English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ H ] / He didn't care

He didn't care Çeviri Türkçe

562 parallel translation
I could have kept him out of it... only when he didn't hear from his sweetheart, he didn't care what happened to him.
Onu ancak, sevgilisini dinlemediği zaman uzak tutabiliyordum, şimdi ona ne olacağı umrunda bile değil.
Made her think he didn't care much about her.
Bu yüzden onun kendisini pek fazla önemsemediğini düşünüyor.
The stakes were $ 50,000, but they were the life of a man, too. A man who'd never done me any dirt, except... he was married to a woman he didn't care anything about. And I did.
Ortada 50 bin dolar vardı ve bir adamın hayatı bana hiç bir zararı okunmamış bir adamın önemsemediği ama benim önemsediğim bir kadınla evli olması dışında.
He gave me $ 100 to take care of him and I didn't.
Ona göz kulak olmam için bana 100 dolar verdi ama ben bunu yapamadım.
When he told me a few years ago what he was... everything went to pot, I didn't care what happened to me.
Birkaç yıl önce bana ne olduğunu söylediğinde herşey mahv oldu, bana ne olduğuyla ilgilenmedim.
Mr. O'Neil, Walter's father, he sort of took care of everything didn't he?
Her şeyle Bay O'Neil, yani Walter'ın babası ilgilenmiş galiba, değil mi?
Well, he didn't seem to care how much it cost, so I just yawned a little to get things started and he gave me $ 300.
Ücretin ne kadar olduğunu umursamıyor gibi, biraz açıImasını istedim o da 300 dolar verdi.
Margo didn't know where he was and didn't care, she kept saying.
Margo nerede olduğunu bilmiyordu ve umursamıyordu.. diyordu sürekli.
He didn't care about saving his little matey's life, not him.
Ufak dostunun hayatını kurtarmak, umurunda bile değil.
He lost a grand or so, but he didn't care.
- Önce hikayesini dinleyelim Dixon.
I told the doctor I didn't care what he had to do or about the pain... only I didn't want my face scarred.
Doktora gerekeni yapmasını, acımasının önemli olmadığını söyledim. Yüzümde iz kalmasın yeter.
A minute ago, you said you didn't care if he drinks.
Daha bir dakika önce içmesi önemli değil dedin.
He knew, of course, that this rather unique system of betting... Would more than likely result in a loss, but he didn't care.
Bu alışılmadık bahis yönteminin kesinlikle zarar edeceğinin farkındaydı, ama bu umurunda değildi.
He didn't care.
- Umursamadı.
He didn't seem to care when I told him... that the man said he had something very important to talk to him about.
Ona, adamın onunla konuşacağı çok önemli... bir şeyi olduğunu söylediğimde umurunda değil gibiydi.
He didn't care.
Umurunda olmadı.
That he didn't care...
Önemsenmedim...
I thought he didn't care.
Umursamadığını sanıyordum.
Of course, at first, they didn't get on too good, her thinking he'd traded her for a profit and him making out like he don't care this way or that.
Tabii ki de, ilk defada, İlk başta çok iyi olmadı, Adamın para için yaptığını düşündüm. nasıl yapılacağı onun için o veya bu şekilde umurumda değildi.
He didn't care if I understood.
Onu anlayıp anlamamam umurunda değildi.
He just didn't care.
Umrunda bile olmazdı.
And Jim said he didn't care too much for it neither so we both skedaddled down out of there and to this day I ain't never had a good look at the Rocky Mountains.
Jim ise abartılacak bir şey olmadığını söyledi sonra ikimiz de oradan ayrıldık ve bugüne kadar da Rocky Dağları'na hiç ısınamadım.
Her father Lucius, the blowhard of all time, was so rich that he didn't care that I wasn't.
Babası Lucius bütün zamanların en kibirli adamı. Öyle zengindi ki benim zengin olmamamı umursamadı.
I didn't care who he was.
Kimmiş peki? Tokyo'lu birisi.
The only report I care about, if we reach Bordeaux... is that Captain Mueller brought the Ingo on a 15,000-milejourney... through enemy waters... with a precious cargo successfully... even if he didn't play chess on the way.
