I'll have to Çeviri Türkçe
18,280 parallel translation
Quit your whining, or I'll have Paulie give you a real reason to be here.
- Mızmızlanmayı kes yoksa buraya Paulie'yi çağırırım hastanede yatmak için gerçek bir sebep verir size.
I think that'll have to wait.
- Seni biraz bekleteceğim.
I'll have to check in a couple of times.
Birkaç defa kontrol edeceğim.
I'll hunt you down to the ends of the earth if I have to.
Gerekirse dünyanın bir ucuna kadar peşinden geleceğim.
I'll have a better chance to slip up unnoticed alone.
Fark edilmeden tek başıma içeri girmem daha kolay.
Oh... Well, I guess I'll just have to give this menu another look, then.
O zaman sanırım menüye bir kez daha göz atmam gerekecek.
Whereas now, when I give it back to you... I'll have your attention.
Halbuki şimdi, sana geri verdiğimde dikkatini çekeceğim.
If you'd just listen to what Elvis and I have to say, I think you'll...
Eğer Elvis ve benim dediklerimi bir dinlesen bence sen de...
You think I'd miss the opportunity to drink publicly for the first time in 11 months? - What'll you have?
11 ay sonra ilk defa insan içinde içki içme fırsatını kaçırır mıyım hiç?
I'll try to set up a meeting, but he's going to ask what you have to offer.
Bir buluşma ayarlamaya çalışacağım, ama teklifinin ne olduğunu soracaktır.
So, if you'll excuse me, I have a sudden urge to go secure the perimeter.
İzin verirsen, içimden etrafı güvene alma isteği geldi birden.
I'll tell you when I learn how. But it helps to know that sometimes, you have to put your faith in others to get the job done.
Öğrenince sana da haber veririm ama bazen işin bitmesi için başkalarına güvenmenin yardımı oluyor doğrusu.
Looks like I'll have to schedule a follow-up appointment with Violet.
Görünüşe göre Violet ile tekrar buluşmak durumunda kalacağım.
Well, it's not the best job market out there for women right now, but I'll just have to manage.
Dışarıda bayanlar için iş piyasası pek uygun değil gibi ama halledebilirim.
Well, we'll have to see what the interrogation yields, but I trust Will's instincts.
Sorgunun sonuçlarına bakacağız ama Will'in içgüdülerine güveniyorum.
I'll let you go to the hospital and you can have them fixed
Hastaneye gidelim edeceğiz ve bunu düzelttirmek için yapabileceğiniz
And I'll find a way to draw Miss Frost out. You won't have to.
- Frost'u çekmenin bir yolunu bulurum ben.
I'll try anything again to see if my tastes have changed.
zevklerim değişmiş mi değişmemiş mi görmek için.
That's not very polite Tuesday, you'll have to wait outside, I'm afraid.
Bu sen, dışarıda beklemek korkuyor ı'm gerekecek, Salı çok kibar değil.
"If I have to, I'll hit him over the head " and drag him out by his hair. "
"Gerekirse kafasına vurur ve onu saçından sürükleyerek götürürüm."
I'll have to take your word for it.
Sana inanmam gerekecek.
I'll have you escorted to her.
Seni ona götürtürüm.
I'll fight my own brother if I have to, but I can't do it alone.
Zorunda kalırsam abimle bile savaşırım ama bunu yalnız yapamam.
I'll have her brought to you.
Onu size getirtirim.
If you do all this in front of Inc... I'll also have to find a lap to sit on
Gözümün önünde kucak kucağa oturacaksanız ben de oturacak birini bulurum.
Actually... There's an emergency I'll have to sell this house
Doğrusu, evi acilen satmam gerek acil durum çıktı da.
Big review meeting tomorrow. I'll have to go to office
- Yarın önemli bir toplantım var.
I'll have to hear her lectules for days!
Ona iyi bir ders vermem gerekecek.
I'll carry her all the way to freedom if I have to.
Gerekirse onu özgürlük yolu boyunca taşırım.
No, have him stay on the set, I'll go to him.
- Yok, sette kalsın. Ben gelirim.
I'm happy to talk to Baird for comment, but it'll have to be this afternoon.
