I'm on Çeviri Türkçe
199,962 parallel translation
Done. I've wasted quite enough energy on some dumb boy.
Aptal bir oğlan için gerekenden çok enerji harcadım.
I'm thinking perhaps I should get on home.
- Belki eve gitsem iyi olur.
I have to get on home.
- Eve gitmek zorundayım.
I guess Matthew was counting on making this amount from the new crops plus the potato crops?
Sanırım Matthew bu miktarı yeni ekinlerle patates hasadından kazanmayı umut etti.
I'm here on his behalf.
Ben onun adına geldim.
I'm sorry, but if there's no potential for return on our investment, the investment must be returned or the property forfeit.
Üzgünüm ama yatırımımız için getiri potansiyeli kalmadı. Yatırımın geri alınması ya da mülke el konulması gerek.
You're going to stay on at Green Gables and I'm going to pay for it.
Green Gables'ta kalacaksın ve paranı ben ödeyeceğim.
Especially now that I got a man on the inside.
Özellikle de şimdi içeride bir adamım var.
- Okay. Um, I'm also on an iron supplement.
Aynı zamanda demir takviyesi yapıyorum.
Somewhere on my climb, I forgot my own dream... to be the best damn speed-metal drummer in the inland empire.
Zirveye tırmanırken hayallerimi unutmuşum. Inland Empire'daki en süper speed metal davulcusu olacaktım.
Do you know what I went through in that well On October 14, 1987,
14 Ekim 1987'de o kuyuda neler yaşadığımı biliyor musun?
Come on, this is the last thing I needed today.
Şu an son ihtiyacım olan şey bu.
I'm wondering if I'm on...
Merak ediyorum, açık mısınız...
Well, I'm on a new exercise kick.
Yeni bir egzersiz tekmesindeyim.
I'm exercising, I'm dieting, my nurse has me on a whole program.
Egzersiz yapıyorum, diyet yapıyorum Hemşiremin bütün bir programa sahip olması.
I'm about to go on patrol.
Devriyeye çıkmak üzereyim.
Well, I'm working on it, but I could use a break.
Üzerinde çalışıyorum ama ara vemek iyi gelebilir.
I'm on my way.
Geliyorum.
I can't believe I'm gonna face Jafar on purpose, but this is my duty.
Jafar ile bilerek yüzleşeceğime inanamıyorum... ama bu benim vazifem.
I need to check on my sister.
Kız kardeşime bakmam lazım.
I'm just moving up the timeline on the inevitable.
Ben sadece kaçınılmazı hızlandırıyorum.
I've just been so focused on Sandstorm.
Son zamanlarda Sandstorm'a çok odaklandım.
I ran his name through Omaha, and I got a hit on an archived wiretap, a recorded phone conversation from last year.
Adını Omaha'da tarattım ve arşivlenmiş bir kayıt buldum. Geçen yıldan kalma bir telefon görüşmesi.
I'm thinking 30 or more hours of Skee-ball spread over ten or so days... depending on how your shot improves.
10 güne ya da daha fazlasına yayılmış 30 saatlik bir Skee-topu oynamak gerekir. Atışlarının gelişimine de bağlı.
I hurt a lot of people I love this weekend, whether it was hitting on my best friend's girl or her daughter or urinating in their laundry hamper.
Birçok insan incittim, her ne kadar en iyi arkadaşımın kız arkadaşına asılsam da ya da onun kızına ya da çamaşır sepetine işesem de bu hafta sonunu sevdim.
Hey, I know we just met, but can I sit on your lap during your next post-game press conference?
Yeni tanıştığımız biliyorum ama gelecek maç sonrası basın toplantın boyunca kucağına oturabilir miyim?
You know, being a pilot is hard work. Look, I tried to be nice and take you fellas on a free trip, and all you can do is crap all over my job.
Biliyor musunuz, pilot olmak zor bir iştir.Bakın, size karşı kibar olmaya çalıştım ve sizleri bedava gezmeye götürdüm.
Ooh, this is food for different routes I'm not on.
Oh, Farklı uçuşlarda verilen ama Şuan ki uçuşta verilmeyen bir yemek.
Excuse me, I'd just like to ask the mom behind me who told me to stop watching Game of Thrones on my laptop if I'm still "the worst person on this plane."
