I'll get you a beer Çeviri Türkçe
40 parallel translation
Would you like a beer? I'll get you a beer.
Sana bira getireyim mi?
- I'll get you a beer.
- Sana bir bira vereyim.
Let me buy you a beer, and then I'll help you get your car.
Sana bir içki ısmarlayayım, sonra arabanı almana yardım edeyim.
You want a beer? I'll get you one.
Bira ister misiniz?
- I'll get you a beer.
- Sana bira getiririm.
I'll get you a beer.
Sağ ol baba.
I'll buy you a beer and get you laid.
Sana bira ısmarlayacağım.
I'll get you a beer.
Bira getireyim.
Sit down and I'll get you a beer.
Sen otur ben sana bir bira getireyim.
I'll hoist a beer while you get dinner started and then when our bellies are full and you've done the dishes, we will adjourn to the Winnebago where Mr. Jean-Claude Van Damme, the Muscles from Brussels, will ply his trade against the forces of evil.
Sen yemeği hazırlarken biramı içerim. Karnımız doyduktan ve sen bulaşıkları yıkadıktan sonra karavana gideriz. Hep beraber Brüksel'in kaslı erkeği Jean Claude Van Damme'ın kötü güçlerle karşı nasıl savaştığını izleriz.
I'll get you a beer.
Sana bira getireyim.
I'll get you a beer.
Size bira getiriyorum.
I'll buy you all a beer when we get home.
Eve döndüğümüzde hepinize bira ısmarlayacağım.
Why don "t you boys go dig a hole and I" ll get another beer?
Siz gidip bir çukur kazın, ben de bir bira daha alayım.
I'll get you a beer.
Ben sana bira getiririm.
When you get to third base, I'll buy you a beer.
Üçüncü sayını aldığında, sana bira ısmarlayacağım.
Not really, but I'll get you a beer.
Aslında değil, ama sana bira getireyim.
I'll get you a beer.
Size bira getireyim.
I'll get you a beer.
Sana bira vereyim.
I'll get you a beer, okay?
Sana bira alayım, olur mu?
I'll get you a beer, Ronnie.
Biranı getireyim, Ronnie.
When you're done, I'll show you where we get some extras, where you can get a beer, go off and smoke.
Bitirdiğinde sana öteberi işlerini yaptığımız yeri göstereceğim biranı ve sigaranı içebileceğin bir yer.
I'll get you a beer.
Sana bir bira alayım.
I'll get you a fresh beer.
Tazesinden getireyim sana.
I'll get you a beer, Brian.
Sana bira alayım, Brian.
I'll get back to you. All right. Or we could just grab a beer, you know?
Birer bira da içebiliriz tabii.
I'll go get you a beer, man. Steve, I'm good, thank you.
Marky Mark çok ünlüydü o zamanlar.
Mm-hmm. All right, I'll get a beer with you, partner.
Pekâlâ ben seninle bir bira içerim ortak.
Get it right and I'll buy you a beer.
Eğer bilirsen sana bira ısmarlayacağım.
Just keep it under your hat and when you get out, I'll buy you a beer.
Çıktığında sana bira ısmarlarım.
I'll get you a beer, all right?
Sana bir bira ısmarlayayım, tamam mı?
I'll get you a beer.
Sana bir bira getireceğim.
- I'll get you a beer, OK? - Yeah.
- Sana bir bira alayım, OK?
Come in. I'll get you a beer.
İçeri gel sana bir bira vereyim.
I'm sorry for him. But if you are gonna get him a beer, I'll have one, too.
Onun adına özür dilerim ama ona bira getirecekseniz ben de bir tane alırım.
I'll get everyone to leave, you get rid of the beer and your idea of a spread.
Ben herkesi çıkartayım. Sen de biraları ve "sofra anlayışını" kaldır.
I'll get you a beer.
Biranı ben getiririm.