünkü o, bu dünyada bunu işleyemeyecek tek insandı.
- He couldn't have done it.
- Bunu yapmış olamaz.
Don't you think that when Murchison found out about Reyna's cure... he would know that he couldn't have done it without my help.
İlacı bulan birini ilacın yerini öğrenmeden öldürmek sence mantıklı bir şey mi?
And he couldn't have done it without you so I...
Ve bunu sen olmadan yapamazdı.
But he couldn't have done it alone
Ama bunu yalnız başına yapması imkansız.
If Betts really borrowed that truck from his sister... he couldn't have done it.
Betts o aracı gerçekten ödünç aldıysa yapmış olamaz.
Apparently, he's only been missing a couple of hours, which means she couldn't have done it.
Görünüşe göre, sadece birkaç saattir kayıpmış, bu da demek ki kız yapmış olamaz.
He couldn't have done it.
Yine yapamazdı.
He couldn't have done it himself.
Kendi başına yapmış olamaz.
He couldn't have done it because he was next to me on the couch.
Telefon eden o olamazdı çünkü hemen yanımdaki kanepede oturuyordu.
so it's not him. And Frank couldn't have done it, because he was with me all day, making fun of my haircut.
Frank de olamaz çünkü tüm gün benim yanımda saçımla dalga geçti.
He couldn't have done it. Hang on.
O yapmış olamaz.
Well enough to know he couldn't have done it.
- Yapmayacağını bilecek kadar iyi.
Whyever whoever did what he did, he couldn't have picked a less-interesting place to have done it.
Bu kim neden yapmışsa daha az ilgilenecek bir yer seçemezmiş.
He couldn't have done it.
Saldırıyı yapan o olamaz.
Right now, we're looking for someone who can place Kenny at or near your house the night of the murder to prove he couldn't have done it.
Şu an cinayetin işlendiği gece, Kenny'yi evde veya yakınlarında gören birini bulmaya çalışıyoruz. Yapamayacağını kanıtlamak için.
He says he couldn't have done it without you. - I'm sorry I didn't...
Söylediğine göre sen olmasaydın bunu başaramazmış
Sometimes Alfred would have to tear half of it down and Jack pointed out that the kind of lighting that he wanted for this particular sequence couldn't be done because there was a wall in the way.
Bazen Alfred'in setin yarısını indirmesi gerekiyordu. Çünkü Jack o sekansta aradaki duvarlar yüzünden olamadığını söylüyordu.
Other than our solar-powered friend over here doing that cool, eyeball-zap-through-the-amulet thing that he did, we couldn't have done it without you.
Ayrıca güneş güçleri olan dostum sen olmasaydın gözlerindeki ışık ile o şeyi tılsıma hapsedemezdi.
- He couldn't have done it.
- Cinayeti o işleyemezdi.
He couldn't have done it.
O yapmış olamaz.
I didn't have any money, and I couldn't tell my parents, so I had to have it done by this guy who said he could do it real cheap.
Ama hiç param yoktu. Aileme de söyleyemezdim o yüzden çok ucuza yapabileceğini söyleyen adama yaptırmak zorunda kaldım.
Of course he couldn't have done it without the help of me, Takiyashamaru.
Tabii ben, Takiyashamaru yardım etmeseydim beceremezdi.
He couldn't have done it.
O yapmış olamazdı.
The date and time were on the monitor, so he couldn't have done it.
Monitörde tarih ve zaman yazıyordu yani o yapmış olamaz.
Billy Slater was in our cells, so he couldn't have done it.
Billy Slater bizim nezarethanede, o yapmış olamaz.
And he couldn't have done it without me.
Ben olmasam bunu başaramazdı.
He couldn't have done it alone.
Bunu tek başına yapmış olamaz.
and I looked into the case, and I realized that he couldn't have done it.
Davayı inceledim, ve fark ettim ki o bunu yapmış olamaz.
If he thought about his own family, he couldn't have done it
Kendi ailesini düşünse böyle bir şey yapmazdı.
I knew he couldn't have done it!
Bu icadı yapamayacağını biliyordum!
No, he was at a homeless shelter from 7 : 00 p.m. to 6 : 00 a.m. couldn't have done it.
- Akşam 7'den sabah 6'ya kadar evsizler barınağında kalan bir adam. O yapmış olamaz.
So he couldn't have done it.
Yani o yapmış olamaz.
Given the extent of the victim's injuries, and Brima, and the victim's height and weight differentials, he couldn't have done it.
Kurbanın yaraları göz önüne alındığında, Brima ve kurbanın boyları ve ağırlık farklılıkları, bunu yapamayacağını gösteriyor.
And he couldn't have done it without Lizzie.
Ve Lizzie olmadan bunu yapamazdı.
We know that Mary Ashley couldn't have done it because she was in Texas the weekend of the murder and we know she wasn't working with Turbo because she fired Turbo when she found out he was gay. All the President's Men.
Mary Ashley Texas'daki kardeşinde olduğu için bunu onun yapmadığını biliyoruz ve Turbo'yu da eşcinsel olduğu için kovduğundan onunla çalışmadığını da biliyoruz aslında tüm çalışanları.