Pardon, Sadece arkamdaki annneye birşey soracağım. Laptopumda Game of Thrones izlemeyi kesmemi söyleyen sen değil miydin? Eğer "Uçaktaki en kötü adam" hala bensem.
I know I crap on you a lot, but sometimes, when I'm driving, I think about stuff you say and I laugh.
Sana bayağı kötü davranıyorum, ama bazen, Arabada giderken senin söylediğin şeyleri düşünüp gülüyorum.
I'm Tom Tucker with the latest on the hijacking crisis.
İyi günler. Uçak kaçırma kriziyle ilgili son haberlerle karşınızdayım.
I've got a visual on the terrorists.
Teröristlerle görsel temasımız var.
I'm gonna lay down these work blueprints on the floor and I sure hope you don't walk across them with muddy paws.
Elimdeki iş planlarını yerin üstüne sereceğim ve umarım kirli ayaklarınla üstünden geçmezsin.
I'm on the cover.
Kapağa çıkmışım.
I'm more concerned with the fact that I'm currently on the cover of Seattle's alt weekly with red eyes and rage veins bulging out of my face.
Şu sıralar Seattle haftalık gazetesinde kırmızı gözlerim ve dışarı çıkmış öfke damarlarım olduğu gerçeğiyle daha çok endişe duyuyorum.
I came face to face with that zombie girl, the one that we put on our cover.
O kapağımızdaki zombi kızla yüz yüze geldim.
Okay, Ravi, I'm gonna need you to sit in on these interviews.
Pekala Ravi, görüşmeler sırasında yanımda olman gerekecek.
Peyton, I'm now mayor of a city on the verge of learning that zombies are real.
Peyton, şu anda zombilerin gerçek olduğunu öğrenmenin eşiğindeki belediye başkanıyım.
While we wait on our sketches, I've got another one of the first class passengers coming to the station later, you free?
Robot resimleri beklerken birinci sınıf yolculardan biri daha merkeze geliyor, işin var mı?
Captain, I'm detecting life on the surface.
Kaptan, yüzeyde yaşam tespit ediyorum.
I'm on it!
İlgileniyorum!
I built weapons, terrible weapons, but the Empire used them on Mandalore, on friends, on family.
Silahlar yaptım, korkunç silahlar fakat İmparatorluk onları Mandalore üzerinde kullandı dostlarım, ailem üzerinde.
I'll explain on the way.
Yolda açıklarım.
If it proves efficacious on me, then I'm to expand treatment to all the Leda sisters. - Yeah. Holy shit!
- Hassiktir!
So I'm just supposed to sit here like a bump on a log?
- Yani burada put gibi oturmam mı bekliyorsunuz?
- I'm on it.
- Ben ilgileniyorum.
But on pain of your juicy heart devoured by Baba Yaga... only Sarah can know where I hide.
Ama Baba Yaga tarafından yenilen sulu kalbinin üzülmesi pahasına sadece Sarah nereye saklandığımı bilebilir.
I spent ten years in advertising, working at some of the top London agencies.
Reklamcılık sektöründe on yıl harcadım, Londra'nın en büyük ajanslarında çalıştım.
Whereas I've had the experience to do ten years in advertising, where you believe any problem can be solved in a ridiculously short period of time.
Bense, on yıl boyunca reklamcılık yaptım ve orada herhangi bir sorunun çok kısa sürede çözülebileceğine inanılır.
[Gates] Twenty-five years I've been working on corals, I can look down a microscope and go, "Bloody hell"?
25 yıldır mercanlar üzerinde çalışırım hâlâ mikroskoptan bakınca "Vay canına." dediğim oluyor.
[Vevers] I'm zooming in on Hawaii, and you can see here, it's 4.7 degrees hotter than it should be at this time of year.
Hawaii'yi gösteriyorum. Burada, yılın bu döneminde, olması gerekenden 4.7 derece daha sıcak olduğunu görebilirsiniz.
i'm on it 1571
i'm on my way home 39
i'm on my way 1303
i'm only human 33
i'm only joking 44
i'm on vacation 71
i'm on fire 81
i'm onto you 39
i'm on duty 83
i'm on my own 63
i'm on my way home 39
i'm on my way 1303
i'm only human 33
i'm only joking 44
i'm on vacation 71
i'm on fire 81
i'm onto you 39
i'm on duty 83
i'm on my own 63