How do you know her Çeviri Türkçe
827 parallel translation
And how do you know her?
- Peki onu nereden tanıyorsun?
- Then how do you know her name?
- O zaman adını nereden biliyorsunuz.
How do you know her?
Onu nereden tanıyorsun?
How do you know her?
Onu nereden tanıyorsunuz? Kimi?
How do you know her?
Nerden tanıyorsun onu?
How do you know her name?
Adını nereden buldun?
Who are you, and how do you know her father had a heart attack?
Sen kimsin ve babasının kalp krizi geçirdiğini nereden biliyorsun?
How do you know the girl's here if you didn't send her?
Kızı sen göndermediysen, onun burada olduğunu nereden biliyorsun?
I know how you feel. Anything to strike back at me, but don't do it this way.
Nasıl hissettiğinizi anlıyorum.Bana misilleme yapmak için her şeyi denediğinizi, ama böyle olmaz..
How do you know it was her?
Onun olduğunu nasıl bildin?
Do you happen to know how this got into her liquor cabinet?
Bu şişenin onun içki dolabına nasıl girmiş olabileceğini biliyor musun?
- How well do you know her?
- Onu ne kadar tanıyorsun?
But hang it all, Holmes, how do you know those other two musical boxes are of any importance?
Her şey bir yana, Holmes, öteki iki müzik kutusunun önemli olabileceğini nereden biliyorsun?
But how are you expect to know her if you do find her?
Peki bulursan o olduğunu nereden bileceksin?
How well do you know her?
Onu nereden tanıyorsunuz?
- How do you expect her to know it, Ivan Ivanovich, if you never danced full out before opening night?
- Bunu bilmesi gerekiyor. - Eğer açılış gecesi öncesi bu tempoda dans etmediyse bunları bilmesini nasıl bekleyebilirsin ki?
Well, how do you know it's not just old equipment left around here like everything else?
Pekala, buradaki her şey gibi terkedilen eski malzemeler olmadığını nasıl biliyorsun?
You know, I wonder if she knows how much we do talk about her. And what we say and how we feel about her.
Acaba hakkında ne kadar çok konuştuğumuzu ve kendisi için ne söyleyip hissettiğimizi biliyor mudur?
- How do you know it isn't everything?
- Her şey olmadığını nasıl biliyorsun?
I don't know how you'll solve this or what good is going to come of it but whatever you do, Vic, I wish you all the happiness in the book.
Bu işi nasıl halledeceğini veya sonunda ne olacağını bilmiyorum ama her ne yaparsan Vic, sana sonsuz mutluluklar diliyorum.
How do you know it isn't her party?
Onun partisi olmadığını nasıl biliyorsun?
All very well, but how do I know you're serious?
Her şey gayet güzel fakat, ciddi olduğunuzu nereden bileceğim?
Well, before you do, you'd better know how it is with her.
Ama yapmadan önce de onun durumunun nasıI olduğunu bilsen iyi olur.
Do you know how long it will take you to forget her?
Onu unutman ne kadar sürecek, biliyor musun?
How do you know we can trust her?
Ona güvenebileceğimizi nerden biliyorsun?
How do you know about her?
Nereden biliyorsun sen onu?
- Morally it's still my room. How do you know this guy's a whatchamacallit?
Sen onun bir çeşit şey olduğunu nasıl anladın, her ne diyorsan?
Well, as long as we're here, how do you know that's her boyfriend?
Gidip onlarla konuşabiliriz. Erkek arkadaşı olduğunu nereden biliyorsun?
Do you know how many people have laid her?
Kaç kişinin onunla yattığını biliyor musun?
How do you know when a girl has her monthly, or just taking days off?
Bir kız adet mi görüyor, yoksa tatil mi yapıyor, ne bileceksin?
I will. Whatever you might do, I can do more because I know how to fight better than you.
Sen her ne yapabiliyorsan ben fazlasını yaparım çünkü nasıl mücadele edileceğini senden iyi biliyorum.
Do you know how much money I pour into this company every year?
Bu şirkete her yıl kaç para döküyorum biliyor musun?
How do you happen to know her?
Onu nereden tanıyorsun?
I had other excuses to her, because how do you explain a mother... whose husband died, you know, your trip?
Annemede bir özür borcum var, çünkü kocası ölmüş bir kadına yaptığım hareket, bilirsin?
- How do you happen to know her?
- Onu nereden tanıyorsunuz?
Well, how do you know she wants you to come looking for her?
Onun, peşinden gitmeni istediğini nereden biliyorsun?
How the hell do you know what I always say?
Her zaman ne söylediğimi nereden biliyorsun ki?
How do you know everything before it happens?
Her şeyi nasıl önceden biliyorsun?
Do you know how many do-it-yourself records I get in here every day?
Daha kaç kere kendi kaydınızı yapacaksınız, buraya her gelişimde mi?
How do you know if Rudi has figured everything out right?
Rudi'nin her şeyi eksiksiz bir şekilde ayarladığını nereden bileceğiz?
How do you know he took her home? What have you been doing? You were following her all afternoon?
Onu eve, onun getirdiğini nereden biliyorsun, takip mi ettin?
Do you know how many attended her funeral?
Biliyor musun kaç kişi vardı cenazesinde?
Eve, now, you know how to do everything, right?
Her şeyin nasıl yapılacağını biliyorsun değil mi Eve?
I know how happy you are and I wouldn't do anything in the world to get in the way of that happiness.
Çok mutlusun, biliyorum. Bu mutluluğu bozmamak için her şeyi yaparım.
How do you know about her?
Sen onu nereden biliyorsun?
- How do you know it was her?
- Onun yaptığını nereden biliyorsun?
How do you know what your father really does all day?
Peki sen her gün babanın ne yaptığını nerden biliyorsun?
You know how I feel about it... but we can't do anything for her...
Ne hissettiğimi biliyorsun ama onun için bir şey yapamayız.
You see, I happen to cultivate a very deep interest in the female species, so I wanna know what you did, where you did it, how you did it, and how you got her to do it.
Yani kadın cinsi hakkında derin araştırmalar yapıyorum. Bu yüzden neler yaptığınızı ve nerede yaptığınızı bilmek istiyorum. Onu ikna etmeyi nasıl başardın?
So how do I know you won't hop a flight to be with her... tomorrow or next week or next month?
Peki yarın, gelecek hafta ya da gelecek ay onunla olmak için bir uçağa atlamayacağını nasıl bileceğim?
Now how she come by her death I do not know, but let me tell you he made her life a misery.
Şimdi, nasıl ölebiliyor, bilemiyorum, ama şunu söylememe izin verin, onun hayatı, sefil bir hayatı vardı.