Bordeaux'a varırsak önemseyeceğim tek rapor Kaptan Mueller'in, yolda satranç oynamasa da gemisi Ingo'yu, değerli kargosuyla birlikte, düşman sularından geçirerek 15,000 millik yoldan başarıyla getirdiği olur.
But Doctor, if he wanted you dead why didn't he take care of it himself?
Ama Doctor, eğer ölmeni istediyse neden kendisi halletmedi?
I remember'cause he wanted to make a long-distance call and the boss didn't care for that,'cause sometimes he gets stung if it's over three minutes.
Şehirler arası görüşme yapmak istemişti patron önemsemedi, çünkü bazen üç dakikayı geçince sinirlenmeye başlar.
He's frozen there like he didn't care.
- Umursamazcasına donmuş.
I didn't know where he was and I didn't care.
Nerede olduğunu bilmiyordum. Umurumda değildi.
He didn't care if his family had anything to eat he just gambled away!
Ailesi ne yer, ne içer diye... hiç umursamadı, sadece oyun oynadı!
That he would take care of the papers, but he didn't.
- Evleneceğini ama evlenmedi.
Didn't he care what people think or say?
İnsanların ne düşüneceğini hiç düşünmedi mi?
Half to try to make her jealous, and half to show her that... he didn't really care that she played around.
Biraz onu kıskandırmağa çalışmak, biraz da ona etrafta oyalanmasının umurunda olmadığını göstermek için.
He didn't care what people thought.
Başkalarının fikrini umursamıyordu.
He just... he didn't care about life.
Hayat umurlarında değildi.
I wish I didn't care, but he drives me crazy.
Keşke umursamasaydım, ama beni deli ediyor.
I couldn't get on with Mr. Beale... and I didn't care for her composer friend... and as for Tom Logan, he drove me crazy in the house.
Bay Beale ile geçinememiştim. Besteci arkadaşı da umurumda olmamıştı. Tom Logan'a gelince, evde beni çileden çıkartıyordu.
And I knew too, as certainly as I knew that... that he knew - knew it was poisoned, knew that his end was there on that fork... and that he didn't care... that he welcomed it.
# Yine biliyordum ki, adım kadar emindim ki... #... Claudius da mantarın zehirli olduğunu biliyordu... #... sonunun o çatalın ucunda olduğunu biliyordu... #... ve aldırış bile etmiyordu... #... ölümü memnuniyetle karşılıyordu.
He didn't care if Howard Beale was the number-one show or the 50th.
Howard Beale'in birinci veya ellinci olması umurunda değil.
He didn't really care if the Beale Show lost money.
Beale Show'un zarar etmesini önemsemiyor bile.
He's here only because there's no center for social care in his hometown, and because people just didn't know what to do with him.
Onun burada bulunmasının tek sebebi, yaşadığı yerde sosyal hizmet merkezinin... olmaması ve insanların onu ne yapacaklarını bilmemesi.
- I thought you said he didn't care.
- Bir şey demez, dememiş miydin?
He tried to shoot me and didn't care that you were next to me.
Orospu çocuğu beynimi dağıtmak istedi. Üstelik yanımda sen vardın.
She didn't much care a few years later when he turned vicious.
Ahlaksızın birine dönüşünceye kadar pek umrunda değilmiş.
He is my son too! Don't try to tell me that you care about him all that much, He didn't stop you from breaking us up.
Ona fazla bağlı değilsin olsaydın bizi bu hale getirmezdin.
It's like he didn't care about anything.
Sanki hiçbir şey umurunda değilmiş gibi.
Because... He thought that if she never got jealous of him she didn't really care about him.
Çünkü, kıskanmadığına göre, kadının onu umursamadığını düşünüyordu.
- She said he didn't care what she did. - Objection as to form!
- Yaptıklarına kocasının aldırmadığını söyledi.
- She said he didn't care what she did. - Move to strike, your Honour.
- Yaptıklarına kocasının aldırmadığını söylerdi.
I tried to take care of him. He just didn't wake up.
Onunla ilgilenmeye çalıştım.
Why didn't he care that he left saliva on the glass?
Neden tükürük salgısı bıraktı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]