He doesn't know what he's saying Çeviri Türkçe
59 parallel translation
He doesn't know what he's saying.
O ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ne dediğini bilmiyor.
He's so drunk, he doesn't know what he's saying.
Çok sarhoş ne söylediğini bilmiyor.
I'm sure he doesn't know what he's saying.
Ne söylediğinin farkında olmadığına eminim.
Max doesn't know what he's saying or doing.
Max ne yaptığını ya da ne söylediğini bilmiyor.
The kid's rash. He doesn't know what he's saying.
Çok düşüncesiz davranıyor, ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ne dediğini bilmez halde.
The man doesn't know what he's saying.
O adam ne söylediğini bilmiyor.
- He's doesn't know what he's saying.
- Ne söylediğinin farkında değil.
He's a child. He doesn't know what he's saying.
Daha çocuk, ne dediğini bilmiyor.
- He doesn't know what he's saying!
- Ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ne söylediğini bilmiyor.
HE DOESN'T KNOW WHAT HE'S SAYING.
Ne dediğini bilmiyor.
Added to which, if Frasier did pursue her and she rejected him, he could hardly rationalise it by saying she doesn't know what she's missing.
Ayrıca Frasier ona çıkma teklif eder ve o da reddederse,... "kadın ne kaçırdığını bilmiyor" diyerek mantığa bürüyemeyecek.
He's feverish and delirious. He doesn't know what he's saying.
Evet, en önemlisi de budur.
He doesn't know what he's saying.
İstediğinizi söyleyebilirsiniz.
- he doesn't know what he's saying!
Ne söylediğini bilmiyor. - Bayan Mercer, Caprice ölüyor.
- Boy doesn't know what he's saying.
- Zavallı çocuk ne dediğini bilmiyor.
- He doesn't know what he's saying.
- Ne dediğini bilmiyor.
He doesn't not know what he's saying...
Ne söylediğini bilmiyor.
Forget about him, he doesn't know what he's saying!
Lütfen onunla uğraşmayı bırak. Ne dediğinin farkında değil.
He doesn't even know what he's saying.
o da ne söylediğini bilmiyor.
Leave him alone, he doesn't know what he's saying.
- Bırak onu ne dediğin bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ne söylediğinin farkında değil.
Doesn't know what he's saying.
Ne söylediğini bilmiyor.
Uh, ye- - he doesn't know what he's saying, he's delirious.
Uhm, evet- - Ne dediğini bilmiyor O çok heyecanlı.
The boy doesn't know what he's saying.
Bu çocuk ne dediğini bilmiyor.
That boy's got a stick so far in his ass he doesn't know whether or not his shit has turned black if you know what I'm saying
Bu çocuğun kıçını bilmediği bir sopa var Onun bok siyah döndü olup olmadığını sen dediğimi biliyorum
Sir, he doesn't know what he's saying.
Efendim, o ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying, sir.
O ne dediğini bilmiyor, efendim.
Please, he doesn't know what he's saying!
Lütfen, o ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ve ne dediğini bilmiyor.
Well, he doesn't know what he's saying.
Ne söylediğinin farkında değil.
When he says "smuggle," he doesn't know what he's saying.
Kaçakçılık derken, tam olarak kast ettiği şeyi bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
So you're telling me he doesn't know who his mother is? That's... That's what you're saying?
Yani annesinin kim olduğunu bilmediğini mi söylemeye çalışıyorsun?
! He doesn't know what he's saying.
Ne dediğinin farkında değil.
Your honor, he doesn't know what he's saying.
Sayın yargıç, kendisi ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying, no.
- Ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying.
Ne dediğini bilmiyor o.
He doesn't know what he's saying, all right?
Yaptıklarının farkında değil, tamam mı? Korkuyor.
The boy doesn't know what he's saying.
Çocuk ne dediğini bilmiyor.
- He's drunk, he doesn't know what he's saying.
- Sarhoş, ne dediğini bilmiyor.
He doesn't know what he's saying. He's sick.
Ne dediğini bilmiyor.
He doesn't even know what he's saying.
Ne söylediğinden haberi dahi yok.