He loves it Çeviri Türkçe
651 parallel translation
He loves it, he went right to sleep.
Uyurken sorun çıkarmıyor.
He loves it, doesn't he?
Orayı seviyor, değil mi?
He loves it.
Demek çok severmiş.
Well, Red, how do you like your new house? He loves it.
Red, yeni evini sevdin mi?
He lives at the YMCA and he loves it at the YMCA.
Orada yaşıyor, orada olmayı seviyor.
- He loves it.
- Bayıldı.
There's a lot of gloop been written about, uh, the bond between a man and his automobile and... how he hates it sometimes, mostly how he loves it.
Bir adamla arabası arasındaki bağ ve adamın ondan, uh, bazen nasıl nefret ettiği, çoğu zaman da sevdiği hakkında... yazılan bir sürü hikaye var.
Vicky, he loves it! He thinks it's brilliant!
Altı haftadır burada yoktum, bilmiyor musun?
You crazy about the place? Oh, he loves it!
... yüzündeki o tür sabun.
He loves it.
Cildi çok kötü.
He loves it here. It's his second home.
İkinci evi gibidir.
He told me he loves it here.
Bana burayı sevdiğini söyledi.
He loves it.
Hayran kaldı.
Of course he loves it.
Tabi sever.
- He loves it.
- Hoşuna gidiyor.
See how he loves it?
Ne kadar hoşlandı gördün mü?
- He loves it.
- Buna bayılıyor.
- You spend time there? - He loves it.
- Orada hiç zaman geçirdiniz mi?
[Blows whistle] Even if it's not people that he loves, he still feels that everyone deserves the benefit of the doubt.
Sevmediği insanlar bile olsa yine de herkesin şüphenin yararlarını hak ettiğini düşünüyor.
I can't do it. He loves me.
Bunu yapamam.
When he says he's the greatest singer, it means he loves you.
Büyük bir şarkıcıyım derken seni seviyorum demek istiyor.
- But to do it to the girl he loves...
- Ama sevdiği kıza bunu yapması...
What does it matter who he loves?
Kimi sevdiğinin ne önemi var?
Sam, he's been to two baseball games while he's been in New York and he simply loves it.
Sam, New York'tayken iki beysbol maçına gitmiş ve resmen bayılıyor.
It's different, he loves me.
Bu değişik. O beni seviyor.
He still loves you, but it's the same old story
Seni hala seviyor, ama gene o aynı terane.
Mama, it still isn't too late, if he loves you.
Anne, eğer seni seviyorsa hâlâ geç sayılmaz.
Lorenzo loves his work very much... but when it comes to his love life, he's never happy.
Lorenzo işini çok sever ama sıra aşk hayatına gelince, hiçbir zaman mutlu değildir.
He loves to rub it in.
Başa kakmayı sever.
He loves them around, but it strains his nerves.
Yanında olalım ister, ama bazen sinirleniveriyor işte.
Manion loves his freedom, he'd like to have a little more of it.
Manion özgürlüğü seviyor, özgür kalmak istiyor.
It could mean that he loves you very much.
Bu onun sizi çok sevdiği anlamına gelebilir.
He / it loves me, I love him / it.
O beni seviyor, ben de onu seviyorum.
Twenty years, and he still loves it!
Tam yirmi yıldır böyle ve hâlâ bundan hoşlanıyor.
But it's been a long time he loves her.
Gerçi çok uzun zamandır ona âşık.
He gave birth to it and loves it with a passionate love.
Kendisi onu dünyaya getiren kişidir ve eserine tutkulu bir aşkla bağlıdır.
'Cause he loves us all and we know it
Çünkü bizi çok sever Bunu biliyoruz
Now that he's discovered he no Ionger loves me, it's his duty to tell me.
En azından beni artık sevmediğini fark etmiş. Bunu bana söylemek vazifesiydi.
It's marvellous for Claude that he no Ionger loves me.
Claude'un artık beni sevmemesi onun için de iyi.
It's li ke seeing someone he loves killed all over again.
Yine sevdiği birinin ölmesinden korkuyor.
Maybe it's not me he loves, but he's simply protecting himself.
Belki de beni sevmiyor, belki sadece kendisini koruyor.
He still loves it.
Her seferinde hoşuna gidiyor.
He who loves must hide his secret and be resigned to it.
Aşık kimse sırrını saklamalı ve ona teslim olmalı.
"He who loves must hide his secret and be resigned to it."
Aşık kimse sırrını saklamalı ve ona teslim olmalı.
And I figured, it's his life, and if that's who he loves, then that's fine with me.
Ama bu onun hayatıydı ve o kızı seviyorsa buna karışmazdım.
And I know you're good friends and he really loves you but I just don't think it's good that he see you right now.
İyi dost olduğunuzu ve onun seni gerçekten sevdiğini biliyorum ama şu anda seninle görüşmesinin iyi olmayacağını düşünüyorum.
If it isn't, Starbuck will give up everything he loves.
Yoksa Starbuck sevdiği her şeyden vazgeçecek.
If it isn't, Starbuck will give up everything he loves.
Eğer olmazsa, Starbuck sevdiği herşeyden vazgeçecek
Look it, I love him and he loves me.
Bak, ona aşığım o da bana aşık.
I think it must mean he loves her more than she loves him.
Bence bu, kızını kızının onu sevdiğinden daha çok sevdiği anlamına geliyor.
It's true, he really loves you but I can't get over what he said :
Doğru, o seni gerçekten seviyor. Ancak söylediği şeyi bir türlü boş veremiyorum :
he loves you 282
he loves me not 34
he loves me 242
he loves you very much 18
he loves her 68
he loves you so much 17
he loves them 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
he loves me not 34
he loves me 242
he loves you very much 18
he loves her 68
he loves you so much 17
he loves them 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's ok 4874
it's okay 22028
it is good 116
it's warm 139
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's ok 4874
it's okay 22028
it is good 116
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's just 7387
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's just 7387