Hounds Çeviri Türkçe
504 parallel translation
The moon is up and the hounds are out.
Ay doğdu, tazılar dışarıda.
John, did you feed them hounds?
- John, köpeklere yemek verdin mi?
Turn the hounds loose!
Kaçağı izleyin!
Hounds all over him.
Tazılar dört bir yanında.
You could hardly expect me to enter your office leading a pack of hounds.
Benim ofisinize önümde av köpeği sürüsüyle girmemi beklemiyordunuz değil mi?
Ha-ha! You'll have me riding to hounds in a couple of weeks.
Birkaç hafta sonra at üstünde tilki avına bile çakarım.
I'll go back in'em hills. Yeah, and they'll put hounds on your trail, and they'll follow you no matter how far back you go.
Sahi mi ; tazıları ardına salacaklar ve ne kadar uzağa gidersen git, peşinde olacaklar.
- What about these hounds?
- Köpekler ne olacak?
- Them hounds never miss.
- Asla kaçırmazlar.
I'm sorry, professor, but I've never known hounds to make a mistake.
Üzgünüm, köpekler hiç hata yapmazlardı.
I raised those hounds and this is the first time they've ever made a mistake.
Bu köpekleri ben yetiştirdim, ve hiç yanıldıklarını görmedim.
Still got those half-starved hounds?
Hâlâ şu yarı aç tazıları tutuyor musun?
Nadine, get out all the hounds.
Nadine, bütün köpeklerini hazırla.
as hounds and greyhounds, mongrels, spaniels, curs, shoughs, water-rugs and demi-wolves are clept all by the name of dogs.
Zağarlar, tazılar, kurt, çakal bozmaları, çomarlar, finolar da köpek diye geçerler.
Come on and get it, you hungry hounds.
Gelin de alın, sizi aç köpekler.
Let's carve him as a dish fit for the gods, not hew him as a carcass fit for hounds.
Tanrılara kurban keser gibi öldürelim onu, köpeklere atılacak et doğrar gibi değil.
All stockade hounds in the army, dishonorably discharged.
Tüm hapishane kaçkınları ordudaydı, ordudan atıldılar.
I've heard the hounds making music and the horn to blow them in.
Mutluydum, bir evim vardı. Akrabalarım vardı.
My jackals have your hounds at bay -
Çakallarım, köpeklerini kıstırdı.
You'll cheat death the way you cheat me at hounds and jackals.
Tazı ve çakal oyunundaki gibi ölüme de hile yaparsın.
And who hounds that whore for pennies?
Para için o orospunun peşinden kuyruk sallayan kim?
The duke, the castle, the horses and the hounds.
Dükten, şatolardan, atlardan, köpeklerden.
And the horses and the hounds.
O atlara ve köpeklere.
Oh, yes, castles and horses and hounds.
Oh, evet. Şatolar, atlar, köpekler.
And you, my hunter at the door... -... set the hounds on her. - But, sir, you cannot...
Sen, kapıdaki avcım onun için av partisi başlat.
May the hounds of Hell take me if I can't hunt her down!
Onu yakalayamazsam cehennem köpekleri kovalasın beni!
- Riding to hounds.
- Tilki avları.
There are a lot of autograph hounds.
Ortalıkta çok imza avcısı var.
The hounds are at my heels.
Kurtlarımı döküyorum.
Kippers for breakfast. Riding to hounds.
Kahvaltıda ekmek ve reçel yeriz, köpek koştururuz.
A master's job to stay with his hounds.
Ustanın görevi tazılarının yanında olmaktır.
Hounds won't obey.
Tazılar beni dinlemez.
Poor damned hounds follow it!
Zavallı tazılar onu izler!
I just followed the hounds, master.
Sadece tazıları takip ettim.
The hounds follow the fox's scent.
Tazılar tilkinin kokusunu takip eder.
- What's wrong with the hounds?
- Tazıların neyi var?
Let's get hounds back to kennels.
Tim! Tazıları kulübelerine götürelim.
- Huntsmen, loose the hounds.
- Avcılar, tazıları salın.
Damn me if there's nothing I wouldn't give you - except my hounds and my favourite mare, Miss Slouch.
Kahretsin ki tazılarım ve biricik kısrağım Bayan Slouch'tan başka sana verecek bir şeyim olmasa da.
My faithful hounds. It's warm beside you, like beasts in a stable.
Benim sadık tazılarım, sizin yanınız sıcak, aynı ahırdaki hayvanlar gibi.
Hounds in full cry, they were chasing something, or somebody. Badgers?
Köpek seslerine bakılırsa, birşey kovalıyorlar veya birini.
He's riding with the hounds, but his heart is with the fox.
Av köpekleriyle beraber ama kalbi tilkilerin yanında.
Daddy being the local master of the hounds.
Babam mahallenin köpek evi müdürüydü.
- She belongs with the hounds.
- Köpekleriyle kalırdı.
He hounds us.
Peşimizden ayrılmıyor.
He hounds us? Nonsense.
Peşimizden ayrılmıyor mu?
You hunting without blood-hounds?
Tazılar olmadan avlanmak he, kardeşim?
He climbed up a tree To see his hounds run, carabi
Tazısının koşuşunu görmek için tırmandı bir ağaca.
- I've a new pack of hounds and there's a clump of deer in the meadow.
Belki yeni av köpeklerime göz atmak istersiniz. Aşağıdaki otlakta da bir yığın alageyik var.
Glory hounds.
Cesur adamlar.
The hounds!
- Ama efendim, yapamaz- -