English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I'm at the office

I'm at the office Çeviri Türkçe

879 parallel translation
I got a call from the police. They said that he was caught at the Kingdom office.
Polis aradı, Krallık'ta mı yakalandı?
[ I need your help with something, can you please meet me at the office?
Tae Gong Shil sana bir şey sormalıyım, lütfen ofisime gel.
I'm afraid I was very busy at the office today.
Korkarım bugün iş yerinde bir hayli meşguldüm.
Shall I be at home? In the office? In my car?
Evde mi olacağım, işte mi, arabamda mı?
And tomorrow I'll call you at your office and tell you all about... the La Valles of Marseilles. - I, uh...
Yarın sabah ofisinizi arayıp Marsilyalı La Valle ailesiyle ilgili her şeyi anlatırım.
If I'm unlucky and you get through, take back a message... to Mr. Callendar at the Foreign Office.
Eğer şansım yaver gitmez ve siz başarırsanız Dış İşlerinden Bay Callendar'a bir mesaj götür.
I was at the foreign office.
Dışişleri Bakanlığındaydım.
- Oh, I got stuck at the office.
- Büroda işlere takıldım.
If I told you once, I told you 50 times, I'm doing good at the office and I'm not playing around with the boss's wife.
Size bir kez de dedim, 50 kez de. Büroda işim iyi gidiyor ve patronun karısıyla kırıştırmam.
I'm due at the office.
Çağırıldım.
In the meantime, I'll stop off at Craig's office.
Bu arada Craig'in bürosuna da uğrarım.
I'm only going to be getting $ 8 a week at the law office.
Hukuk bürosundan haftada sadece 8 Dolar alacağım.
I borrowed 100 francs from my cash box at the post office, thinking I'd replace it from my savings, but...
Postanedeki kasamdan 100 frank aldım biriktirilmiş paramdan yerine koyacağımı düşünüyordum, ancak...
I didn't want to go back to the office so I dropped by a bowling alley... at Third and Western and rolled a few lines... to get my mind thinking about something else for a while.
Ofise dönmek istemedim, o yüzden bowling oynamaya gidip kafamı dağıttım. Çıktığımda canım ne yemek yemek, ne de gezmek istiyordu.
Don't worry about the check, I can pick it up at your office some morning.
Çek için acele etmeyin. Bir sabah ofisinize uğrar alırım.
- Shall I call Papa at the office?
- Babamı ofisten arayayım mı?
I'm tied up at the office every minute all Saturday, all Sunday.
Cumartesi ve Pazarın, her dakikası boyunca ofiste olmak zorundayım.
- I tried to call you at the office.
- Yazıhaneden aramaya çalıştım.
Phil, I'm not asking you to make loopholes where it counts - at the office and meeting people like at Anne's.
Phil, senden ofiste ya da Anne'ninki gibi toplantılarda istisna yapmanı istemiyorum ki.
And I'm supposed to be back at the office at 1 : 30.
Ve saat 1 : 30'da ofiste olmam lazım.
I am engaged, by the way. He works at the post office.
Nişanlıyım zaten, nişanlım postahanede çalışıyor.
Now, at exactly 2 : 00, I'll arrive at the payroll office, here.
Şimdi, saat tam 2 : 00'da, buradaki maaş odasına varmış olacağım.
What's wrong with running? I was down at the office, my wife called, she told me to get home in a hurry, and I'm tryin'to get...
Ofisteydim ve karım telefonla beni arayıp hemen eve gel dedi.
- I got your message at the office.
- Ofiste mesajını aldım.
Pick them up tomorrow while I'm at the office.
Onları yarın ben ofisteyken al.
Where was I? "The office building located at"...
- Nerede kaldım? - "Ofis binasının yeri"...
But if you need help, I'll be at the office.
Fakat yardıma gereksinmen olursa, büroda olacağım.
It's all right. I left the office at 8.30 and went straight home and to bed.
Önemli değil. 8.30 da ofisten çıktım ve doğruca eve gidip yattım.
I'll leave a ticket at the box office anyway.
Her halükarda biletini alacağım.
But you knew I wasn't at the office.
Fakat büroda olmadığımı biliyordun.
If D'Angelo calls, tell him I'll be at the office around noon. Bye.
D'Angelo ararsa, öğleden sonra ofise uğrayacağımı söyle.
I'm still at the office.
Hâlâ bürodayım.
- I have to be at the office in 45 minutes.
- 45 dakikada büroda olmam lazım.
Me? I'm busy at the office.
Benim ofiste işim var.
I turned on the music for you up at the office.
Sizin için bürodaki müziği açtım.
I told her I was going to work late at the office on the new account. I was, too.
Geç saate kadar yeni hesap üzerinde çalışacağımı söyledim ona.
I'm just going down to the village to leave instructions at the post office.
Ben kasabaya inip postaneye bazı talimatlar vermeye gidiyorum.
As for myself, I very often stay on at the office and work for an extra hour or two especially when the weather is bad.
Bana gelince ofiste kalıp sık sık bir iki saat daha çalışırım. Özellikle de hava kötüyse.
Pick me up at the office and I'll take you to the airport.
Araba saat 5'de orada olacak. Sonra beni ofisten alırsınız ve sizi havaalanına bırakırım.
There was a rhubarb at the home office and I was exiled to South America.
Merkez ofiste büyük bir gürültü koptu ve aniden köpek kulübesini boyladım. Güney Amerika'ya sürgüne gittim.
Besides, I'm not exactly stupid. I can defend myself. Look at the position I've got at the office.
Yakında bankada müdür yardımcısı olacağım.
I have to catch up on my work at the office.
İşe geç kalacağım.
PICKERING : I have an old school chum at the Home Office.
Higgins, emniyette okuldan tanıdığım bir arkadaşım var.
I'm waiting for news from my relative at the ministry office.
Bakanlıktaki akrabamdan haber bekliyorum.
- No, nothing. I had something at the office.
Ofiste bir şeyler atıştırmıştım.
But I'm truly sorry to have to dash off like this, but there's been a bit of a flap at the office.
Fırlayıp çıktığım için özür dilerim. Ofiste heyecan verici şeyler varmış.
I talked to the guys in the front office. We want you to be at the stadium November 27th.
Gişedeki çocuklarla konuşuyorum da..... 27 Kasım'da stadyumda olmanı istiyoruz.
Well, I could say that I was at the office working late.
Geç saate kadar ofiste çalışacağımı söylerdim.
I'll stay at the office until I can find a place.
Bir yer bulana kadar ofiste kalacağım.
It seems I never get a chance to go through them at the office Oh Catchin'up on your readin', then, huh?
Onları burada gözden geçirme fırsatım olmamıştı Okuyamadığın zamanı mı telafi ediyordun?
Oh, I'll do it at the office
Oh, neyse ofiste yaparım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]