He was a good man Çeviri Türkçe
756 parallel translation
- He was a good man.
- İyi insandı.
He was a good man.
- İyi bir adamdı.
I'm so sorry that I don't remember him... because I've been told that he was a good man.
Çok özür dilerim onu hatırlamıyorum... ama iyi bir adam olduğunu söyleyebilirim.
He was a good man.
O iyi bir adamdı.
When I say he was a good man I don't mean he hadn't had a bad thought.
O iyi bir adamdı derken, hiç bir kötü düşünceye sahip değildi demek istemiyorum.
I knew Edwardes only slightly. I never really liked him. But he was a good man, in a way, I suppose.
Edwardes'ı çok az tanırdım, pek de sevmezdim ama bir bakımdan iyi bir adamdı sanırım.
I know he was a good man at whatever he did.
Yaptığı her şeyde iyi biriydi.
He was a good man.
İyi bir insandı.
And your father, he was a good man too.
Ve baban, o da çok iyi bir adamdı.
He was a good man, Emiliano.
O iyi bir adamdı, Emiliano.
He was a good man... like he was a good boy.
O iyi bir adamdı... iyi bir çocuk olduğu gibi.
He was a good man... who had a good life.
İyi bir hayatı olan... iyi bir adamdı.
He was a good man.
İyi bir adamdı.
He was a good man.
Ama iyi bir adamdı.
HE WAS A GOOD MAN, TOO, A REAL GOOD MAN
Örnek bir hemşeriydi.
But he was a good man.
Ama o iyi bir adamdı.
He was a good man with cattle.
Sığır konusunda çok iyiydi.
He was a good man.
Çok iyi biridir.
- He was a good man.
- İyi bir adamdı.
He was a good man, was Lampton.
İyi bir adamdı, Lampton.
He was a good man.
iyi adamdı.
He was a good man who started from scratch and belonged to all the right councils, and so on.
Çok iyi biri olduğunu, başta fakir olduğunu iyi bir katolik olduğunu falan. Cenazelerde söylenen şeyler.
He was a good man.
İyi bir adamdı
He was a good man... but he lived as if he were a stranger here.
İyi bir adamdı ama burada sanki bir yabancıymış gibi yaşadı hep.
Your father and I never had much to say to each other but he was a good man.
Babanızla ben birbirimize pek yakın değildik... ama iyi bir adamdı.
- You said he was a good man.
- İyi biri olduğunu söylemiştin.
"Deep down he was a good man."
"Özünde iyi adamdı."
He was a big mouth who thought he was a good man with a gun.
Silah kullanmayan birisi olarak çenesi biraz düşük biriydi.
He was a good man, I reckon, your man who died.
Öyle sanıyorum ki, ölen erkeğin iyi bir adamdı.
He was a good man.
Aslında çok iyi biriydi.
He was a good man, Don Eugenio.
Don Eugenio, iyi adamdı.
But he was a good man, Doctor.
- Ama gene de, iyi adamdı doktor.
Anyways, he's a nice man who was really good to his wife.
Eşine karşı nazik bir kocaydı.
If that blighter was my man, he wouldn't dare to lay a hand on me... not if he knowed what was good for him.
Eğer o adi benim erkeğim olsaydı, kendi iyiliğini düşünüyorsa... bana el kaldırmaya cesaret edemezdi.
And then, someday, when he's an old man and his grandchildren ask him about Mata Hari he must tell a great lie, say that she was a wonderfully good woman.
Ve sonra bir gün, yaşlı bir adam olduğunda ve torunları ona Mata Hari'yi sorduğunda... koca bir yalan söylemeli ve O'nun harika bir kadın olduğunu anlatmalı.
Eddie was a good man on a boat before he got to be a rummy.
Eddie ayyaş olmadan önce çok iyi bir denizciydi.
He was a good actor, your old man.
Baban iyi oyuncuydu. Sağ ol, Max.
He was a good officer and a good man.
O, iyi bir subay ve iyi bir adamdı.
I guess he thought it was a good joke to take the name of the man who sentenced him.
Sanırım iyi bir kendisini mahkum eden adamın adını almanın iyi bir şaka olduğunu düşündü.
He was a good and generous man...
O iyi ve cömert bir adamdı...
But he was a very good insurance man, Mrs. Archer.
Fakat o çok iyi bir sigortacı idi, Bayan Archer.
He was a good old man.
İyi bir adamdı.
He was always a good man.
O hep iyi bir adamdı.
The other night I met a man who thought I was too good for this, and you know what he does?
Daha bir gece önce benim bu işi..... yapmayacak kadar iyi olduğumu düşünen biriyle tanıştım.
The first thing I learned was a poor man with no friends stays poor until he can buy good ones.
Öğrendiğim ilk şey dostları olmayan fakir bir adamın fakir kalacağıydı ta ki iyilerini satın alana kadar.
Eigoro was a very good man, wasn't he?
Eigoro namuslu bir adamdı, değil mi?
He was such a good man.
Çok iyi bir insandı.
I was a good man, but he will be better.
Bir zamanlar iyi bir adamdım.
He was a good man.
O iyi biriydi.
Oh, he was a real good man too.
Oh, gerçekten çok hoş bir adamdı.
But he was such a young man, he was in such good condition.
Fakat öyle gençti ki, öyle iyi bir durumda idi ki.