Hyperventilating Çeviri Türkçe
141 parallel translation
I'm hyperventilating, you bastard!
Aşırı oksijenden ölüyordum, seni piç!
I'm hyperventilating.
Derin nefes alıyorum.
She's hyperventilating.
Derin nefes alıyor.
- Are you hyperventilating the patient?
- Oksijen veriyor musunuz?
- He's hyperventilating.
- Nefesi kesiliyor.
She's hyperventilating!
Nefesi kesiliyor!
Nurse, I'm hyperventilating.
Hemşire, hızlı nefes alıyorum.
You're hyperventilating.
Sende aşırı bir havaakımı var.
I think you're hyperventilating.
Bence nefes alışın çok hızlı.
- Hyperventilating, my ass!
- Nefes alışım hızlıymış, kıçımın kenarı!
You were hyperventilating.
Sık nefes alıyordun.
The guy's hyperventilating.
İyi soğutması var.
You're hyperventilating.
Sen bayılmak üzeresin.
In this case, it may be good or he may be hyperventilating before his heart explodes.
Bu durumda iyi de olabilir kalbi patlamadan önce hiperventilasyon yapıyor da olabilir.
She's hyperventilating.
Hiperventilasyon geçiriyor.
- Are you hyperventilating?
- Kalbin mi hızlandı? - Hayır.
He forgot to mention pill-popping juicehead hyperventilating, agoraphobic asshole.
Ama onun ilaç bağımlısı, alkolik... ayılıp bayılan, agorafobisi olan bir sersem olduğunu söylemeyi unutmuş.
You're hyperventilating.
- Sakin ol. Solunumun çok hızlı.
- He's hyperventilating.
- Hipervantilasyonda.
He's hyperventilating, but his PO-2 is way too low.
Solunumu derin, ama oksijen basıncı çok düşük.
- You're hyperventilating.
Hiperventile oluyorsunuz.
- Hyperventilating.
- Hipervantilasyon.
I'm hyperventilating!
Havasız kaldım!
Somebody call my father, I'm hyperventilating.
Birileri babamı arasın. Nefes alamıyorum.
I'm hyperventilating.
Hipervantilasyondaydım.
- Are you hyperventilating?
- Tansiyonun mu yükseldi?
Hyperventilating, my heart was pounding, it... it felt like it was gonna explode.
Aşırı nefes alma, kalbim çırpınıyor, ve... sanki patlayacakmış gibi.
Yes, and he's hyperventilating like crazy.
Evet ve fena halde hipervantilasyonda.
Like scenery falling on my head, or my co-star hyperventilating from one of my intoxicating stage kisses.
Mesela dekorun kafama yıkılması, ya da öbür oyuncunun sahnede öpücüklerimden biriyle boğulması gibi.
He was hyperventilating.
Soluk almasında bir anormallik vardı.
- I am, like, hyperventilating.
- Ben, atışlarını gibi.
- I'm hyperventilating.
- Derin nefes alıyorum.
He started hyperventilating and complaining of chest pain.
Hızlı nefes almaya başladı ve göğsüm ağrıyor dedi.
Let's keep hyperventilating.
Yüksek oranda oksijen vermeye devam edelim.
You're hyperventilating.
Aşırı endişeleniyorsun.
That crap doesn't work... Looks like he's hyperventilating.
- İşe yaramıyor.
His landlord found him in his apartment crying, hyperventilating.
Ev sahibi onu evinde ağlarken bulmuş. Hızlı soluk alıp veriyormuş.
- Hyperventilating.
200'e ayarlayın.
My boss is tryin'to act cool, and he is totally hyperventilating.
Patronum rahat davranmaya çalışıyor ve tamamen kendini kaybetti.
You're hyperventilating.
Sende aşırı bir hava akımı var.
More like hyperventilating.
Daha çok hiperhavalandırma.
They're all hyperventilating to the same rhythm, so that's a positive sign.
Başlamaya hazırlanıyorlar. Hepsi aynı ritimde soluk alıp veriyor.
Washington CIA are hyperventilating about money.
Washington ve CIA para konusunda çok endişeli.
I'm hyperventilating.
Nefesim kesiliyor.
It goes with hyperventilating.
Nefesin daralınca genelde terlersin.
Because it looks like you're hyperventilating.
Evet. Çünkü çok hızlı nefes alıp veriyormuşsun gibi görünüyorsun.
I'm hyperventilating.
Çok terledim.
Stop hyperventilating.
Yeter artık şunu yapmayı bırak.
All I had to do was stuff a couple of socks in there and you're hyperventilating! I do love your body the way it is.
Ben senin vücudunu doğal hâliyle seviyorum.
I'm hyperventilating.
- Ben hiç görmedim onları.
[hyperventilating]
Aman Tanrım!