I'll have one of those Çeviri Türkçe
74 parallel translation
I'll have one of those.
Bir tane alırım.
Hadn't been for that, I'd have had my four years of college, have a nice, soft job in one of those big bond houses, and I'd be eating lunch every day in the university club.
Onu yapmamış olsaydım, dört yıllık bir üniversite okur güzel bir işe, büyük bağ evlerinden birine sahip olur ve de her gün öğle yemeğimi üniversitenin kulübünde yerdim.
And now I'll have a cup of tea and one of those... nice cucumber sandwiches you promised me.
Bir fincan çay ile söz verdiğin şu güzel salatalıklı sandviçlerden bir tane alacağım.
I'll have one of those.
Onlardan birini alacağım.
I'll have one of those.
Şunlardan birini alırım.
One day I'll have the satisfaction of counting 14 holes on those Frenchmen of the secret service.
Bir gün şu Fransız istihbaratındaki heriflerin sırtındaki 14 deliği sayma zevkine nail olacağım.
I'll have one of those.
Bir tane de bana.
I'll have one of those.
Bir tane alayim.
Well. I probably go back in one of those villages where they ain't seen a white man... and they'll look at me and come and say, "Hey, big hitter, sit down and have some coffee."
Muhtemelen tek bir beyazın bile yaşamadığı o köylerden birine döneceğim.
I'll have one of those light beers I heard about.
Şu hafif biralardan alayım.
Uh, I'll have one of those beers.
O biralardan birini alabilirim.
I'll have to remember this on one of those... dreary winter days when my tan is fading.
Bunu tenimin renginin açılmaya... başladığı o kış günlerinde hatırlamalıyım.
Hi, I'll have one of those Kielbasas, I guess.
Merhaba. Bir kielbasa alayım.
I'll have one of those, too, please.
Ben de aynısından alabilir miyim lütfen?
And when my father finds out I'm in this kind of place... he'll have them transfer me to one of those classy joints... where they treat you properly, like a person, a guest!
Ve babam böyle bir yerde olduğumu öğrenince... beni insanın insan gibi, misafir gibi muamele gördüğü... o klas hastanelerden birine naklettirir!
Yeah, I'll have one of those.
Evet, bir tane alayım.
I'll have one of those.
Ben bir tane alayım.
Yes. I'll have one of those, too.
Bende aynısından alayım.
I THINK I'LL HAVE ONE OF THOSE, UH, PRETTY PURPLE ONES.
Ben şu mor olanlardan istiyorum.
I'll have one of those Thank you
Onlardan bi'tane alayım.
I'll have one of those.
Biri alacağım.
- I'll have one of those.
- Bir tane alacağım.
I'll have one of those'to go', please.
Karton bardakta olanlardan istiyorum.
And I'll have a look at one of those pans.
Şu kaplara da bir göz atacağım.
Waiter, I'll have one of those.
Garson, aynısından alayım lütfen.
Waiter, I'll have one of those.
Garson, aynısından lütfen.
Lovely. I'll have one of those, please.
Mükemmel, bana ondan getir lütfen.
- You know, I'll have one of those.
- Ben de bir tane alacağım.
I'll have one of those expressos, Janet, with the chocolate shavings.
Bana da espresso getirirsen memnun olurum. Çikolata parçalı olsun.
I'll be like one of those old Eskimos, goes out on the ice floe and... just sits there and waits for the polar bear to get him... and that's that and I don't want you to come looking for me and I can't have one of those scenes that we saw in the hospital with that woman and her husband.
Buz kütlesini üstüne çıkan Eskimolar gibi olmak istiyorum. Oraya oturup kutup ayılarının onu yakalamasını bekler. O kadar.
I'll not question those either who have faith in my rival, or make faith an issue of any sort.
Rakibine inananları ya da inanç konusunu öne çıkaranları sorgulamayacağım.
Oh honey I know you think that now but he'll be back soon and you'll... you'll have one of those talks on the hood of the car, yes I watch!
Oh tatlım şimdi böyle düşündüğünü biliyorum ama yakında dönecek ve siz... Siz, arabanın kaputunda, o konuşmaları yine yapacaksınız, evet izledim!
I'll have one of those as well.
Şunlardan da bir tane alayıml.
Once those things are taken care of maybe I'll have time to drop in on campus-area bars. For a cold one.
İcabına baktıktan sonra kampüs barlarına soğuk bira içmeye uğrayabilirim.
I think I'll have one of those cookies now.
Şimdi şu kurabiyelerden bir tane alabilirim.
I'll have him examine her for any possible contagion, or, God forbid, another one of those parasitic organisms.
Onu herhangi olası bir bulaşıcı hastalığa karşı muayene etmesini isterim ya da Tanrı korusun başka bir parazitik organizma için.
I'll have another one of these, not those.
Bundan bir tane daha alayım ama şundan verme.
I'll have one of those.
Şunlardan birini alacağım.
- I'll have one of those, please.
- Şundan bir tane istiyorum.
Why don't you try the mocha, maybe I'll let you have one of those belts you're so in love with.
Sen kahverengisini dene sonra da şu bayıldığın kemerlerden denetirim sana belki.
- I'll have one of those too.
- Ben de alayım ondan.
oh, i'll have one of those, too, thanks.
Ben de şunlardan bir tane alacağım, teşekkürler.
I'll have one of those.
Ben de bir tane alirim.
I'll have one of those.
Bende ondan alayım.
- I'll have one of those.
- Bir tane de ben alayım.
I'll have one of those.
Bir tane alayım.
I'll have one of those.
Bir tane de ben alabilirim.
Cool. All right. I'll have one of those, one of those.
Onlardan birininkini alırsam onlardan biri olurum.
Yes, I'll have an original ChickWich, and I'll have one of those Frost Blenders. Um- -
Bir klasik sandviç bir de buzlu içecek istiyorum.
I could have easily become one of those creepy memorial pages in the yearbook, but by the grace of God, I'm here.
Yıllıktaki tüyler ürperten anma sayfalarından biri olabilirdim ama Tanrı'nın lütfüyle buradayım.
IN ANY CASE, I'LL DROP BY TOMORROW, MAKE SURE EVERYTHING'S ALL RIGHT, AND... WELL, I'LL HAVE ONE OF THOSE DELICIOUS BROWNIES
Her ihtimale karşı, yarın uğrayıp, herşeyin yolunda olduğundan emin olacağım ve... elimde, herkesin bahsettiği o lezzetli, çikolatalı keklerden var.