Hobo Çeviri Türkçe
530 parallel translation
I've been a junk man, hobo, drunkard, thief.... and to begin with... a murderer.
Hurdacılık, hırsızlık, avarelik yaptım sarhoş gezdim durdum öncelikle de bir katil oldum.
No, the guy they caught turned out to be a hobo.
Hayır, yakalanan adamın işsiz güçsüz bir serseri olduğu ortaya çıktı.
I don't want a hobo serving my breakfast!
Kahvaltımı bir serserinin servis etmesini istemiyorum!
You don't look like a hobo.
Avare birisine benzemiyorsunuz.
When you were a hobo, I found you.
Serseri gibi dolaşırken seni ben buldum.
People could look at me and say, "Bindle Jackson, hobo."
İnsanlar bana bakıp diyorki, "Bindle Jackson, hobo."
I take in a hobo off the road, hungry.
Yoldan aç bir serseriyi içeri alıyorum.
Pa was forced to be a hobo
Babam serseri olmak zorunda kaldı
When I was a brakeman, I found a hobo sleeping in a boxcar once.
Tren yolunda çalışırken vagonun birinde uyuyan bir avare ile karşılaştım.
No more of that hobo stuff for Dan Brooks.
Dan Brooks için ayak işlerini artık yapmayacağım.
No, I'm a hobo collector.
Serseri koleksiyoncusuyum.
You no-good hobo!
Seni işe yaramaz adi herif!
But that night... one could have seen a strange hobo digging the ground.
Ama o gece yeri kazan garip görünüşlü bir berduş görülebilirdi.
The Hobo News?
"Aylak Habercilik" te mi?
Yeah, he was a hobo.
Evet, evsiz barksız bir adamdı.
A hobo tramp not a nickel in his jeans.
Evsiz bir serseriydi. Cebinde metelik yoktu. Ne bir geleceği ne de geçmişi vardı.
- Go play with Hobo.
- Gidin Hobo ile oynayın.
We could talk about Hobo.
Hobo hakkında konuşabilirdik.
Don't forget to have the doorman take Hobo out.
Unutmayın kapıcı Hobo'yu dışarı çıkarsın.
- Where's Hobo?
- Hobo nerede?
- Hobo?
- Hobo?
Yesterday he said it to Hobo.
Dün Hobo'ya demişti.
- Larry, Hobo has to go out, right now.
- Larry, Hobo dışarı çıkmalı, hemen.
Come, Hobo, dear.
Gel Hobo, canım.
Hobo, come on.
Hobo, haydi.
- He's shaking again.
- Hobo yine titriyor.
- Come on, Hobo.
- Haydi, Hobo.
Hobo, come on.
Hobo, gel.
Hobo.
Hobo.
Me, David, George, Gabriel, Adam and Hobo.
Ben, David, George, Gabriel, Adam ve Hobo.
Not to mention the click of Hobo's toenails.
Hobo'nun pati seslerini hiç söylemiyorum bile.
The missus sent Hobo and the boys home with Grandma.
Hanımefendi Hobo'yu ve çocukları büyükannelerine gönderdi.
- Hey, can Hobo have some?
- Hey, Hobo'da alabilir mi?
They sound half hillbilly, half hobo to me. With a tincture of Bowery burn and possibly wino.
Evet Alisha, birkaç asalak kendilerini altı milyon vergi mükellefinin üzerinde görünce, sinirleniyorum, abartıyorum ve kararlı oluyorum.
We're working with hobo voyages.
Biz daha çok hobo uçuşlarıyla ilgilenmekteyiz.
A hobo with no money and no place to go.
Parasız ve gidecek bir yeri olmayan bir aylak
A miserable bastard hobo riding'his train.
- Sefil bir aylağın treninde yolculuk yapmasını.
Now, he was a cinch bet, but no hobo is gonna ride Shack all the way to Portland.
Garanti bahisti, ama Portland'a kadar hiçbir berduş Shack'in treninde gidemez.
You're a casual. You ain't even seen a first-class hobo yet.
Daha birinci sınıf bir serseri bile görmemişsin.
- You ever eat in a hobo jungle?
- Hiç bir aylak ormanında yedin mi?
The hobo.
Bir serseri.
Was she still carrying around that hobo-bag?
Hâlâ o sefil çantasını mı taşıyordu?
Yeah, like that hobo.
Aynen, şu evsiz gibi.
So go to sleep my weary hobo
O zaman uyumaya git Bitap düşmüş haytam benim
That's the hobo's lullaby
Bir haytanın ninnisidir o
Then I really do think you have to kind of become a hobo or something, you know... like Kerouac, and go out on the road.
Öyle olursa da, Kerouac gibi aylak filan olup yollara düşmek gerektiğini düşünüyorum.
You're telling me you let some Negro hobo talk you into planting cotton?
Aylak zencinin teki sizi pamuk ekmeye mi ikna etti yani?
This hobo roundup means one thing.
Serseri toplama işinin tek bir anlamı var.
What's that? - Hobo.
- Serserilik.
Or find out I gotta become a hobo and go broke...
Ya da serseri olup parasız kalmaya.
- Hobo?
- Serserilik mi?