Baird'le yorumu için seve seve konuşurum ama öğleden sonra olmalı.
Well, I don't think it's regulation size but, it'll have to do.
Normal boyutta olduğunu sanmıyorum ama iş görür.
I'll carry him if I have to.
Gerekirse onu taşırım.
I don't have to do anything... if I refuse and Kyle arrests me, I'll pay the fine.
Reddedersem hiçbir şey yapmak zorunda değilim. Kyle beni tutuklarsa, kefaletimi öderim.
Any mistake you make to jeopardize this case, I'll go to Collins if I have to...
Bu davayı sıkıntıya sokacak, yapacağın her hatada Collins'e giderim eğer gitmek zorundaysam.
Which means I'll have to use Choremonkey Gold.
Yani, Ev İşi Maymunu Altın Paketi'ni kullanacağım.
- I'll have to call. - No, wait.
- Açıyorum o halde.
I'll have to call a handy man.
İşi bilen birini arasam iyi olacak.
Two girls. Oh, I'll never win and I'll always have to only be looking.
Sanırım asla iyi görünen ve çekici birisi olamayacağım.
I'll go alone, if I have to.
- Gerekirse tek başıma giderim.
We'll have to scare up a hella ton of lead, but, yes. I most definitely almost certainly think I can do that here.
Bir ton kurşun arayıp bulmamız gerekecek ama evet kesin olarak, hemen hemen kesinlikle burada yapabileceğime inanıyorum.
I mean, I get that you'll just have to take my word for this, but... she wasn't even the one I was aiming for.
Sözüme itimat edersen inanırsın ancak tabii ama o kızı nişan almamıştım aslında.
I'll have to call you back.
Sonra konuşuruz.
I told you I'll protect you, but you have to listen.
Seni koruyacağımı söyledim ama sözümü dinlemelisin.
You just have to be there. Okay, I'll see you in a few minutes.
Birkaç dakikaya görüşürüz.
Um, you know, we have a long way to go, but I know we'll get there.
Tabi ki daha kat edecek çok yolumuz var ama sonunda aşacağımıza inanıyorum.
If you'll excuse me. I have to get ready for the march.
Şimdi izin verirseniz, yürüyüşe hazırlanmalıyım.
But I'll have helped to build it.
Ama inşa edilmesine yardım etmiş olurum.
I'll have my guys talk to the fire marshal.
İtfaiye Müdürlüğü'nde adamlarım var.
With you out of the AG's office, she'll be even less likely to look kindly on the work I need to do, especially when it diverges from... Whatever whim she and the White House might have.
Sen olmadan bakanlık yapmam gereken işler konusunda özellikle de bakanın ve Beyaz Saray'ın kararlarından saptığım noktalarda bana daha az tolerans gösterecek.
I'll have to shut down a few offices, but... don't get too far ahead of yourself, Mr. Coulson.
Birkaç ofisi kapatmak zorunda kalacağım. Ama aceleci davranıp hata yapmayasın sakın Bay Coulson.
i'll have to kill you 18
i'll have to think about it 32
i'll have to go 19
i'll have to call you back 33
i'll have what she's having 21
i'll have 67
i'll have a beer 40
i'll have a look 57
i'll have the same 41
i'll have it 30
i'll have to think about it 32
i'll have to go 19
i'll have to call you back 33
i'll have what she's having 21
i'll have 67
i'll have a beer 40
i'll have a look 57
i'll have the same 41
i'll have it 30
i'll have another 28
i'll have you know 95
i'll have some 44
i'll have you 21
i'll have what he's having 20
i'll have one 62
i'll have one of those 18
i'll have a drink 16
i'll have a 22
i'll have you arrested 16
i'll have you know 95
i'll have some 44
i'll have you 21
i'll have what he's having 20
i'll have one 62
i'll have one of those 18
i'll have a drink 16
i'll have a 22
i'll have you arrested 16
i'll have that 47
have to 68
have to go 40
tomas 217
touche 95
toto 177
toes 106
to infinity and beyond 21
toma 39
tomo 54
have to 68
have to go 40
tomas 217
touche 95
toto 177
toes 106
to infinity and beyond 21
toma 39
tomo 54